FİLİSTİN TOPRAKLARI II

~ 17.12.2014, Av. Reha TAŞKESEN ~

Okuyucuya Not: Temmuz 2014 ayı içerisinde İsrail’in Gazze bölgesine başlattığı harekat sadece kayıpları ve yıkımları bakımından değil siyasi sonuçları bakımından da önem arz etmiştir. O günlerde başlayan çalışmalarım çalışma hayatımızın da yoğunluğu bakımından yeni sonuçlanmış ve okuyucularımızın istifadesine sunulmuştur. Kopyalanamaz ve çoğaltılamaz. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.

 
FİLİSTİN TOPRAKLARI (II)
 
Filistin ile vedalaşıyor muydu, Mustafa Kemal Paşa? Döndü, atının yelesini okşadı. Atını Şeria’nın sularına sürdü1.”
 
Zaman içerisinde bölgede bir İsrail Devleti kurulması fikrine dünya kamuoyunun desteği artmıştır.
 
14.05.1948 tarihinde İsrail Devleti kurulmuştur2.
 
Bu gelişme ile birlikte; kuruluş tarihinin hemen öncesinde başlayan ve günümüze kadar devam eden Arap devletleri ve Filistin halkı ile İsrail Devleti arasında (savaş boyutuna da varan) bir çatışma süreci de başlamıştır.
 
Bölgedeki huzur ve güven ortamı yerini çatışma, istikrar eksikliği, göçlere ve gözyaşlarına bırakmıştır.
 
Aradan 66 yıl geçmiş olmasına rağmen bir barış da sağlanamamıştır.
 
İsrail Devleti’nin kuruluşundan günümüze kadar geçen süreçte; İsrail Devleti Filistin Toprakları üzerinde bir düzen tesis etmek ve Filistinliler ise seslerini duyurmak ve kendi devletlerini kurmak için gayret göstermişlerdir.
 
Tarafların bu gayretleri kaçınılmaz olarak önemli sonuçlar ortaya koyan ve uluslararası toplumun da ilgisiz kalamayacağı bir sürecin de başlamasına/yaşanmasına neden olmuştur.
 
İki kardeş halk bir yerde de küresel güç merkezlerinin Ortadoğu coğrafyasındaki çıkar çatışmalarının da tarafı olmak suretiyle uzun soluklu bir mücadele sürecine girmişlerdir.
 
Geride kalan süreç içerisinde Filistin-İsrail mücadelesinin de köşe taşları olarak dikkate alınabilecek, sonuçları bakımından bölgedeki dengelerin değişmesine neden olan ve uluslararası toplumun da kaçınılmaz olarak müdahil olduğu çatışmalar aşağıda sıralanmıştır.
1947-1948 Savaşı:
 
Yishuv (Filistin Topraklarında Yerleşik Yahudi Toplumu) ile Filistinliler arasında cereyan etmiştir. Olayların başlaması ve tırmanması BM Genel Kurul Kararı No: 181’in kabul edildiği tarihe denk gelmiştir. Düzensiz sivil ve yarı askeri unsurların dahil olduğu çatışmalar her iki tarafın da önemli kayıplar yaşamasına yol açmış ve geleceğe yönelik yeni çatışmaların yaşanma olasılığına da zemin oluşturmuştur3.
 
1948-1949 Savaşı:
 
İsrail Devleti ile Arap (Ürdün, Suriye, Mısır ve Irak) devletleri arasında yaşanmıştır. İngiltere Manda Yönetimi’nin sona ermesi ve 14.05.1948 tarihinde İsrail Devleti’nin ilan edilmesi üzerine Arap ülkelerinin silahlı kuvvetleri çatışmalara müdahil olmuşlardır. İsrail Devleti’nin kurulması ile birlikte Filistinliler topraklarını terk ederek “göçmen” durumuna düşmüşlerdir. Bu süreç içerisinde Arap ülkelerinde yaşayan Yahudiler de siyasi baskılar ve güvenlik endişesi ile mal varlıklarını bu ülkelerde bırakarak Filistin’e (İsrail Devleti) göç etmek zorunda kalmışlardır. Her iki taraf da önemli kayıplar vermişlerdir4.
 
1967 Savaşı (Altı Gün Savaşı/Haziran Savaşı/Six Day War):
 
05.06.1967 tarihinde başlayan savaş 6 gün sürmüş ve İsrail, Birleşik Arap Cumhuriyeti (Mısır, Suriye, Ürdün) kuvvetlerinin saldırılarını durdurmayı başarmıştır. İsrail Sina yarımadasını ele geçirmiştir. Bu savaş sırasında da taraflar önemli kayıplar vermişlerdir5.
 
Bu savaş Ortadoğu’da İsrail ile Arap devletleri bakımından bir dönüm noktası olmuştur. İsrail siyasi ve askeri durum üstünlüğü sağlamıştır. “Filistin Davası” artık daha çok Filistinlilerin sorunu olarak algılanmaya başlanmıştır. Arap ülkeleri askeri değil daha çok siyasi destek vermeyi tercih etmişlerdir. Soruna siyasi çözüm bulma sürecine geçilmiştir.
 
Savaşın önemli bir sonucu da; İsrail’in Gazze Şeridi’ni (Mısır’dan), (Şeria/Ürdün Nehrinin) Batı Yakası’nı (Ürdün’den) ve Golan Tepelerini (Suriye’den) işgal etmesidir.
 
Gazze Şeridi’nde ve Batı Yakası’nda yoğunluklu olarak Filistinliler yaşamaktadırlar. Golan Tepeleri ise su kaynakları bakımından önemlidir.
 
Bölgede güç dengesinin İsrail Devleti lehine değişmesi ve Arap ülkelerinin askeri desteğinin kalkması üzerine, Filistinliler de arzu ettikleri siyasi hedefe alçak yoğunluklu çatışma yöntemleri kullanmak ve uluslararası toplumun dikkatini çekmek, desteğini almak suretiyle ulaşmayı esas alan bir siyaset izlemeye başlamışlardır.
 
Filistin Ulusal Yönetimi/Filistin Hükümeti/Filistin Devleti:
 
20. yüzyılın başından itibaren Filistin halkı ile İsrail halkı ortak bir kaderi paylaşmışlardır. Kaldı ki; bilim çevrelerinde bu iki halkın “akraba toplulukları” olduğu konusunda ortak bir görüş de bulunmaktadır6.
 
Yukarıda “İsrail Devleti” ile ilgili açıklamalarımız geçen yüzyıl içerisinde Filistin halkının da yaşadığı sürece ışık tutmaktadır.
 
Süreç içerisinde “iki ayrı devlet” ya da “iki toplumlu ortak devlet” arasında yaşanan görüş ayrılıkları sırasında koşullar “İsrail Devleti” lehine gelişmiş ve Dünya Yahudi toplumu da bu ortamı doğru değerlendirme başarısını göstermiştir.
 
“Filistin Davası” için yeni bir başlangıç yapma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
 
Filistin sorununun temsil edilebilme maksadına yönelik olarak sürdürülen yoğun çalışmalar sonuç vermiş ve Arap ülkeleri arasında bir uzlaşma noktasına varılmıştır. Mısır’ın başını çektiği siyasi hareket bu konuda öncü rol üstlenmiştir.
 
1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kurulmuştur7.
Ancak, “Soğuk Savaş” süreci ve dünya ölçeğinde yaşanan krizler, “Filistin Davası” üzerindeki dikkatin de dağılmasına neden olmuş ve çatışma sürecinin önü kesilememiştir.
 
“1967 Savaşı” sonrasında ise Filistinliler “kendi kaderlerini tayin etme hakkı” anlayışı istikametinde Dünya kamuoyunda ses getirecek ve dikkatleri “Filistin Davasına” çekecek eylemlere girişmişlerdir.
 
Ancak, Filistinliler aşağıda başlıklar altında ele alacağımız nedenler ile koşulları lehine dönüştürme başarısını gösterememiş ve çok önemli bir bedel ödemiş olmalarına karşılık bugün de arzu ettikleri “siyasi sonuca” henüz ulaşamamışlardır.
 
1.II. DS Sonrasında Blokların Oluşması:
 
Dünya Batı ve Doğu olarak iki bloka ayrılmıştır. Batı dünyası demokrasi ve liberal bir anlayış ile temsil edilirken, Doğu otoriter ve özgürlük karşıtı bir anlayışa yönelmiştir. Neredeyse yüzyıl devam eden ve II. DS sonrasında da dünya ölçeğinde ideolojik, siyasal ve ekonomik ayrışmaya dönüşen bu süreç “Soğuk Savaş Dönemi/Cold War Era” olarak anılmıştır/anılmaktadır.
 
II. DS sonrasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) ve Çin Halk Cumhuriyetinin (ÇHC) 3. Dünya ülkelerine ideolojik, siyasi, ekonomik ve askeri destek vermesi ile birlikte yükselen sömürgecilik karşıtı (anti-emperyalist) anlayış Dünyanın bazı yörelerinde başarılı olmuştur8. Bir yandan yükselen bu anlayış ile yine buna koşut Ortadoğu ülkelerinde gelişen “Arap (Sosyalist) Milliyetçiliği” (BAAS) Filistinlileri de etkilemiştir9. Bandung Konferansı da bu süreçte bağımsızlık ve kurtuluş mücadelelerine ivme kazandıran önemli bir toplantı olarak tarihe geçmiştir10.
 
Ancak, blokların oluştuğu ve davam ettiği bu süreçte sömürgecilik karşıtı ve “Arap (Sosyalist) Milliyetçiliği” zemini üzerine oturtulan örgüt batı dünyasından istenilen desteği alamamıştır. Ayrıca, terörü de bir araç olarak kullanmaya kalkınca bu destek daha da azalmıştır11.
Süreç içerisinde dünya kamuoyu tarafından Arap dünyasını arkasına alan ve terörü de bir araç olarak kullanan Filistinliler saldırgan, bölgede varlığını muhafaza etmeye ve geliştirmeye çalışan İsrail Devleti ise hala mağdur olarak algılanmaya devam etmiştir.
 
2.Yetersiz Uluslararası Destek:
 
Blokların varlığı ve “Soğuk Savaş” sürecinin devamlılığı uluslararası kamuoyunun dikkatinin Ortadoğu coğrafyasından daha çok Orta Avrupa coğrafyasına yoğunlaşmasına neden olmuştur. Birincil konu olarak algılanan bloklar arasındaki rekabetin de bir parçası olan Ortadoğu ve Filistin ise ikincil bir sorun olarak algılanmış ve çok da öncelikli olmamıştır.
 
Parlamenter demokrasi kavramı uluslararası alanda öne çıkmış ve ülkeler demokratik olan ve olmayan olarak sınıflandırılmıştır. Ortadoğu’da demokratik olmayan ve doğu bloku ile temasları olan ülkelerin yanında İsrail Devleti’nin parlamenter bir demokrasi tesis ve idame ettirme çabası dikkat çekmiştir.
 
Bu süreçte terör eylemleri yapmak suretiyle davasına dikkat çekmek isteyen “Filistin Yönetimi” ise arzu edilen uluslararası desteği sağlayamamıştır.
 
3.Arap Ülkelerinin Yeterli Destek Vermemesi:
 
“Filistin Davası” başlangıçta Mısır tarafından desteklenmiştir. Ancak, özellikle “1967 Savaşı” sonucunda kaybedilen “Sina Yarımadası” ve diğer kayıplarının geri kazanılması bakımından “1973 Savaşı” sonrasında Mısır’ın da siyasi/askeri desteği duraklama dönemine girmiştir12.
Savaş bölgedeki anlayışın ve dengelerin değişmesi bakımından bir kırılma noktası olmuştur.
 
“1973 Savaşı” Arap ülkelerinde “İsrail Devleti” sorununun artık savaş yolu ile çözümlenemeyeceği kanaatini ortaya çıkarmıştır.
 
Arap ülkelerinin sorunun savaş yolu çözülebileceğine yönelik “siyasi iradesi” kırılmıştır.
 
Bu sonuç “Filistin Davası” bakımından da bir geriye gidiş olarak dikkat çekmiştir.
 
ABD İsrail ile daha yakın ilişkiler tesis etmiş ve Ortadoğu coğrafyasında daha etkin konuma geçmiştir.
 
“Filistin Davası” Arap ülkeleri bakımından da siyasi zeminde ve görüşmeler yolu ile çözümlenebilecek bir sorun olarak algılanmaya başlanmıştır.
 
Ortadoğu ve Arap Yarımadası demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti anlayışının eksik olduğu bir coğrafyadır. Bu bölgede bulunan devletler onyıllar boyunca ya tek parti/tek adam yönetimleri ya da aileler tarafından yönetilmişlerdir13. Genel olarak yer altı kaynakları bakımından zengin olan ülkeler batılı ülkeler tarafından da çok rahatsız edilmemişlerdir.
 
Bu ülkelerin sol bir dünya anlayışı ve seküler bir bakış açısı ile hareket eden Filistinlilerin “Filistin Davasına” mevcut konumları ve düzenleri bakımından samimi bir destek vermeleri de mümkün olmamıştır.
 
Sonuç olarak Arap ülkeleri tarafından “Filistin Davası” arzu edilen şekilde desteklenmemiştir.
 
Filistin halkı yalnız bırakılmıştır.
 
4.Filistin Halkının Temsil Eksikliği:
 
Yahudiler dünya ölçeğinde az bir nüfusa sahip olmalarına rağmen bulundukları ülkelerin olanaklarını doğru kullanarak eğitimli ve varlıklı bir kitle olmayı başarabilmişlerdir.
 
Bulundukları ülkelerde ve uluslararası alanda halen önemli siyasi ve ekonomik sorumluluklar almış Yahudiler bulunmaktadır.
 
Geçmişten bugüne yetişmiş olan önemli siyaset, bilim, sanat, kültür insanları fikirleri ve uygulamaları ile insanlığa katkı sağlama başarısını da gösterebilmişlerdir14.
 
Buna karşılık Filistinliler dünya kamuoyu önünde kendilerini temsil edebilecek kişiler bakımından yeterli olamamışlardır.
 
Kuşkusuz bu konuda Ortadoğu’daki eğitim öğretim olanaklarının dünya standartlarına göre yetersiz olması da etkili olmuştur. Ünlü Filistinlilerin çoğu ise eğitimlerini batılı ülkelerde tamamlayanlar arasından çıkmıştır15.
 
Eğitim, gelir düzeyi, yaşanılan bölgedeki siyasi istikrar ve güvenlik koşulları gibi nedenler ile kendilerini temsil noktasında Filistinlilerin çok başarılı olduklarını söylemek mümkün görülmemektedir.
 
Filistinliler kendilerini ve davalarını tanıtım bakımından yeterli olamamıştırlar.
 
 
 
Av. Reha Taşkesen
10.12.2014, Ankara

 
1 Mustafa Yıldırım, 58 Gün (Mustafa Kemal ile Filistin’den Anayurdun Dağlarına), S.101.
2http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Peace/recogIsrael.html14.05.1948 tarihinde kurulan İsrail Devleti ilk önce ABD tarafından tanınmıştır (10 dakika sonra), ikinci tanıyan ülke Sovyetler Birliği’dir (3 gün sonra), 31.12.1948 tarihine kadar (17 gün) 21 ülke tarafından tanınmıştır. Türkiye, İsrail Devleti’ni 28.03.1949 tarihinde Dünya’da tanıyan 45. ülkedir.

 
3 BM Genel Kurul Karar No:181, 29.11.1947, “Ekonomik Birlik ile Birlikte Paylaşım Planı” (Plan of Partition with Economic Union), Planın Kabul edilmesi sürecinde başlayan olaylar 1948 Mart ayına kadar devam etmiş ve bu olaylar sonucunda 2000 kişi yaşamını kaybetmiş 4000 kişi de yaralanmıştır. 14.05.1948 tarihinde bağımsız bir İsrail Devleti’nin kurulduğunun ilanı ile birlikte olaylar farklı bir istikamette gelişmeye başlamıştır.
4 RT, İsrail Devleti’nin kurulması ile birlikte 750.000 kadar Filistinli topraklarını terk etmişlerdir. Bu gün de anılan “Filistinli Göçmenler” (Palestinian Refugees) durumuna düşmüşlerdir. Aynı dönemde 850.000 kadar Yahudi de yaşadıkları Arap ülkelerini terk ederek Filisitin’e göç etmişlerdir. Savaş sırasında İsrail 6.400 kadar kayıp vermiştir (Nüfusun %1’i olup 2.400 kadarı sivildir). Arap devletlerinin kayıplarının ise 7.000 (3.000 Filistinli, 2.000 Mısırlı, 1.000 Ürdünlü ve 1.000 Suriyeli) kadar olduğu tahmin edilmektedir.
5 RT, Savaş sırasında 900 kadar İsrail askeri hayatını kaybetmiş, 4.500 kadarı da yaralanmıştır. Arapların kayıpları çok daha fazladır: Mısır 15.000 kayıp ve 4350 esir, Suriye 1.000 kayıp ve 370 esir, Ürdün 6.000 kayıp ve 550 esir vermiştir.
6 İnsan Bağışıklık Sistemi (Human Immunology, Volume 62, p. 889-900), American Society for Histocompatibility and Immunogenetics, 2001, Published by Elsevier Science Inc., Filistinlilerin Kökeni ve Diğer Akdeniz Toplulukları ile Genetik Bağlantıları (The Origin of Palestinians and Their Genetic Relatedness With Other Mediterranean Populations).Yahudiler ve Filistinliler eski Canaanite kökene kadar giden çok benzer HLA (Human Leuckocyte Antigen) genetik özelliği taşımaktadırlar. Bu nedenledir ki; uzun soluklu Yahudi-Filistin çatışmasının kökeni de eski zamanlardan gelen bir toprak paylaşımına dayanmaktadır.

 
7 FKÖ (Munazzamat al-Tahrir al-Filastiniya, Palestine Liberation Organization), Örgütün temeli, Ocak 1964 ayı içerisinde Kahire'de toplanan Arap Zirvesi'nde atılmış ve 29.05.1964 tarihinde Filistin Ulusal Konseyi’nin toplanmasının ardından 02.06.1964 tarihinde kurulmuştur. Arap devletleri arasındaki liderlik mücadelesi yüzünden Filistinliler tarafından değil, özellikle Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır'ın teşvik ve desteği ile kurulduğu bilinmektedir.
8 RT, Fidel Castro (Fidel Alejandro Castro Rus, 1926) tarafından yönetilen “26 Temmuz Hareketi” Küba’da başarı sağlamıştır. 01.01.1959 tarihinde Küba’daki Başkan Fulgencio Batista yönetimi sona ermiş ve sosyalist bir devlet kurulmuştur (Küba Cumhuriyeti). Küba’daki bu başarı dünyanın birçok yöresindeki kurtuluş/halk hareketlerine örnek teşkil etmiştir.
9 RT, BAAS (Arap Sosyalist Yeniden Doğuş/Teceddüt Partisi, Arab Socialist Baath Party, Hizb Al-Baath Al-Arabi Al-Isthiraki) hareketi ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. Parti, Michel Aflaq, Salah al-Din al-Bitar ve Zaki al-Arsuzi tarafından 07.04.1947 tarihinde Suriye’de kurulmuştur. Arap Milliyetçiliği, Arap Birliği, Arap Sosyalizmi ve Sömürgecilik Karşıtlığı ile temsil edilen hareket birçok Arap ülkesinde itibar görmüştür. Mısır bu hareketi benimsemese de 1958-1961 yılları arasında Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında Suriye ile bir birlik kurmuştur. BAAS anlayışı etkisini bugüne kadar taşımış ve Arap milliyetçiliği anlayışının gelişmesine önemli katkı sağlamıştır.
10 RT, Konferans Endonezya’nın Bandung şehrinde 25 ülkenin (Türkiye katılmıştır) katılımı (Dünya nüfusunun 1/4’ü, 1,5 milyar insan temsil edilmiştir) 18-24.04.1955 tarihleri arasında toplanmıştır. Konferansın maksadı, özellikle bağımsızlığını yeni kazanmış Asya-Afrika ülkeleri arasında ekonomik ve kültürel işbirliğini ve sömürgecilik karşıtı bir anlayışı geliştirmek olarak ifade edilmiştir.
11 RT, FKÖ, terör eylemlerine yoğun şekilde başvurmuştur. Özellikle uçak kaçırma eylemleri ile dünya kamuoyunun dikkatini “Filistin davasına” çekmek için gayret göstermiştir. 1968 yılında İsrail'in El-Al Havayolları'na ait uçağı Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) üyesi 3 kişi tarafından Roma'dan Cezayir'e kaçırılmıştır. 1970 yılında TWA (Trans World Airlines), Swissair ve BOAC (British Overseas Airways Company) şirketlerine ait üç yolcu uçağı Ürdün'e kaçırılmıştır. Rehinler Filistinliler ile takas edilmiş ve uçaklar tahrip edilmiştir. 1972 yılında Münih Olimpiyat Oyunları'nda (El-Fetih'in içinden 1971'de kopan Kara Eylül) esir aldıkları 11 İsrailli sporcu Almanya'nın yönettiği operasyon sırasında ölmüştür. 1976 yılında Air France uçağı 7 Filistinli tarafından Entebbe Havaalanı/Uganda'ya kaçırılmıştır. İsrail komandoları tarafından yapılan bir operasyon ile rehineler kurtarılmıştır. 1977 yılında Lufthansa uçağı 4 Filistinli tarafından Mogadişu/Somali'ye kaçırılmış ve Alman komandoları Filistinlileri etkisiz hale getirerek yolcuları kurtarmışlardır. 1985 yılında Mısır Havayolları uçağı 3 Filistinli tarafından Atina'dan Malta'ya kaçırılmış, gıda ve yakıt alabilmek için uçağı kaçıranlar 5 kişiyi vurmuş, Mısırlı komandoların operasyonu neticesinde ise 59 kişi (en çok kayıp verilen kaçırma olayı) yaşamını kaybetmiştir.
12 Mısır “1967 Savaşı” sırasında kaybettiği “Sina Yarımadasını” geri almak için 1973 yılında Suriye ile birlikte askeri harekat başlatmıştır (Ekim Savaşı/October War, Yom Kippur Savaşı/Yom Kippur War). Yahudi inancına göre en kutsal günde (Yom Kippur/Kefaret Günü. Bu günde Yahudiler oruç tutarlar ve sinegoglarda dua ederler) başlatılan savaş başlangıçta Mısır’ın durum üstünlüğü sağlamasına imkan vermiştir. Ancak, önceliği Suriye cephesine veren İsrail Silahlı Kuvvetleri bu cephede kısa sürede üstünlük sağlayarak askeri gücünü Mısır cephesine kaydırmış ve bu cephede de sorunu siyasi bakımdan çözümleyebilecek bir sonuç elde etmiştir. Görüşmeler 1979 yılına kadar devam etmiş, yapılan anlaşma sonucunda 1982 yılında İsrail kuvvetleri Sina Yarımadasından çekilmiştir. İsrail “1967 Savaşı” sırasında Mısır’dan ele geçirdiği “Gazze Şeridi” (Gaza Strip) ile Ürdün’den ele geçirdiği “Batı Yakası” (Ürdün/Şeria Nehrinin batısı, West Bank) ise halen Filistin yerleşim bölgesi/toprağı olarak kullanılmaya devam etmektedir.
13http://countrystudies.us/persian-gulf-states/15.htm, U.S. Library of Congress “Körfezin doğusunda bulunan ülkelerde Suudi Arabistan ve Irak dışında 10 aile egemendir. Al Sabah ailesi Kuveyt’te, Al Khalifa ailesi Bahreyn’de, Al Thani ailesi Katar’da egemendir. Birleşik Arap Emirlikleri ise 7 emirliğe ayrılmıştır (Abu Dhabi/Başkent, Ajman, Dubai, Fujairah, Ras al-Khaimah, Sharjah, Umm al-Quwain). İngiltere ile yakın işbirliği içerisinde bulunan Umman’ı ise iki kuşaktır Qaboos bin Said Al-Said (halen Sultan) ailesi yönetmektedir.

 
14 http://www.jpost.com/Jewish-World/Jewish-Features/Worlds-50-most-influential-JewsDünya Yahudi nüfusu toplam dünya nüfusunun %02’si kadardır. Dünya Yahudi nüfusu çoğunlukla (13,8 milyon) İsrail’de (6,2), ABD’de (5,4), RF’da (0,5), Fransa’da (0,5), Kanada’da (0,4), İngiltere’de (0,3), Almanya’da (0,2) yaşamaktadır.
Forbes Dergisi “Yılın Zenginleri” listesinde 10/50 Yahudi’dir, “100 Beğenilen Kişi” (Vanity Fair List) listesinde 51/100 Yahudi’dir. Nobel Ödülü’nün günümüze kadar 162/802 (%20) kadarı Yahudi kişilere verilmiştir. Tarihte Etkili (100) Kişiler Listesi (Michael Hart) kitabında 7/100 Yahudi’dir. TIME Dergisi “Yılın 100 Etkili Kişisi” listesinde önemli sayıda Yahudi yer almaktadır. Dergi 1999 yılında “Yüzyılın Kişisi” olarak Albert Einstein’i seçmiştir. Bugün tanınan Yahudiler arasında Albert Einstein, Emma Goldman, Karl Marx, Sigmund Freud, Anne Frank, Rose Schneiderman, Neils Bohr ilk akla gelenler olabilecektir.

 
15 Tanınabilecek Filistinlilerin arasından seçilenler listelenmiştir: Tawfiq Canaan, Khaled Al-Hassan, Edward Said, Michel Sabbah, Rania el-Apdullah (Ürdün Kraliçesi), Nadia Abu El Haj, Yasser Arafat, Farouk Kaddoumi, İsmail Haniyeh, George Habash, Leila Khaled, Hanan Ashrawi, John Edward Sununu.
Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 1956