Biz köşe yazarları korkak ve ikiyüzlüyüz

~ 28.02.2014, Ahmet HAKAN ~

DENİZ Baykal’ın o malum “kaset”i internete düşmüş, Akit adlı gazetenin internet sitesinde büyük bir harala gürele ile yayınlanmıştı.

Ben o zaman...
Şu iki şeyin altını çizmiştim:

*

BİR:
Deniz Baykal’ın özel alanına kamera yerleştirilmesi, dört dörtlük bir alçaklıktır. Bu alçaklığı yapanlara lanet olsun.

*

İKİ:

Ancak yapılan ne denli büyük bir alçaklık olursa olsun... Bu kaset yok sayılamaz. Baykal istifa etmelidir.

*

Ortada...
Akçalı bir iş yoktu. Hırsızlık yoktu. Rüşvet yoktu. “Çıkar elde etme” yoktu. Pazarlık yoktu. “Kamu malı” yoktu. “Para pul” yoktu.

*

Peki ne vardı?
Bir siyasetçi için kabul edilemez bir “görüntü” vardı.
O “görüntü” ortaya çıktıktan sonra o makamda kalınamazdı.

*

Başta ben olmak üzere...
Onlarca köşe yazarı Deniz Baykal’ı istifaya davet ettik.
Neden?
“Kaset” yüzünden.
O “kaset”in alçakça yöntemlerle elde edildiğini bildiğimiz halde bunu yaptık.
O “kaset”in Baykal’ın özeliyle ilgili olduğunu bildiğimiz halde bunu yaptık.
O “kaset”te kamu malına el uzatmak türünden toplumu ilgilendiren bir durum olmadığı halde bunu yaptık.

*

Deniz Baykal da çağrıya karşılık verdi.
Gereğini yaptı.
“Montaj” sözünün arkasına saklanmadı. “Paralel yapı” demedi. “Alçaklığa prim vermem” demedi. “Bu benim özelim” demedi.
Bastı istifayı, ödedi bedelini.

*

“Baykal’ın kasedi” karşısında “şahin” kesilen, “derhal istifa etmeli, başka çare yok” diyen, cesur ve korkusuzca hareket eden bizler...
Şimdi “Başbakan’ın kasedi” karşısında...
? “İstifa” kelimesini aklımızın ucundan bile geçiremiyoruz ya...
? Kekeleyip duruluyoruz ya...
? Mırın kırın edip duruyoruz ya...
? “Doğru mu değil mi tam olarak bilmiyoruz” diye yazıp çiziyoruz ya...
Bu da bizim büyük ayıbımızdır.
Yatacak yerimiz yok bizim.


Bir 28 Şubat yazısı

27 Şubat 2014...
Milli Güvenlik Kurulu...
Çıkan karar şu:
“Ulusal güvenliği tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetleri görüşülmüştür”.

*

Bu bildirinin yayınlanmasının ardından...
AK Parti saflarında bir sevinç, bir coşku...
Sormayın gitsin.
Diyorlar ki:
Devlet karar aldı: Cemaat yok edilecek.
Ordu / AKP el ele... Artık Cemaat’in hiç şansı yok.
Şimdi Cemaat düşünsün.

*

Bunları diyenlere sormak istiyorum:
28 Şubat 1997 neydi?
Milli Güvenlik Kurulu’ndan bu tür kararların çıkması değil miydi?

*

Milli Güvenlik Kurulu’ndan çıkan kararı, “Yaşasın! Cemaat aleyhine karar çıktı” diye sevinçle karşılayanlara soruyorum:
Madem öyle...
Ne diye 11 yıldır “Ah 28 Şubat / vah 28 Şubat” diye ağlaşıp durdunuz ki?


İki tür insan vardır

BİR: Gerçeği bilmedikleri, bilemedikleri için... Hayal kırıklığına uğramayı göze alamadıkları için... Hakikati anlamak için çaba sarf etmedikleri için... Beklenti ve çıkar uğruna değil, sadece inandıkları için... Görmedikleri, duymadıkları için... “Montaj / dublaj” diyenler.

*

İKİ: Gerçeği bal gibi bildikleri, bilebildikleri halde... Hakikatin ne olduğuna vâkıf oldukları halde... Çoktan hayal kırıklığına uğradıkları halde... Sırf bakanlık koltuklarını, milletvekili pozisyonlarını, kısacası kişisel kazanım alanlarını korumak uğruna... “Montaj / dublaj” diyenleri...


Bari Deniz Baykal’ın kasedinden söz etme

BAYKAL, o kaset nedeniyle istifa etti.
Bedel ödedi.
Başbakan Erdoğan ise ödenen bu bedeli zerre kadar dikkate almadı.

*

“Baykal kaset nedeniyle çok zor duruma düştü, bir de ben vurmayayım” demedi.
“Bedelini ödedi, istifa etti, bunun üzerine artık gidilmez” demedi.
“Zaten utandı, bir de biz utandırmayalım” demedi.
“Kaset tertipçilerinin ekmeğine yağ sürmeyelim” demedi.
“Bu kaset tertipçileri gün gelir bana da kötülük yaparlar” demedi.
Bütün bunları demedi.

*

“Baykal’ın kasedi” meselesi gündemden düşmüşken...
Tuttu seçim meydanlarında “kaset dedikodusu” yaptı.

*

Üstelik bunu, kasettekileri tarif ederek yaptı.
“Bir şey oluyorsa eşiyle mi oluyor?” dedi.
“Eşiyle olsa özel olur, eşiyle mi oluyor?” dedi.
“Bu özel değil, genel genel” dedi.
“Bu genel bir ahlaksızlıktır” dedi.

*

Şimdi de kalkmış...
“Bunlar Baykal’a da aynısını yaptılar” diyor.
“Baykal’ın kasedinin yayınlanmasına engel oldum” diyor.

*

İnsan hiç değilse...
“Baykal’ın kasedini meydanlarda dilime doladım... Şimdi aynı meydanlarda tam tersini söylüyorum... Millet bunu yemez” der de konunun kenarından bile geçmez.
İnsan hiç değilse...
Birazcık strateji falan yapar.


Hissediyorum, bu bir montaj

BİLİM ve Teknoloji Bakanı, “Başbakan’ın ses kayıtlarının montaj olduğunu hissediyorum” dedi ya...
AK Parti buradan bir “savunma hattı” oluşturabilir.

*

Münasip cümleleri yazıyorum:
Bana bir his geldi kardeş...
Hissetmek bilmenin yarısıdır.
Rabbime sordum, montaj dedi.
Kalbim montaj diyor, malum hisler kalbin aynasıdır.
Hissediyorum: Bu filmin sonunda da Bruce Willis hayalet çıkacak.
Bilim ve teknoloji hissetmekle başlar.

Ahmet HAKAN | Tüm Yazıları
Hits: 995