Kuşak fırsatı

~ 16.07.2013, Metin ÇULHAOĞLU ~

Haziran direnişinin bundan sonraki evrimi, AKP iktidarının durumu ve geleceği, bugünkü ortamın 2014 yılından başlayarak şu meşhur “sandığa” nasıl yansıyacağı gibi konularda çeşitli öngörülerde bulunulabilir.

Ancak, bugün elde olan kesinliklerden belki de en önemlisi şudur: Adına “90’lılar” denilen kuşağın, yeni bir yitik kuşak olmadığı ortaya çıkmıştır. Evet, bugün Türkiye’de boyun eğmemeye, direnmeye, mücadeleye, sola ve sosyalizme yatkın yeni bir kuşak vardır ve bu kuşak ülkede sosyalist hareketin geleceğine kendi ağırlığını koyacaktır.

Eldeki bilgi ve veriler ışığında biraz daha ayrıntıya inelim:

İlk gazalarına gaza karşı veren gençler, dinlemeye ve öğrenmeye, örneğin 47’lilere ve 57’lilere göre daha açıklar. Bu, sanıldığından daha önemli bir özelliktir ve topu daha görmüş geçirmiş, daha deneyimli olanlara atmaktadır: Başkaldırı kararlılığını ve cesaretini kanıtlamış, ama her şeyi bildiğini de iddia etmeyen bu gençlere ne anlatılacak?

Evet, top daha deneyimli olanlardadır.

Direniş sırasında sağdan soldan, yukarıdan aşağıdan vb gelen kimi telkinlere karşın bu gençler örgütlenme, örgütlülük, öncülük gibi kavramlara ve pratiklere de kapalı değiller. Deneyimleri henüz çok yeni olduğundan “bütün bildiklerimizi unutmamız gerekiyor” türü bir ahmaklığın esiri olmaları da mümkün görünmüyor.

Çok şükür…

Bir başka özellik: Akıllarını, sezgilerini ve olduğu kadarıyla bilgilerini, solun kadim kavram setiyle, çerçevesiyle ve çözümleme yöntemleriyle ilişkilendirebiliyorlar. Daha genel bağlamlara oturtabiliyorlar Yani, öyle yabancı durmuyorlar, arada bir tür kan uyuşmazlığı yok.

Ne kadar iyi…

Böyleyse, hepsini tek bir başlıkta toplamak mümkün: Kuşak fırsatı…

Bugün Türkiye sosyalist hareketinin eline böyle bir kuşak fırsatı geçmiştir.

Yukarıdan bilgiçlik taslayarak, ders vererek, hot zot çekerek değil, “tepe tepe” hiç değil, değerli bir madeni işler gibi kullanılmalıdır.

***

Peki, fırsat önümüzdeyse, bu fırsattan yararlanırken nelere dikkat edilmesi gerekiyor? Özel olarak öne çıkan kritik kimi başlıklardan söz edilebilir mi?

Kuşkusuz, bu konuda çok daha ayrıntılı ve doyurucu sonuçlara ulaşmak için biraz daha beklemek gerekiyor. Gene de, bugünden ortaya çıkan kimi başlıklara kısaca değinmek mümkün.

Eğer bu gençler okuyacaklarsa, öğreneceklerse ve dinleyeceklerse, kritik gibi görünen başlıklar şunlar: i) Özellikle zor aygıtları ve eğitim kurumlarıyla birlikte “Devlet” denilen kurumsallık ile sermaye sınıfının egemenliği arasındaki ilişki; ii) Tüketim kültürü ve boş zaman değerlendirmesi başta olmak üzere, günümüz kapitalizminin topluma dayattığı “yaşam tarzı”; iii) Bugünkü AKP iktidarının hangi zemine oturduğu, neyi temsil ettiği ve önünde nasıl bir Türkiye görmek istediği; iv) “Devrim” denilen şeyin ne olduğu, hangi koşullarda gerçekleşebileceği; iv) Kesinlikle ayrıntılara inmeden ve projecilik yapmadan, sosyalist bir düzenin insanların yaşamına getireceği temel yenilikler ve iyileşmeler.

“İlkel, köleci ve feodal toplum”dan, “Ekonomi Politik”ten ya da “Felsefenin Başlangıç İlkeleri”nden başlamak yerine böylesi daha yerinde görünüyor. Bu alanlardaki önemli kimi noktaları yukarıdaki başlıkların altına yerleştirmek de mümkün elbette.

Sonra, gerçi deyim pek yerinde değil ama “istihdam” söz konusu olduğunda, bu gençlerin taze deneyimleri ve coşkuları mutlaka dikkate alınmalıdır. Kendilerine, mahalle, işyeri, akran, sokak, stadyum, eğlence yeri vb bağlantılarını daha da güçlendirmeleri için imkân tanınmalı, “dışa açıklık” özendirilmelidir.

Alarm zilleri çaldıracak kadar “yanlış” değilse, buralardan, böyle başlanmalıdır.

Gerisi gelecektir…

***

Bir de, gerçi sayıca çok daha az, ama hiç haksızlık edilmemesi gereken başka bir kesim daha var: Bu gençlerden kimilerinin anneleri ve babaları da dâhil olmak üzere, ilk siyasal direniş deneyimini geçtiğimiz Haziran ayında kazanan, üstelik “ben dersimi aldım” deyip ortalıktan çekilmeden mücadele kararlılığına ulaşan orta yaş kuşağından insanlar…

Türkiye sosyalist hareketinin böylelerine karşı da ödenecek borcu, yükümlülükleri ve görevleri vardır.

Üstelik öyle “yan görev” de değildir ve yeni bir mücadele döneminin tam merkezinde yer almaktadır.

______________________________________________________________________
Not: Haziran gençlerine minnet duymanın bir başka nedeni daha olsa gerek: Bizleri, “Komer’in arabasını nasıl yaktığımızı” anlatma meşakkatinden kurtardılar!

 

(SolHaber)

Metin ÇULHAOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1246