Meşruiyetini kaybeden yargı

~ 06.02.2014, Ali Rıza AYDIN ~

Meşruiyetini kaybeden AKP hükümeti, gazetemiz soL’un sayfalarında somut kanıtlarıyla sürekli işleniyor. Haziran Direnişi’nden bu yana artarak süren “Hükümet istifa” çağrısı da meşruiyet kaybına oturtuluyor. Bu savın devlet organları içinde yalnızca yürütme organına yöneltilmesi, siyaseten yerinde. Ancak, hem toplumsal hem de hukuksal meşruiyet kaybı yürütmeyle birlikte yargı organında da yaşanıyor.

Yargı ve yargıda adalet arayışı, AKP’nin tüm olumsuz müdahalesine ve tahakkümüne karşın, adalete ulaşma anlamında gerçek desteği bulamıyor. Ve sanki 11 yıldır devleti ve hukuku, onun içinde yargıyı ve yargılamayı bu hale getiren kendisi değilmiş gibi, sanki 17 Aralık’ta seçim yapılmış ve iktidar değişikliği olmuş gibi, AKP’nin pişkin pişkin açıklamaları ve yasa önerileri neredeyse prim yapıyor. Sanki konuşan AKP’nin Adalet Bakanı değil, yeni adalet tanrısı...

Aslında kendi yarattıkları kolluktan ve yargıdan, kendi gölgelerinden korkuyorlar. O, Emniyet ve yargı ile dayanaksız baskınları, hukuk dışı kanıtları, iddianameleri ve davaları yarattılar. O, adının önünde “bağımsız” yazan yargı, hukuk dışı iddianameleri kabul etti. Kararlara muhalefet şerhi koyan yargıçlar görevden alındı. Tartışmalar, hep mahkemelerde adil yargılama yapılıp yapılmadığı, adaletli karar verilip verilmediği gibi konularla yargının üzerine yıkıldı. Hukuksal adaletsizlik, asıl olarak da toplumsal adaletsizlik unutturuldu.

Yargı, yıllarca hem susturma, baskı ve sindirme aracı olarak hem de toplumsal gerçeği saklama aracı olarak kullanıldı. Yıllarca halka hak dağıtıyor gibi gösterildi, ancak küçük kırıntılar dışında hep egemen güce hak dağıttı. Doymayan ve doyuramayan AKP, yargının her şeyi ile oynadı, pervasızlıkla oynamaya da devam diyor. 11 yıl boyunca, siyasal gücü elinde tutanların hukuku ve uygulamalarıyla darbe yiyen yargı, yine aynı gücün elinde bir yandan paramparça edilirken diğer yandan payanda seçeneği olarak tutuluyor.

Artık, Anayasa’da yazan “Ulus adına yargı yetkisi kullanan bağımsız mahkemeler”den, “herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle, önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu yargı mercileri”nden, “kanunî hakim güvencesi”nden, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esasları”ndan söz edilemez. Artık, savcısı, avukatı ve yargıcıyla, bir yandan kişilikli ve duyarlı adalet neferleri sindirilmiş, pozitif hukukun satırları içine ya da demir parmaklıklara hapsedilmiş, diğer yandan biat eden mensuplarla donatılmış bir yargı söz konusudur. Var gibi gözüken ama bütünsel olarak teslim alınmış, meşruiyetini yitirmiş bir yargı söz konusudur.

Meşruiyetini yitiren AKP, gitmemekte direnirken, onun yarattığı hukuktan ve yargıdan adalet beklemenin, kötü hukuk ve yargıda temizlik yapıldığı yanılsamasına kapılmanın AKP’yi iktidarda tutma dışında bir işe yaramayacağı açıktır. Kaldı ki, “Birkaç kötü adamı ve uygulamayı kenara çekip ‘normalleşme’yi sağlayarak, bu gerici ve işbirlikçi Cumhuriyet’in kurum ve kuralları ile yol alınmaya razı olunacaksa, ülkenin adalete olan ihtiyacı (da) sona ermeyecektir” (Bilgütay Hakkı Durna, Yargının Halleri, Gelenek Dergisi, s.123, s.34).

Yargıya bir nevi “tabu” gibi bakarak, her şeye karşın özellikli “adalet” işlevi yükleyenlere, yargının kurulu düzenin devleti ve hukukundan soyutlanamayacağını anlatmak zor olabilir. Hele AKP’nin demokratik meşruiyetine inanlara anlatmak daha zor olabilir. Hiç olmazsa, adaletin aranacağı toplumun geleceğinin, kendisi dışında adaleti yok sayan, aleyhine olan yargı kararlarını tanımayan, hukuku ve yargıyı her an kendisine adapte eden iktidara bırakılamayacağını; meşruiyetini kaybeden yargının, meşruiyetini kaybetmiş AKP’nin kurallarıyla düzeltilemeyeceğini anımsatalım.

Sözde düğümlerin çözümünü yargıya bırakırken, üretim ilişkilerinin ve maddi gerçeğin yansıtıcısı rolünü üstlenen hukukun sorgulanmasını engelleyenler, düzenin de sorgulanmasını engeller. Siyasi davaların, o davaları yaratanların hukuk ve yargısıyla çözüleceğine, siyasetin hukukla ve yargıyla şekillendirileceğine inananlar, yalnızca kendilerini kandırmazlar, halkın yanıltılmasına da destek verirler. Toplumsal ilişkilerde sınıfsal karşıtlığı görmeyenler, hukuk ve yargı gerici/piyasacı ellere kayıtsız koşulsuz teslim edilirken, adaleti nerede arayacaklarını da bilemezler, yalpalayıp dururlar. Atı alan da Üsküdar’ı geçip gider.

Ali Rıza AYDIN | Tüm Yazıları
Hits: 1589