Dalan'ın Avukatı Celal Ülgen'den zehir zemberek açıklamalar

~ 20.02.2015, Yeni Yaklaşımlar ~

Ergenekon davasının sanıklarından Bedrettin Dalan’ın yakalama kararı kaldırıldı.

Haber : Edda Sönmez / SÖZCÜ

Bedrettin Dalan’ın avukatı Celal Ülgen yakalama kararının kaldırılması ile ilgili Sözcü’ye açıklamalarda bulundu. Dalan’ın avukatı Celal Ülgen, Sözcü’ye yaptığı açıklamada, “Sayın Dalan tekrar Yeditepe Üniversitesine gelerek kurucusu olduğu ve tutuklanmasına ya da Ergenokon çuvalı dediğimiz o kazanın içerisine atılmasına neden olan eğitim kurumunun başına geçecek. Çünkü o eğitim kurumu aslında Cumhuriyetin temel ilkelerinin egemen kılındığı bir okuldu. Karşısında da Cemaatin  okulları vardı. Yani cemaatin okullarına alternatif bir okul olmasını cemaat hiçbir zaman hazmedemedi. Bu yüzden Bedrettin Dalan’ın başına bunlar geldi” dedi.

Dalan’ın avukatı Ülgen, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi bizim haklılığımızı gördü ve oy birliği ile bu kararı verdi. İlk olarak sayın başkana ailesinden birisi ulaşıp haber verdi. Sonra ben aradım konuştum kendisi şunları söyledi ; “Çok geç kalınmış bir karar bu kararın en azından bir buçuk, iki yıl önce verilmiş olması gerekirdi. Fakat bütün bunlara rağmen ülkeme geleceğim için çok mutlu ve sevinçliyim hemen geleceğim”

Dalan hakkında 12 Nisan 2010 tarihinde bu yana yakalama kararı bulunuyordu. Ergenekon davası kapsamında firari oldukları için dosyaları ayrılan firari sanıklar Bedrettin Dalan, eski Milletvekili Turhan Çömez, emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Emrah Gönenci ve Saipir Deblevidze’nin yargılanmasına 6 Şubatta 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanmıştı.

DALAN BÜYÜK BİR YURT ÖZLEMİ İÇERİSİNDE

Bedrettin Dalan kendi mühendislik alanının dışında bazı alanlarda da kendisini yetiştirmiştir. Örneğin hukukta, müzikte yani hiç ummadığınız alanda bir bakarsınız sanki o alanın profesörü gibi bazı şeyler söyler. Onun için hukuk konusunda da çok ilginç düşünceleri vardı. Ve hukuk tarihini iyi biliyordu. Bu nedenle sürekli bir itiraz ve yazdığımız dilekçelerde itirazların kabul edilmemesi sonucunda hep hayret ediyordu. ” Ya bu derece mi bozulmuş hukuk, yani bunu da mi dikkate almadılar, Türkiye’deki bu hukuk sistemi nereye gidecek” diye kaygılarla geliyordu. Fakat bu özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve 17, 25 aralık olayından sonra bu kumpasın iyice ortaya çıkması bu süreçte onu biraz daha rahatlattı. Tabii bütün bunlarla uğraşırken öbür tarafta da sürekli yurt hasretini çekiyordu. Örneğin bir defasında gittiğimizde Fransa sınırında bir kasabada Türk sanatçılar, Türk profesörler bize bir yemek verdi. Dalan’la birlikte katıldık ve Dalan onlarla beraber otantik türküler söyledi çok ilginçti ve o gün hakikaten Bedrettin Dalan’ın ne kadar büyük bir yurt özlemi içerisinde olduğunu anladım. Türküleri iliğine, kemiğine kadar söylüyordu.

CEMAAT HİÇBİR ZAMAN LAİK EĞİTİMİ HAZMEDEMEDİ

Beş yıldır Almanya Stuttgart’ta bulunan Dalan’ın dönüşüne ilişkin bürokratik engelleri ortadan kaldırdıktan kısa bir süre sonra kamuoyu ile paylaşacaklarını söyleyen Av. Ülgen, sözlerine şöyle devam etti; Sayın Dalan tekrar Yedi Tepe Üniversitesine gelerek kurucusu olduğu ve tutuklanmasına ya da Ergenekon çuvalı dediğimiz o kazanın içerisine atılmasına neden olan eğitim kurumunun başına geçecek. Çünkü o eğitim kurumu aslında Cumhuriyetin temel ilkelerinin egemen kılındığı bir okuldu. Karşısında da Cemaatin okulları vardı. Yani cemaatin okullarına alternatif bir okul olmasını cemaat hiçbir zaman hazmedemedi. Bu yüzden Bedrettin Dalan’ın başına bunlar geldi.

DALAN’A FİRARİ SANIK DEMEK BÜYÜK BİR İNSAFSIZLIKTIR

Bunu özellikle söylüyorum Bedrettin Dalan firari değildir. Bazı yayın organları “firari” diyorlar. Bir firari değildir. Statüsü benzese bile firari değildir. Çünkü Bedrettin Dalan, Türkiye’de hukukun üstünlüğü tehsıs edilmiş bir mahkemeden kaçmadı. Tam tersine yurt dışındayken Türkiye’deki uygulamaları gördü ve kendisine yönelmiş tehdidide fark etti. Herkes kendisini koruma hakkına sahiptir. O da bu hakkını kullandı. Yani göz göre göre gelecek ve tutuklayacaklar. Bunu tercih eden sanıklarda oldu. Göz göre göre tutuklanacağını bile bile gelenler oldu. Ama Bedrettin Dalan, belli bir yaşı geçmiş birisi. Yani ben Çetin Doğan’ı da diğer müvekkillerimi de cezaevlerinde ziyaret ettim. Cezaevleri koşulları çok zor koşullardır.

“DALAN, YARGI İÇİNE SİNMİŞ ÇETENİN VARLIĞINI BİLİYORDU”

Bedrettin Dalan yargı içine sinmiş çetenin varlığını öteden belli biliyordu. Yalnız yargı değil özellikle milli eğitim bakanlığına ve adalet bakanlığı teşkilatına ne kadar hakim olduğunu da biliyor. Bildiği halde gel seni mahvedelim diyemezsiniz. Sizin böyle bir hakkınız olmaz o nedenle Bedrettin Dalan’a “firari sanık ” demek büyük bir insafsızlıktır.

“ONLAR KİMSEYE ACIMADI AMA BİZ ONLARA ACIYORUZ”

Bu davalarla ilgili yakında hazırladığım bir kitap var. Daha henüz kamuoyu ile paylaşmadığım. Çok sayıda anı var ki bunu kamuoyunun bilmesi gerekir. Bunların hepsini o kitap da anlatacağım. Öbür türlü kumpasçıların ensesinden hiç eksik olmayacağız. Yüksek Daire yargıcı olsa da, başkanı dahi olsa da bu değişmez. Biz kumpasçıların çok uzun süre kalmamaları şartıyla Silivriyi ziyaret etmelerini sağlayacak her türlü legal girişimi yapacağız. Uzun sürmesin yazıktır. Onlar kimseye acımadı ama biz onlara acıyoruz. Silivri büyük işkencehane demektir. İnsanlardan soyutlanmış, tecrit edilmiş. Bakın size bir şey söyleyeyim ben Tuncay Özkan’ın, Mustafa Balbay’ın, Adil Serdar Saçan’ın koğuşlarını biliyorum bana anlatıyorlardı. O koğuşlardaki dışarıdan gelen soğuğu kapatmak için pencere aralarına sürekli gazete kağıdı sıkıştırıyorlardı. Böyle bir anlayış olmaz. Şimdi onların aynı acıyı çekmelerini istemem ama ne derece insan hakkı ihlal ettiklerini görmeleri ve bilincine varmalarını isterim.


http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/edda-748392/

 

Hits: 1042