Kod adı: Kıskanç operasyonu

~ 21.02.2014, Saygı Öztürk ~

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Yasası’nda köklü değişiklikler öngören düzenleme, Bakanlar Kurulu’nda görüşülmeden, tartışılmadan yasa teklifi olarak TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Hükümet, tartışmalı hemen her konuda, yasa tasarısı hazırlamak yerine, milletvekiline yasa teklifi verdiriyor. Eğitim sistemini imam hatipleştiren yasa da, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) tamamen Adalet Bakanlığı’na bağlayan teklifi de yine Bakanlar Kurulu’nda ele alınmadan, bakanlıkların görüşü alınmadan yasalaştırıldı.
Başbakan, hükümete dönük bir eleştiri olduğu zaman “belgenizi çıkarın” diyor. Artık MİT’in bir yazısını gösterme, “işte belgesi” deme şansı da tamamen ortadan kalkıyor. Yazdığınız zaman “belgesi nerede?” denilecek ve belgeyi göstermediğiniz zaman “yalancı, müfteri” ilan edileceksiniz. Belgeyi gösterdiğiniz zaman “nereden buldun?” sorgusu başlayacak ve 12 yıl hapis cezası sizi bekleyecek.
17 Aralık 2013’te ortaya çıkarılan ve bakanların, bakan çocuklarının adının karıştığı yolsuzluktan önce, MİT’in bu ilişkileri ortaya koyan rapor hazırlayıp Başbakan’a verdiğini CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açıklamıştı. Şimdi açıklayan da, bunları yazan da ağır suç işlemiş olacak. MİT Kanunu’na muhalefet ettiğiniz gerekçesiyle hakkınızda hapis cezası verilmesi halinde bunun ertelenmesi, paraya çevrilmesi de söz konusu değil. Kısaca, yine en ağır yaptırımlarla gazeteciler ve siyasiler karşılaşacak.

Savcılar da MİT’e bağlanıyor

Emniyet’in 155, Jandarma’nın 156 ihbar hattına biri telefon edip, “Şu plakalı TIR’la silah, mühimmat taşınıyor” dediği zaman cumhuriyet savcısının böyle bir ihbara kayıtsız kalması beklenemez. Çünkü o ihbardan sonra aracın geçtiği yerlerde MOBESE kayıtları vardır. İhbara rağmen herhangi bir işlem yapılmamışsa, meydana gelecek bir patlamanın sorumluluğundan cumhuriyet savcısını, polisi, jandarmayı kimse kurtaramaz.
Şimdi, bir ihbar geldiği zaman cumhuriyet savcısı önce MİT yetkililerine “Bize böyle bir ihbar geldi. Bu araç sizin bilginiz dahilinde mi?” diye soracak. MİT mensubu “Bizim bilgimiz var” dediği zaman cumhuriyet savcısı hiçbir işlem yapamayacak. Açıkçası cumhuriyet savcısı MİT’e bağlı olarak çalışacak. Peki “bağımsızlığı” da ortadan kalkan yargımız için ne diyeceğiz?

MİT’çileri kurtarma yasası

MİT mensuplarının İmralı’da terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’la, Kandil’de örgütün önde gelen isimleriyle daha rahat ve yasal güvence altında görüşmelerinin yolu da açılmak isteniyor. Böylece, MİT mensupları yasal yetkiye kavuşacak ve artık gizli-saklı değil, açıktan bu görüşmeleri yapacak.
MİT’in yurtiçinde operasyon yapma yetkisi, casusluk faaliyetleriyle sınırlı. Zaman zaman siyasilerden, terör uzmanlarından “Güneydoğu’da casuslar cirit atıyor” sözlerini de duyarız. Peki, bugüne kadar casus yakalandığını duyan var mı? Belirli konularda MİT mensupları operasyon yapmakla yetkilendiriliyor. Bir dönem terör örgütünün önde gelen bazı isimlerinin yakalanıp, Türkiye’ye getirilişi de yine bu yetkilendirmeyle gerçekleştirilmişti.

Denetlenebilir olmalı…

Görünen o ki MİT tam anlamıyla şeffaflıktan uzaklaştırılıyor, hesap verebilir, denetlenebilir olmaktan çıkarılıyor. Evet, faaliyetleri gizlidir ama bu onların sınırsız yetkili olduğu anlamına gelmez. Görev ve yetkileri yasayla belirlenir. Denetlenir, hesap verebilir bir dengenin mutlaka kurulması gerekiyor. İdari ve yargı denetimleri, parlamento denetimi her zaman mümkün olabilmeli.
Örneğin MİT yetkililerine, Ayvalık’ta bulunan tesislerin akıbeti sorulabilmeli. O tesislerin hangi siyasetçinin yakınına otel yaptırması için verildiği açıklanabilmeli.
Ülkede güvenlik ve istihbarat ile ilgili yasal bir düzenleme yapılacağı zaman ortalığın sakin olması, güvenlik uzmanlarının yapılmak istenen düzenlemeleri tartışması, batı ülkelerindeki uygulamaları da dikkate alınıp düzenlemelerin buna göre yapılması gerekir. Gelişen ani olaylara dayanarak “yasa çıkartırım” demekle olmuyor. Yasa çıkartıp bir gün sonra değiştirmek de parlamentonun saygınlığını gölgeliyor.
Nitekim, getirilmek istenen düzenlemeye MİT bir isim verse herhalde bunun adı “Kıskaç operasyonu” olur. Her şeyiniz didik didik edilecek, her şeyiniz araştırılacak. Bunların, gerçekten hangi amaçla kullanılacağını da baskının giderek arttığı dönemde tahmin etmek de zor değil.
“Şeffaflığı”, “demokrasinin ilerisini” ağızlarından düşürmeyenlerin, çıkarmak istedikleri yasalar ise bu sözcüklerle asla bağdaşmıyor. Evet, ülkemizin güçlü istihbarat kuruluşu olsun ama bunların da her zaman denetlenebilir, hesap verebilir konumda tutulmasının o kuruluşları büyüteceğini unutmayalım.

 

sözcü

Saygı Öztürk | Tüm Yazıları
Hits: 1091