Ihlamur Mahkemeleri

~ 25.06.2013, Mine Söğüt ~

Orta Avrupa’da eski zamanlarda köylerin meydanlarına ıhlamur ağaçları dikilirmiş. Düğünler, festivaller hep bu meydanlara dikilen ıhlamur ağaçlarının gölgesinde yapılırmış. Bu ağaçların altında bir de köy mahkemeleri kurulurmuş. O yüzden ıhlamurun bir diğer adı da mahkeme ağacıymış.

Gezi Parkı’nda ıhlamurlar vardı.
İstanbul’un bütün parklarında, sokaklarında, kokusu evlerin içlerine kadar giren ıhlamurlar var.
Şimdi o evlerde, o parklarda, o ıhlamurların altında insanlar bir araya geliyor ve benzersiz mahkemeler kuruyorlar.
Bu mahkemelerin sorumlulukları var. Öncelikle suçu, suçluyu ve cezayı yeniden tarif etmekle yükümlüler.
Bu mahkemelerdeki sanık sandalyesinde hem daha düne kadar mükemmel olduğu muhalifleri tarafından bile sık sık dile getirilen bir lider ve ideoloji oturuyor, hem de birtakım sol kanaat önderlerinin bile bunca yıldır bu lidere duydukları ve boşa çıkan güven.
Bu mahkemelerde bir yandan
“onlar”ın nerede yanlış yaptıkları sorgulanıyor; diğer yandan “bizim” nerede yanlış yaptığımız.
Dünkü Radikal’de
Ezgi Başaran’ın İskender Savaşır’la yaptığı bir röportajda Savaşır’ın söylediği çok önemli bir şey vardı.
“Son 30 yılda ben ve benim gibi birçok kişi sol cenahla din arasında bir köprü kurmak için tırnağımızla çalıştık. Bazı sonuçlar da aldık. Fakat bu Gezi olaylarına Müslüman kesim tarafından verilen bazı tepkiler bende büyük hayal kırıklığı yarattı. Örneğin üç yıl İbn-i Arabi okuma gruplarında tartıştığımız birikimli bir Müslüman yazar, eleştirmen arkadaşımın gözü dönmüş bir şekilde konuştuğuna şahit oldum. Halbuki biz bir şeyler örmeye çalışıyorduk sol ve Müslüman entelektüeller arasında” diyor.
İki yıl önce Frankfurt Kitap Fuarı’nda İstanbul’la ilgili bir panelde
Roni Margulies söze “Gençliğimizde hayal ettiğimiz ve gerçekleştiremediğimiz şeyleri bugün Ak Parti’nin gerçekleştirdiğini görüyorum ve ben bir komünist olarak bundan büyük bir sevinç duyuyorum” diyerek başladığında da tıpkı Savaşır’ın bu cümlelerini okuduğum zamanki gibi kanım donmuştu.
Laik akıl nasıl oldu da kendini reddedip eksilerek, muhafazakâr akılla ilişki kurmaktan bir fayda umdu? Bunca
“okumuş” insan nasıl oldu da bunun zararlarını ancak sonuçlara bakarak çıkarabilen öngörü yoksunu bir lokomotif aklın peşine takılıp gitti?
Şimdi tüm bunların muhakemesinin yapılma zamanı.
O yüzden daha düne kadar apolitik bir nesil olmakla damgalanan gençler, şu an o parklarda mevcut politikaların kanunlarını yeniden yazmaktan sorumlu.
Daha düne kadar kılını kıpırdatmayan yılgın ve ümitsiz insanlar, şu an yerlerinde duramıyorlar.
Daha düne kadar bölünerek azalan sağduyu, şu an ıhlamurların gölgesinde birleşerek çoğalmakla yükümlü.
Daha düne kadar laikliği
“Allah’a küfretmek” olarak Müslümanlığın karşısına koyan eksik akıl, şu an “antikapitalist Müslümanlar”la tanışıp, bizzat inancın laik olabileceğiyle yüzleşmekte.
Daha düne kadar sol cenahla din arasında köprü kurduğunu sananlar, şu an bunca zamandır bilmeden aslında kendi mezarlarını kazdıklarını anlamakta.
İşte ıhlamurun faydaları...
İncir ağacı altında yatanların aklını başından alıp götürür derler; kayda geçsin, ıhlamur ağacı da altında yatanların aklını başına getirir.

25 Haziran 2013 - Cumhuriyet

Mine Söğüt | Tüm Yazıları
Hits: 1358