Türk polisi, 18 Ocak 2013 tarihinde de bir “destan” yazmış  ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nin 11 çelik kapıyla korunan kozmik  odasına girmeyi başarmıştı. İstanbul Emniyeti’nin zor bela geçip, yandaş  basının destanlaştırdığı bu kapılar ve kozmik oda, kamuoyunu ÇHD’nin  aslında terör örgütü DHKP-C kuruluşu olduğuna inandırmaya yaradı. Ve   üyesi 9 avukat, o gün bugündür tutuklu yargılanmayı beklerken, dava ile  ilgili iddianame de artık hazır.
Aşağıda okuyacağınız mektup, T.C. Adalet Bakanlığı’nın “görülmüştür” damgasını taşıyor ve bu davada çelik kapılarla korunan kozmik oda destanına ilişkin bir gelişmeyi içeriyor. Özetliyorum:  
“Size,  tutsak bir öğretmen, tutsak bir sendikacı olarak yazıyorum.  Altı  aydır, adalet denilen çarkın içinde, gerçeğin yalan, yalanın da gerçek  diye sunulduğu sözde hukuk devletinde, Themis’in terazisinin Demokles’in kılıcı tarafından parçalanmasına tanıklık ediyorum. 
İlkokul 4. sınıfa giden öğrencilerim, yazdıkları mektuplarda, ‘Keşke hemen büyüsem, avukat olup sizi oradan çıkarabilsem!’ hayalleri kurarken; nasıl anlatırım onlara beni savunacak olanların da o ‘adalet’ten payını aldığını ve avukatlarımla aynı koğuşu paylaşıp, birlikte tutsaklık yaşadığımızı? 
Nasıl  anlatırım avukatlık onurunun da ayaklar altına alındığını, savunma  hakkına yapılan saldırıları... En önemlisi, nasıl anlatırım adaletin,  artık adalet sarayında dağıtılmadığını...
18  Ocak’ta savunma saldırıya uğramış ve 9 avukat, son dönemde karşımıza  sıkça çıkan, hukuki anlamda geçerliliği şaibeli olan moda delillerle  -gizli tanık, CD, dinleme- tutuklanarak, bugüne kadar savunmalarını  üstlendikleri tutsakların yanına, hücre arkadaşı olarak gönderilmişti.
Altı  ayın sonunda, yargı 622 sayfalık bir iddianame ile tutsak avukatların  karşısına çıktı. 622 sayfalık hukuksuzluk demek daha doğru olacaktır:  Yapılan baskınlarda ortaya çıkarıldığı söylenen 11 kapılı kozmik odanın  bile yer almadığı bir iddianame...
Kozmik oda,  altı ay içinde kozmik dünyaya göçüvermiş. Onu bırakın, somut hiçbir  suçlama yokken, soyutlama üzerine bolca çalışıldığı anlaşılıyor.  Bulamadıkları suçlar için kozmik cezalar istiyorlar. Akılları, fikirleri  kozmik dünyada olanlardan da ancak bu kadarı beklenirdi.
Bu  mahkemede yargılanacak olan avukatlık mesleği ve savunmadır. Siyasi  iktidara bağımlı bir yargıyla ve onun yönelimlerine göre programlanmış  hâkim ve savcılar karşısında, savunma hakkının uygulayıcısı avukatlar,  meslek ilkelerine sahip çıkmanın ve bu ülkenin onurlu insanlarını  sahiplenmenin suç olamayacağını bir kez de sanık sandalyesinden  haykıracaklar. 
Ve hesap sormaya devam edecekler. Bu kez de Ethem’lerin, Ali İsmail’lerin, Mehmet’lerin, Abdullah’ların, Medeni’lerin hesabını soracaklar.
Hapishanelerde  yüzlerce insan düşündükleri, inandıkları uğruna tutsak edilmişken  Ethem’i vuran polis niye dışarda, diye soracaklar.
Palalı, sopalı, satırlı adamlar niye serbestçe dolaşıyor, diye soracaklar. 14 yaşındaki E.A’ya  tecavüz eden uzman çavuş kamu görevlisi olduğu için serbest  bırakılırken, sendikacılık yaptıkları için tutsak edilen 98 KESK’li kamu  görevlisi niye içerde, diye soracaklar. 
Tutuklu öğrenciler, tutuklu gazeteciler, tutuklu siyasetçiler ve tutuklu Gezi Parkı direnişçileri için soracaklar. 
Sanık  sandalyesinde de olsalar, avukatlığı her şart altında sürdürecek bir  meslek ahlakına sahipler ve bu yüzden adalet istemeye devam edecekler.  Hem kendileri, hem bizler için...
Sessiz kalmak, bu hukuksuzluğa ortak olmaktır. Ses çıkarmanız umuduyla...”
Aynur BARKIN
Kadın Kapalı Hapishanesi C-10
Bakırköy/İstanbul
G NOKTASI
Başbakan Erdoğan, ÇHD üyesi 9 avukatın tutuklanmasıyla sonuçlanan DHKP-C terör örgütüne yönelik polis baskınını şu sözlerle savunmuştu: “Bir  apartman dairesinde gecenin yarısında avukatlar toplanıp, 11 çelik kapı  var orada, ne iş görür? Bu çelik kapıların arkasında acaba ne iş  yapılıyor? Bu çelik kapılar açılamıyor. Bu çelik kapılar açılmaya  çalışılıyor. Açılamayınca ne yapacak güvenlik, camdan giriyor. İçerde ne  isterseniz var. Yakılmak istenen evraklar, sahte kimlikler…” 
Eğer  yandaki mektupta iddia edilen yokluk doğru ve bu davayla ilgili  iddianamede, kamuoyunu ÇHD üyesi avukatların,  terörist olabileceğine  inandıran bu çelik kapılar ve kozmik odanın sözü geçmiyorsa... Tutuklu 9  avukata yöneltilen “terörist”  suçlamasına ilişkin diğer kanıtların gerçekliği de tartışmalı hale gelir.
Ve bazı soruları akla getirir:
Asıl çelik kapılar, hapishane kapıları, acaba ne işe yaramakta, kimlerin üzerine kapanmaktadır?
Asıl çelik kapılar, açılamayan hapishane kapıları, acaba dışardaki suçluları, içerdeki suçsuzlardan mı korumaya yaramaktadır?
“Mehmet Hazineler içindesin
Bu toprağın altında ne var ne yok
Kömür bakır altın demir
Hepsi senin, hepsi senindir
Çıkar çıkarabildiğin kadar
Ne çıkarırsan
Hepsi benimdir.”
MELİH CEVDET ANDAY
21 Ağustos 2013 - Cumhuriyet