Paket ve 'ortam sürekliliği'

~ 02.10.2013, Metin ÇULHAOĞLU ~

Dün Erdoğan tarafından açıklanan yeni “demokratikleşme paketi” konusunda en genelde söylenebilecek şey şu olsa gerek: Açıklanan içeriğiyle paket, ne AKP iktidarının birtakım “demokratik” açılımlara niyetli olduğunun/zorlandığının göstergesidir, ne de kendi kafasındaki “Cumhuriyetin” çok daha ileri merhalelerine doğru atılan radikal bir adımdır…

Daha açık olsun diye başka türlü söyleyelim: AKP’den “demokratikleşme” beklentileri olanlar da, AKP’nin izlediği çizgiden laiklik, Cumhuriyet’in değerleri vb adına büyük rahatsızlık duyanlar da, bu paketin içeriğine gereğinden fazla önem, anlam ve radikallik atfederlerse hata etmiş olurlar.

O zaman, nedir bu paket?

“İleriye” (kimilerine göre “geriye”) radikal ve özgüvenli bir çıkış değil, temelde bir durumu idare etme, vaziyeti kurtarma, mesafeleri kapatma ve kimi çevrelere mesaj verme paketidir. Bu nedenle paketin okunmasında “sendromatik” (“semptomatik” değil) bir yaklaşım daha yerinde olacaktır. Çünkü pakete ve ardındaki düşünceye son şeklini veren, şaşırtıcı Haziran Direnişi’nden Cemaat’le açılan mesafelere, Suriye’de yaşanan fiyaskodan Batılı güçler gözünde itibar kaybına kadar uzanan birtakım etmenlerin birlikteliğidir. İsteyen bu etmenlere parti içi kimi dengeleri, Cumhurbaşkanlığı-Başkanlık tartışmalarını ve yaklaşan seçimleri de ekleyebilir.

Tekrar olacak, ama fayda var: Bu paket, “ben Türkiye’yi buradan şuraya götüreceğim” paketinden çok, “bugünkü durumu ve yakın geleceğin süreçlerini şunlar şunlarla yönetilebilir kılmaya çalışacağım” paketidir.

İkisi arasında önemli bir fark vardır.

Peki, pakette şu ya da bu ölçüde, ama herkes için önem taşıyabilecek öğeler hiç mi yok?

Elbette var…

Örneğin seçim sistemi konusunda getirilen üç alternatiften hangisinin daha iyi ve demokratik olacağına ilişkin tartışmalar kamuoyunu uzun süre meşgul edecektir. Partilere devlet yardımıyla ilgili düzenlemenin gevşetilmesi, siyasal partilere üyelik konusundaki sınırlamaların kaldırılması, farklı dillerde propaganda imkânı, eski köy isimlerine geri dönülmesi, özel okullarda ana dilde eğitim vb herhalde önemli bulunacaktır.

Zaten bunlar önemli bulunup üzerinde durulsun, tartışılsın diye getirilmiştir!

Mantık nedir?

Mantık, bir “ortam sürekliliği” (continuum) yaratmaktır. Öyle ki, süreklilik taşıyan bu ortamda konular, sorunlar ve bunların tarafları, elbette “uçları” dışarıda bırakacak şekilde birbirine yakınlaşsın, birbiriyle az çok geçişsin ve gündem de böyle belirlensin. İşte bugün AKP, Türkiye’yi bir noktadan alıp başka bir noktaya taşıyıcı hamlelerden çok böyle bir ortam peşindedir. Çünkü on yıl tekelinde tuttuğu, ha bire övündüğü “gündem belirleme” gücünü yitirir gibi olmuştur ve bundan büyük paniğe kapılmıştır. Ortaya attığı bu paketle gündemi yeniden tekeline alabileceği düşüncesindedir.

Kavramı tekrar edelim: “Ortam sürekliliği” demiştik. Özelliği, sürecin belli başlı unsurlarının ortaya atılan gündem çevresinde “bitişik” konuma getirilmesi, aralarındaki farklılıkların mümkün olduğu kadar belirsiz kılınması (“hepimiz aynı gemideyiz”) ve “uçların” (“marjinal gruplar”) peşinen dışlanmasıdır. AKP iktidarı böyle bir ortam sürekliliğinde yer alan başat güç olarak diğer unsurları ha bire tartıştıracak, sonunda kararı kendi verecek, ama bu arada süreci de yönetmiş olacaktır…

Bu, Türkiye’nin bir yerden başka bir yere getirilmesi değil, vaziyetin idare edilmesidir.

En azından önümüzdeki bir iki yıl için…

***

Yazının başlarında “mesafeleri kapatma”, “mesaj verme” gibi noktalardan da söz edilmişti.

Doğrudur, işin içinde bunlar da vardır.

Paketin gerek sunuluşunda gerekse içeriğinde “yetmez, ama evet” cenahını coşturacak öğeler elbette bulunacaktır; ancak bu cenah zaten peşinen “ortam sürekliliği” bağlamında yer aldığından üzerinde ayrıca yeniden durmak gerekmiyor.

Ya Kürt tarafı?

Açıklanan paket bağlamında bu tarafa ilişkin yaklaşımda iki olasılık söz konusudur: Eğer paket buysa, AKP ya Kürt sorununu ve Kürt siyasetini sanıldığı kadar önemsemiyor, onu da “ortam sürekliliği” içinde yönetilecek öğelerden biri olarak görüyordur ya da Kürt tarafına “paket başka, bizim iş başka” mealinde bir mesaj vermiştir/verecektir.

Başka bir izahı yoktur.

Bu arada, Batılı güç odakları da unutulmasın.

“Ortam sürekliliği” kurgusunda onların da yeri vardır. Esasen paketin kendisinin açıklanmasını 20 dakikada bitiren Erdoğan 30 dakika ayırdığı “dibace” kısmında referans olarak Avrupa Birliği’nden ve Türkiye’nin uluslararası taahhütlerinden söz etmiştir. Seçim sistemi, nefret suçları, öğrenci andı, Süryani manastırı, Roman Enstitüsü gibi başlıklar, AKP iktidarının “uluslararası demokratik kamuoyu” ile içerdekine benzer bir “ortam sürekliliği” oluşturmasının belli başlı öğeleri olarak düşünülmüştür.

Haziran Direnişi’nden ve Suriye ofsaydından sonra bir tür makyaj tazeleme çabasıdır.

Yerler mi?

“Bizimkiler ayrı, ama Batılılar yemez” denmesin; şu son dönemin dış politika fiyaskoları olmasaydı onlar da bir güzel yerlerdi…

***

Son olarak: Madem böyle, biz bu pakette yer alan konularda hiç söz söylemeyecek, hiç konuşmayacak mıyız?

Elbette konuşacağız.

Ancak, bir sürecin müdahili olmak başkadır, “ortam sürekliliğinin” parçası olmak başka…

Konuştuğumuzda, elbette yukarıdakilerden ikincisine hiç bulaşmadan birinci konumda yer alarak konuşacağız.

Metin ÇULHAOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1322