İstanbul Barosu seçimleri üzerine

~ 16.10.2014, Av.Feyzi Çelik ~

İSTANBUL BAROSU SEÇİMLERİ ÜZERİNE

18-19 Ekim 2014'te yapılacak İstanbul Barosu Genel Kuruluna Önce İlke, ÇAG, ÖDAV, HÜP ve kendilerini Milliyetçi olarak niteleyen İMAG grup olarak katılmaktadır. Geçmişten farklı olarak da Ümit Kocasakal ve yönetimine muhalefet ve itirazlarıyla tanınan Nejat Kazan da Önce İlke grubunun listesini deleceği inancıyla yönetim kurulu üyeliği için adaylığını koydu. Seçimin yapılacağı güne kadar başka adaylar da çıkabilir. HSYK seçimlerindeki çarşaf liste uygulamasının verdiği ilhamla başkaca adaylar da çıkabileceği gibi listelerde çizilme/eklemeler de olabilir.

Her ne kadar adayların, avukatlık mesleğinden çok siyasi ve ideolojik yönlerini ön plana aldıkları konusunda genel bir eleştiri olsa da daha önceki seçimlerde olduğu gibi siyasi ve ideolojik söylemlerin seçim sonuçları üzerindeki etkisi her zaman belirgin olmuştur. Geniş avukat kitlesi oyunu kullanırken, "ideolojik söylem/taraftarlık" faktöründen vazgeçmemiştir. Bu genel kurulda da aynı faktörün etkin olacağı da bir sır olmadığından dolayı 2012 ve öncesi benzer sonuçların çıkacağı kesin gibi görünüyor. Bunun en önemli nedeni, Baro'ya alternatif olabilecek grupların kendi içindeki dağınıklığı ve genel avukatlarla(özellikle genç/işçi avukatlar) ilişkisinde yaşanan kopukluğun büyümesidir. Mevcut Baro'nun genç avukatların baro ile idari ilişkisini devşirerek, emek vermeden genç avukatı yanına çekmesi de dikkate alındığında halen yönetimi sürdüren grubun baroya yeni katılan avukatlardan daha fazla oy alabilecektir. Yine Baro, meslekte 25-30-35-40 yılını dolduran avukatlar için plaket, baro bülteninde yer verme gibi yöntemleri kullanarak meslekte tecrübeli olan avukatlarla da bir şekilde ilişki kurarken, alternatif olabilecek grupların bu konuda da bir çabası yoktur. Bu da var olanın muhafazası anlamına geldiği için, İstanbul Barosu kendisini yenileyebilecek duruma da getiremiyor. Dar bir grubun baroyu yönetmesi bu şekilde sürekli bir hal alıyor. Bu durumda avukatların önüne konulan sandık biçimsel olmaktan öte bir anlam kazanamıyor. Bir anlamda seçimler, bir başkan ve onun belirlediği grubun onaylanması/plebisiti şeklini alıyor. Oysa gerçek anlamda bir alternatif/muhalefet yapılmış olsaydı, baro seçimleri anlam kazanacak, yarış içinde iken, mevcut baro yönetimi de kendi kusurlarını görebilecek, kendi içinde yaşanan çelişki ve itirazlar da görünür duruma gelecekti.

Mevcut baro yönetimine muhalefette bulunmak seçime bir iki ay kala yapılacak alelacele aday belirlemelerle olmaz. Öncesinden örgütleme ve çalışma yapmayı gerektirir. Seçimlere katılan gruplara bakıldığında HÜP ve İMAG'ın bu anlamda seçimlerden çok önce çalışma/örgütlemeye başladıkları söylenebilir ise de bu iki grubun İstanbul Barosu seçimlerinde alternatif olamayacakları açıktır. Geçmişte Baro'yu yönetme başarısı göstermiş veya az farkla seçimi kaybetmiş olan grupların seçilme şansı olmayan/çok az olan HÜP ve İMAG kadar çalışma/örgütleme yapmamış olması üzerinde özellikle durulması gerekmektedir. AKP hükümetinin devlet içinde hegemon hale gelmesiyle birlikte Önce İlke ve ÇAG arasında geçmişte oluşan ideolojik bakış açısındaki farklılık ortadan kalkarken, bunun ÇAG'ın hanesi yerine Önce İlke'nin hanesine kazanç olarak gitmesinde bu grupların yetersizlikleri etkili olmuştur. Bu da gerçek anlamda özgürlükçü ve demokratik mücadele verebilecek bir baroyu görünmez duruma getirmiştir.

12 Yıllık baro yönetimini sürdüren Önce İlke grubu, hem 12 yılın yorgunluğu hem de geçmişte sahip olduğu ideolojik argümanlarından(Ergenekon, Balyoz, Laiklik) yoksun kalmıştır. Yine geçmişte CHP'de etkili olan "Ulusalcıların" CHP içinde etkili olmaktan çıkmaları, "ana akım medyanın" ilgisinin azalması da dikkate alındığında Ümit Kocasakal'ın "rakipsiz" olmayacağı ortaya çıkmışken, gerek ÖDAV'ın gerekse ÇAG'ın zayıf bir şekilde seçime asılmaları, Önce İlke ve Ümit Kocasakal'ı rahatlatmakla kalmamış, İstanbul Barosu yönetimi adına yapılan basın açıklamasıyla, Baro, IŞİD'e karşı direniş gösteren "Kobani" ve Kürt halkının mücadelesine karşı AKP'nin uyguladığı şiddeti savunur duruma gelmiştir.  Bu da hukuk devleti, demokrasi, özgürlük, emekçi hakları, halkların kardeşliği ve avukatlık mesleğinin geleceği için önemli olan İstanbul Barosunu bir dönem daha yoksun bırakmıştır. Belki de bir dönem sonra "Baro" da olmayacaktır!

Av.Feyzi Çelik | Tüm Yazıları
Hits: 1519