"İnan kastım sana değil
Cahille muhabbeti kestim"
Mahsuni Şerif
***
Yeni  bir şey öğrendim. Hollanda'da insanlar, tıpkı bizim "Onun ipiyle kuyuya  inilir mi?" ya da "Onun yola çıkılır mı?" derken kastettiğimiz şeyi  söylemek için şöyle soruyorlar:
"İyi biri olabilir ama onun evinde saklanır mısın?"
Amsterdam'da bir evde uzun süre saklandıktan sonra Yahudi olduğu için  ihbar edilip toplama kampında ölen Anne Frank'ın ülkesinde bunun ne  demek olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Bugün bununla, güvenmekle ilgili bir şeyler söyleyesim var... Beraber yola çıkmakla ilgili...
İtaatsizlik
Sivil  itaatsizlikle ilgili bir yazı istedi İngiliz bir dergi. Ben de Gezi ile  ilgili yazdım. Bir çok şey yazılabilirdi. Ben şunu yazmayı tercih  ettim:
Gezi, bir çok sivil itaatsizlik yazısına konu olabilir ama ben "iyi  olarak/kalarak" itaatsiz olmayı, karşı gelmeyi önemsiyorum. Sanırım her  şeyin ve bütün şartların sizden acımasız, kavgacı, aşağılık, kaba,  ceberrut olmayı beklediği bir ülkede iyi olmak, nezaket göstermek, zarif  olmak başlı başına devrimci bir tavırdır. İnsan kalma kararlılığının  bir göstergesidir. Hatırlarsanız, politik yanının dışında belki de ondan  da fazla Gezi ile ilgili en çok şu cümle kuruldu:
"Buradaki insanlar bir harika dostum! Gazdan kaçarken çarptıkları insanlardan bile özür diliyorlar."
Birbirimize orada aşık olmadık mı? En çok orada "Benim gibi insanlar  varmış" diyerek bir "oh!" demedik mi? Dedik. Hatırlayınız. Bu, Gezi ile  ilgili en kolay ve en zor koruyabileceğimiz şey. Belki de korumak  konusunda en kararlı olmamız gereken şey...
Cahillik?
"Gezi  nasıl sürdürülür?" gibi bir mesele sanırım bir çoğumuzun kafasını  meşgul ediyor. Ben bunun bir yolunun, Mahsuni Şerif'in dediği gibi  "cahille muhabetti keserek" olduğunu düşünüyorum. Cahillikten kastım,  malum olduğu üzere, okumuş yazmış olmayan değil, gönül sahibi olmayan,  sevmekten imtina eden, zarafeti, nezaketi gönül düşürmek zannedendir.  Güzel söz söylemekten erinendir, kötü söze iltifat edendir. Güvenmekten  ziyade şüphe etmeyi yeğleyendir. Gezi'nin güncel politik önemi dışında  böyle felsefi bir mühimmatı vardı: İnsanlığı, korkmadan (!)  gösterebildik, insanlıkla donandık. İnsanlığın nadiren göründüğü  zamanlarda insanlık göstermek de devrimci bir cesaret ister. Haysiyetin  az bulunduğu zamanlarda insan dik durduğu için enayi gibi hisseder  kendini çünkü. Ülkenin sadece siyasi değil aynı zamanda ahlaki bir  dönüşüme zorlandığı zamanlarda "baskı altında" olanlar olarak  birbirimizden nefret etmememiz, birbirimizden şüphe etmememiz pek mühim.  Bu, ittasizliğin en zoru bir yanıyla. Bir yanıyla yapması en kolay, en  tatlı.
Çünkü insana yakışan budur. İnsana yakışandan vazgeçmemek direnmektir.
Çünkü biz birbirimizin evinde gazdan saklanmışız. Tanımadığımız insanların evinde yani, yatmışız. Hatırlayınız! Unutmayınız...