Polis devleti reformu!

~ 16.10.2014, Ali Rıza AYDIN ~

Ali Rıza Aydın

Tezkere kabul edilmiş, Cumhurbaşkanı ve Başbakan gittikçe sertleşen açıklamalar yaparken Ankara’nın göbeğinde iki polis uluorta konuşuyor.

“Savaşa gidiyoruz.”
“Kobane düşmeden sıkıntı bitmez.”
“Evet, adamlar hızlı hareket etmeli.”
“Evet, destek de alıyorlar ama düşüremiyorlar.”

* * *

Polis böylesine etkilenmiş iken, yaygın medya aracığıyla da emperyalist politikaları ve kuşatmayı meşrulaştırmaya, savaşa karşı söylem ve eylemleri -halkın bir kesimini de yanlarına alarak- zayıflatmaya çalışıyorlar.

Sonra da bin bir gerekçe üreterek “iç güvenlik reformu” yapacaklarını, “kamu otoritesi”ni sağlamak için her şeyi göze alacaklarını, yasa çıkaracaklarını, “bir toma yerine beş on toma” alacaklarını söylüyorlar.

Daha güçlü, daha baskıcı polis devletine doğru gidiliyor. “Millî güvenlik” ve “kamu düzeni” bahane ediliyor. Devamı, temel hak ve özgürlerin sınırlandırılması… Tabii kendileri ve yandaşları için değil, kendilerine karşıt olduklarını savladıkları halk kesimi için…

Evet, Anayasa’da “millî güvenlik” ve “kamu düzeni” sözcükleri, kimi temel hak ve özgürlüklerin (tümü için değil) sınırlandırılması için, ilgili maddelerinde yazılan sebepler arasında yazılı. Ama bu durum sınırlama için yeterli değil.

Evet, sınırlama için yasa düzenlemesine gereksinme var. Ama bu da sınırlama için yeterli değil.

Sınırlama için bu iki koşul yanında, asıl olarak hak ve özgürlüğün özüne dokunulmaması gerekiyor. Yetmiyor; sınırlamanın Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine aykırı olmaması gerekiyor. Yetmiyor; sınırlamanın ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekiyor.

“Bunları AKP’ye mi söylüyorsun” sitemi yerindedir.

AKP, bırakalım diğer sınırlama koşullarını, Anayasa’nın ilgili maddesinde yazmayan sınırlama nedenleriyle sınırlama yapıp Meclis’ten geçirmiş parti olarak tescillidir. Bu yasa hükümlerinin Anayasa Mahkemesi’nden döndüğü de bilinir.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da yazılı sözcüklerin yasada tekrarlanmasının yeterli olmayacağını, bunların açık, net ve anlaşılır şekilde tanımlanarak sıralanması gerektiğini de söyler. “Millî güvenlik” sözcükleri de “kamu düzeni” sözcükleri de soyut kavramlardır. Bunların, ilgisine göre hangi konularda neler olacağı yasada açıklanmalıdır.

Son zamanlarda hukuka çok yüklendiğimiz söyleniyor. Buyurun, bu yazıda da hukuku, ilkeleriyle birlikte anımsatıyoruz. Anlayana…

Otoriter devlet gerekleri için, gericilik ve şiddet için hukuku kullanmak, adına da reform demek AKP’ye özgü olabilir de, muhalefet aynı tuzaklara neden düşmeye devam eder? Neden yasa çıkarma misyonunu üstlenmeye soyunur? Bu Meclis’te konuşma yaparak, öneri vererek faşizm yolculuğunu durdurabileceklerini mi sanıyorlar? Baskı kuralı: şöyle yazılsa ne değişir, böyle yazılsa ne değişir? Hâlâ oradalar mı?

Hukukta soL Tavır”, mücadeleden yılmayanların ortak çabasını birleştirmek için kolları sıvadı ve bundan böyle gerçekleri vurgulamak uğruna daha çok karşınıza çıkacak; yılmayan gerçekçi hukukçuları kucaklayarak, cephesini genişleterek…
* * *
Yine Ankara’nın göbeğinden bir telefon konuşması ile bitirelim. Zat-ı muhterem, önümüzde yürüyüp, çekinmeden konuştuğu için, özel konuşmayı dinleme ihlaline girmedi; tabii tek taraflı…

“Onlarla çalışamayız. Onlar fazla kuralcı, kanunlara fazla bağlı.”
“…”
“Bakanlık sorun çıkarmaz. O işi bana bırakın.”
“…”
“Biz bunları boşa mı destekliyoruz.”

* * *

Polisi bir alem, yandaşı başka bir alem; ama sözlerini sakınmaz cinsten… Muhalefet ise mütevazilik peşinde.
Son sözü küçük bir (italik) eklemeyle Sevgili Özgür Şen’in “Gericiliği satın almak” başlıklı (soL Portal, 14 Ekim 2014) yazısına (bir kez daha okunması önerisiyle) bırakalım: “(…) ezilirken AKP karşıtı olduğu için daha çok ezilen, zaten sömürülürken AKP karşıtlığından dolayı daha fazla sömürülenlerin sayısı hiç az değil… Her insanın bir fiyatı olmadığı gibi insanlık henüz bitmedi, bu ülkede dinci gericilik herkesi satın almayı, baskı da herkesi korkutmayı başaramadı”.

Ali Rıza AYDIN | Tüm Yazıları
Hits: 1378