Vizörden bakmak

~ 10.11.2014, Av. Sabri KUŞKONMAZ ~
SABRİ KUŞKONMAZ

Vizör, kamerada gözün dayandığı deliğin adıdır. Fotoğraf ya da film; her şeye bu delikten bakarak ayarlama yaparsınız. Bu delikten görmek için değil, göstermek için bakılır. Yani çekim yapılır. Kişi kendisi için çektiğini söylese bile bu gerçek değişmez. Yani kendisine göstermek için çekim yapılır. Aslında kendisi için çekmek iddiası da aslında koca bir yalandır. Kişinin, gelecekteki kendisi için çekim yapıyor olması demek, şimdiki kendisinin, vizörden görüp kaydettiklerini, gelecekteki kendisine göstermesi demektir. Biliyoruz ki, insan teki hep değişmektedir. Gelecekteki kendisi ile şimdiki kendisi de aynı kişi olmayabilecektir!

Kişi vizörden bakıp kaydederek, yani filme veya fotoğrafa dönüştürerek, yine şimdiki zamanda yeniden baksa, yine de kendisi için bile farklı bir açı görebilecektir. Ki bu da sadece kendisi için çekme iddiasına ters bir sonuçtur. Kendisi değişmese bile bakış açısı değişmiştir! Bu nasıl olur? Yakın zamanda bir belgesel çekimde Salim Başol Özyayla kardeşim demişti ki, “Sol gözümün görmediklerini de çekebildiğimiz bir belgesel yapsak!” Çünkü kendisi ömrü boyunca sol gözünü kapatarak sağ gözünün gördüklerini kameraya almıştı. Solak bir kameraman da sağ gözünün gördüğünü, ya da sağ gözünün açısını kaçırmış olmaz mı?

Sağ-sol demişken, Akhisarlı güzel insan Vedat Özen, kendi bakış açısını “En soldan bakış” adını verdiği yerel gazetesi ile göstererek, kendi “vizör” sorununu çözmüştür. Kendisini Nasuh Abi’nin cenazesinde gördüm. Fazla konuşamadık, çünkü ben de o sırada vizörden bakmakla meşguldüm. İlk başta cenazede çekim yapmak biraz “çiğ” gelse de, “Nasuh Mitap bir kere ölür” düşüncesi ağır bastığı için, gerçeği kaçırma pahasına, Nasuh Abi’ye vedaya vizörden bakmayı yeğledim.

Nasuh Abi’nin cenazesinde, vizörden üç farklı insan grubunun görüldüğünü söylemek mümkün. Herhangi bir öncelik sıralaması yapmadan diyebiliriz ki; başta oğlu Ertan, kardeşleri ve yeğenleri olmak üzere yakın akraba çevresi…

Vizörden görülen bir başka grup, Nasuh Abi’nin Kırklareli’ndeki tanıdıkları, siyasal geçmişinden bağımsız dostları, arkadaşları. Onlar da görüş açısına girmişlerdir.

Görüş açımıza giren üçüncü ve son grup, yol arkadaşları, yoldaşları. Onu tanımasalar bile, onun kişiliğinde kendilerine yol çizen gençler.

Sıraladığım her üç gruptan bazı kişilerin konumu çapraz bir nitelik gösterebilir. Yani hem yakını, hem yol arkadaşı ya da memleketten tanıdığı gibi. Bu kategori de görüntüyü pek değiştirmez. Üç ayrı vizör olsa bu kez kombinezon iyice çeşitlenir.

Vizör ya da vizörlerden, ya da çıplak gözle gördüğümüz tek gerçek; elde edilen görüntüde ortaya çıkan tek bir Nasuh Mitap olmasıdır ki, bu işte vizörü, kamerayı ve zamanı aşan bir insanlık halidir. Elde edilen bu görüntü, geçmişten şimdiye doğru çizilen çizgide bir zamanı aşma durumu olduğu kadar, şimdiden geleceğe doğru da bir zamanı aşma halidir. Vizörün öznel, kişisel bakış açısını nesnele çevirmektir bunun adı.

Gerçeği kaçırmaktır vizörden bakmak demiştim yukarıda. İşte, vizörden görülenin de, çıplak gözle görülenin de aynı olması gerçeğini yaşadık altı Kasım’da Kırklareli’nde.Tüm farklı bakış açılarını bileştiren. Nereden ve nasıl bakarsanız bakın tek bir insan gerçeği. O Nasuh Mitap gerçeğidir işte, eksiğiyle fazlasıyla…

Haftaya dize; “Bir şey var ki kendini ancak hüzünle uslandırır” (Hüseyin Köse, Akatalpa, Sayı 178)

Av. Sabri KUŞKONMAZ | Tüm Yazıları
Hits: 1376