KADINLAR VE KIZ ÇOCUKLARI

~ 09.03.2010, Av. Reha TAŞKESEN ~

KADINLAR VE KIZ ÇOCUKLARI

Öğrencilerinin gözü önünde öldürülen, inek karşılığı evlendirilen, cinsel istismar ile kişiliği yok edilen, şiddet uygulanan kadınlarla ve kız çocukları ilgili haberler sanki olağan hale geldi. Burada sıraladığım örnekler son günlerde basın ve yayın organlarında yer alan kadınlara ve kız çocuklarına yönelik saldırılar ile ilgili haberlerden alınmıştır.

Her yıl 8 Mart tarihi “Kadın Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır[1]. Bu yılda birçok siyaset kişisi, yazar, düşünür konu üzerinde konuşacaktır ya da açıklama yapacaktır. Ancak, bütün bu açıklamalar kadınların ve kızların Dünya’da ve Türkiye’de karşı karşıya bulundukları olumsuz koşulların kısa sürede ortadan kaldırılmasına bir etki yapmayacaktır. Erkek egemen Dünya’da “Kadın Olmak Zor” anlayışını yıkmayacaktır.

Birleşmiş Milletlerin dahi bu konuda attığı adımlar öyle çok eski yıllara gitmiyor[2]. Alınmış kararlar ve imzalanmış sözleşmeler kadınların ve kız çocuklarının Dünya’da ve Türkiye’de karşı karşıya kaldıkları her çeşit istismarın nicelik ve nitelik olarak azalmasına önemli bir katkı sağlamıyor.

Kaldı ki; kadın cinsi yeni bir istismar ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Cinskırım (gendercide) olarak tanımlanan bu yeni suç şekli, kadınların ve kız çocuklarının öldürülmeleri ya da ölüme terk edilmelerinin yanı sıra kadın cinsin doğumunun önlenmesine yönelik müdahale olarak insanlığın gündemine girmiştir. Bir Hintli ekonomist 1990 yılında bu şekilde yok olan kadın nüfusun 100 milyon olduğunu açıklamıştır. Çin’de uygulanan “Tek Çocuk Politikası” ile Hindistan ve diğer yüksek nüfus artışı olan ülkelerdeki geleneksel erkek-kız çocuk ayrımına yönelik anlayışın devam ediyor olması, “erkek çocuk” tercihinin önde olmasına olanak sağlamaktadır. Çin’deki rakamlar çok çarpıcıdır.1980’lerde 108/100 olan erkek/kız çocuk oranı, 2000’lerde 124/100 ve bazı bölgelerde 130/100 oranına ulaşmıştır. Üçüncü çocuk tercihinde ise oran 200/100’ün üzerindedir[3].

Kadınların ve kız çocuklarının haklarının korunması için sözler yerine uygulamalar önemlidir. Bu konuda herkese görev düşmektedir. Yukarıda verdiğimiz rakamlar zihniyetin hangi noktalarda bulunduğu konusunda fikir vermektedir. Türkiye’de ise bu ve benzeri konular genellikle geçiştirilmektedir. Bazı zamanlar Dünya ve Türkiye ileriye mi gidiyor ya da gerçekten 21nci yüzyılda mı yaşıyoruz diyebiliyor insan!

“Kadın Hakları Günü” günü kutlu olsun.


[1] 1857 yılında ABD.de dokuma sanayisinde çalışan işçi kadınlar ağır iş koşulları, fazla çalışma süresi ve düşük ücret nedeniyle hak arama yoluna gitmişlerdir. Güvenlik güçleri ile bastırılmaya çalışılan gösteriler arasında 157 kadın işçi çıkan bir yangın sonucunda yaşamlarını yitirmiştir. 100 yıl sonra, 8 Mart 1957 yılında BM bu günü “Kadın Hakları için BM Günü” olarak kabul etmiştir.

 

[2] “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi” 18 Aralık 1979 tarihinde imzalanmıştır. Kadınların ve kız çocuklarının özellikle çatışma ortamlarında karşı karşıya kaldıkları her türlü istismarın önlenmesine yönelik Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1325 Sayılı Kararı ise 31 Ekim 2000 tarihinde kabul edilmiştir.

[3] The Economist, 6-12 Mart 2010, s.11

Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 5351