 
                            Siz uyurken evinizi soymaya giren hırsızlar için en büyük  tehlike nasıl ki uyanıp direnmenizse; iktidarı soygunculuk üstüne kurulu  muktedirlerin de en büyük korkusu, soyulan halkın uyanıp kendilerini  mülkten kovması, hatta hesap sorup cezalandırmasıdır. 
Dünyada ezelden ebede semirmek amacıyla iktidar olan bütün  sömürücüler ve yoz muktedirler de işte bu yüzden, halkı rahatça  aldatabilmek için uyutmaya, gerekirse narkoz altında tutmaya özen  gösterirler.  
Halkı uyutmaktan amaç, neden-sonuç ilişkisi  kurabileceği rasyonel mantık yürütmesini engellemek, gerçek dışı olgu ve  olaylara kolayca inanmasını sağlamaktır. Olmayana inanan halk, gözünün  önünde olana tepki göstermez, gerçeklerle bağı kopar, üstelik mucize  beklerken acı çekmeye bile katlanır!
Halkı böyle uyutup oyalamanın biricik yöntemi böylece inanç, en etkin inanç aracı da elbette ki dindir. 
Ne var ki inanmak ihtiyacının halkı aldatmak yolunda araç  olarak kullanılması, sömürülen topluma olduğunca dinin özüne, felsefi  düşüncesine ve insancıl yapısına da zarar verir. 
Örneğin İslamiyetin üç tektanrılı din arasında “devrimci” özgünlüğü ve en insancıl yanı, “Allah ile kulun arasına girilmez” sözüyle  ifade edilen, inananla inanılan arasında kurduğu aracısız bağlantıyken;  İslamiyetin siyasal araç olarak kullanıldığı tüm cemaatleşmeler zaten “aracılık” üstüne  kurulmuş, inananla inanılan arasında inanılmaz sayıda aracı türemiş,  hatta inananları Allah adına yönlendirenlerin sayısı, neredeyse mümin  sayısına eşitlenmiştir!
Türkiye’de yarım yüzyıldan fazladır süren “halkı uyutmak” amaçlı din sömürüsünde narkozcu medyanın görevi zır cahilleri bazen çil çil altın türünde ödüllere açılan “sır kapıları”na,  hurafelere, büyülere, muskalara, şeytan çıkarmalara, hatta cinsel  içerikli psişik sorunları olan zavallıları cinlerle insanlar arasındaki  evlilik gibi zırvalara inandırmak. Yarı cahilleri ise komplo  teorileriyle efsunlamak. 
İnanç sömüren din simsarlarının istisnasız hepsi, tıpkı  denizcilik yapanların denize girmemesi ya da barcılık yapanların içki  içmemesi gibi, pazarladıkları hiçbir ahlak ilkesi ve iman kuralına  dokunmuyor, uymuyor.
Fethullah Gülen cemaatinden Harun Yahya namlı Adnan Oktar’a,  türlü çeşitli şeyhler ve tarikatların birbirlerini, rakiplerini,  muhaliflerini şantajla pasifize etmeye yarayan video sanayiciliği; din  simsarlarının sattıkları maldan nasiplenmediklerinin iyi bir örneği.  Keza  AKP iktidarının yalan, dolan, aldatmacaya dayalı tüm politikaları,  iftiraya dayalı hukuku ve yargı zulmü...  
Ama Sünni Müslümanlıktan geçinen bu din simsarları arasında, kardeşlikten öteye bir çıkar ortaklığı var. Örneğin, hepsi Darwin ve Evrim Teorisi düşmanlığında işbirliği yapıyor. Hepsi, insanın Adem ile Havva’dan tam teşekkül türediği efsanesine dayalı “yaratılış” safsatasını savunuyor. 
Böylece  tanrısız Evrim Teorisi’ne karşı tanrısal Yaratılış Atlası’nı yazmakla  övünen Harun Yahya namlı Adnan Oktar’ın niçin yaradanın işine karıştığı;  müritlerinin niçin amfetamin ve silikonla şişirilip, seks objesi şişme  bebeklere “evrilmiş” olduklarını sorgulamıyor, diğer din simsarları. 
Dahası, Harun Yahya’cı (yoksa X eksenli Adnan Hocacı mı demeliydim?) ve uçuk olduğunca ucuz komplo işportacısı Yiğit Bulut, Başbakan’ın ekonomi danışmanı olabiliyor!
Yiğit Bulut, 15 Haziran’da “faiz lobisi”ne gaipten su taşıyan “Erdoğan’ı telekineziyle* öldürmek istiyorlar” açıklamasından 26 gün sonra danışman atandı.        
Vapur  satıcılarına nal toplatan lagalugasıyla, ekonomi ve finans alanında  bugüne değin çakma çıkmayan tek analizine rastlanmayan bir “ekonomist”in, ekonomiyi çok iyi yönettiği söylenen bir başbakan tarafından danışman yapılması, basit bir “yalakalık ödülü” değildir.
Başbakan bu atamayla, Fazıl Say’la birlikte onlarca muhalife “dini değerlere” hakaretten dava açan Harun Yahya/Adnan Oktar cemaatini taltif etmiştir. 
Adnan  Hoca’nın Mesih’liğe soyunması, silikonlu hurileriyle kurduğu yeryüzü  cenneti falan, hiçbir din simsarını rahatsız etmemektedir.
Bakalım yaradana rağmen yaratılış ortaklığı diyebileceğimiz bu “akıllı tasarım”da, hangi yaratıklar ne komplolar kuracak, videoları kimler çekecek, kimler oynayacak? 
*Haluk Hepkon’un Y.B.’nin telekinezik yeteneğine ilişkin aydınlatıcı yazısı, www.mgkmedya.com’da.   
G NOKTASI
Geçerken Mayıs turnaları
birazdan bu pencereden
havai fişekler gibi patlar günlerin
saçılır ortalığa
yoksulluğun aşkların
hangi birini seyretsem
elinin altında ne varsa artık
kavgaların mı sevdaların mı 
çekip gitmelerin mi
hasatı bitmiş tarlalar kadar
büyük yalnızlığın mı…
A. KADRİ ERGİN
“Hiçbir insanın, yalancılıkta başarılı olacak kadar hafızası yoktur.”
ABRAHAM LINCOLN
24 Temmuz 2013 - Cumhuriyet