Siyasal gericilik

~ 29.01.2015, Ali Rıza AYDIN ~

Komşuda seçim olmasa, bizdeki unutuldu sanki.

“AKP’den kurtulma” gibi çarpıcı bir başlık olmasa, geleceğe ilişkin ortalık süt liman. Piyasanın ve gericiliğin desteğiyle, AKP zaten süt liman...

Bu tablonun içinde iki kilit ön planda: Birincisi, yıllardır, istikrarı korumak için istikrarını koruyan kale duvarı, yüzde on genel seçim barajı; ikincisi, parti olarak seçime girme düşüncesindeki HDP…

Dikkatler birinci kilitte toplanmıyor, ikinciye kayıyor. Oysa ikincinin sorunu da baraj… Yıllardır, “bağımsız aday” formülü ile aldıkları toplam oyu yüzde ona nasıl tamamlayacaklar? Kulisler, ziyaretler, hesaplar… Bir yanda, açılımı birlikte yürüttükleri ve yeni anayasa yapma konusunda hemfikir oldukları AKP, diğer yanda Kürt-İslam sentezi; bir yanda sorunu içine boca ettikleri emperyalist kazan, diğer yanda Kürt emekçilerin ve ezilenlerin gerçek umudu sol…

Bu kaotik tabloya en çok sevinen de AKP…

Lideri saraya oturmuş, ortağı üzerinden ortalığı karıştırmayı sürdüren; sermayenin istediği düzeni sürdürme konusunda ödün vermeyen, bölüşüm ve baskı yasalarını istediği gibi çıkaran, “hırsızlık, katillik ve yobazlık” konularında kendisine toz kondurmayan iktidar partisi…

Devleti, kurum ve kurallarıyla kendisine adapte eden; piyasayı ve gericiliği iyi besleyip, beslenen; her türlü seçim hilesi konusunda fazlasıyla deneyimli, seçimlerle ilgili her türlü oyunun üstünü örttürebileceği ve itirazları reddettirebileceği bir yargıyı yaratan iktidar partisi…

Seçimlerde, devletin olanaklarıyla birlikte en çok para harcayacak parti…

Böyle bir ortamda, seçime kilitlenen irili ufaklı siyasal partiler ve sandık başında demokratik toplum düzenine aidiyeti kutsal sayan halk…

Böyle bir ortamda, seçimle gönderme nezaketi içine girdiği iktidar partisinin kural, kurum ve oyunlarıyla, nezaketsizliğiyle, seçime katılacak partiler ve halk…

“Burası Türkiye” dedirten ilginçlik ülkesi olduğumuzla hep öğünülür ya, siyasetimiz de, hukukumuz da, yönetme anlayışımız da farklı değil.

İktidar partisi ve içinden çıkardığı saray düzeni Anayasa tanımıyor. Ve bu durumu meşru gösterme becerisinde neredeyse kusursuz. 2011 seçimlerinden bu yana da daha gözükara.

AKP’nin meşruiyeti tartışması, önceki genel ve yerel seçimlerin ana temalarından biriydi. Şimdi tartışma konusu yapılamayacak derecede derinleşti. Burası Türkiye dedirten ilginçliklerin başında da bu durum geliyor.

İktidar partisi, Anayasa’yı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini tanımazken, muhalefet partileri bu konuda aşırı titizler… Meclis, kurallılar ile kuralsızlardan oluşuyor; kurallılar muhalefette, kuralsızlar iktidarda. Kuralsızlar, kuralsızlıklarını sözde kurallar haline getiriyor ve muhalefet de bu oyunun meşrulaştırma aracı olarak çalışıyor.

Oysa seçime önem verenlerin ve seçimden seçime yüzde on barajını önünde gördüğünde yakınanların yapacakları çok şey vardı; hâlâ da var.

Seçim çizgileri, çaresizlikler içinde karalamaya dönüşmüş durumda. Böyle giderse, 2015 Haziran’ı kapkaranlık bir resim kağıdını gösteriyor. Meşruiyeti olmadığı yönünde kanıtların yığıldığı bir ortamda, iktidarın karanlık gücü altında, karanlığa gitmekle gitmemek arasında bir yerde duruyor seçimler.

Bir yanda sınıfsal karşıtlıkları bir arada yaşatma becerisine sahip burjuva sihirbazı seçim, diğer yanda bu seçimle ilgili tüm ipler elinde olan ama meşruiyetini kaybetmiş bir iktidar partisi.

Ancak, emekçiler bu kara delik içinde kaybolmayacak derecede güçlü ve bu gücü halkla bütünleştirecek iradeye sahip. “Sol”un, düzenin seçim kulis ve oyunları dışında yapacağı şeyler olmalı. Haziran Direnişi’ni taşıyacak birliktelik de bu tür kaotik ortamlar içinde nasıl hareket edileceğinin gücünü tarihten almayı bilen değerler bütünü. Bu bütün, karanlık içinde el yordamıyla yürümek yerine karanlığı yırtıp atacak gücü fazlasıyla taşıyor.

Yüzde on seçim barajı, siyasal alandaki gericilik çeşitlerinden biri. Barajlı ilk seçimden bu yana Meclis içindeki partiler de baraja karşı tavırlarını -samimi iseler- vurguluyorlardı. Bu alanda AKP’yi yalnızlığa itme konusunda kararlı bir irade gösterilebilir ve direnilebilir.

Yüzde on barajsız seçime gitme kararlılığı, Anayasa tanımayan AKP’ye karşı masumiyet çizgisini kıracak en etkili yollardan biridir. Aynı zamanda da neoliberalizme, 12 Eylül’e ve hukukuna karşı duruşun da adıdır.

Haziran Direnişi’nin tarihe diktiği mücadele bayrağına yakışan, yüzde on barajla seçime gitme yolcuğu için “düzen tuzakları” arasında hazırlık arayışları yerine, barajsız seçime gitmek için mücadeledir. Somuttur, olanaklıdır.

 

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ali-riza-aydin/siyasal-gericilik-106400

Ali Rıza AYDIN | Tüm Yazıları
Hits: 1303