Hukukçular...

~ 15.04.2013, Erdal ATABEK ~

Gülçin Çaylıgil onurlu bir yaşamı armağan ederek aramızdan ayrıldı.

Çok güç zamanlarımızda tanıdık onu.

Barış Derneği tutuklularını, siyasal davaların sanıklarını hiçbir şey beklemeden salt insan haklarıiçin yaşamı boyunca savundu.

Avukatlarımız Turgut Kazan, Gülçin Çaylıgil ve arkadaşları 12 Eylül hukuksuzluğunun içinde birer onur madalyası oldular.

Aramızdaki tutuklulardan Orhan Apaydın İstanbul Baro Başkanı olarak hukukun temel ilkelerine inancını yineliyordu. Biz ise bu inancı paylaşmıyorduk. Hukuk rafa kalkmıştı.

Hukukla zorbalık bir arada olamaz. Avukatlarımız sürekli olarak geliyor, gelişmeleri açıklıyorlardı. Gelişmeler mi?

Siyasal davaların gelişmelerini hukuk belirlemez, siyaset belirler. Günümüzde de olduğu gibi.

Bugün de baroları kıvançla izliyorum. İstanbul Barosunu, başkanları Ümit Kocasakalı, Ankara Barosunu, başkanları Turhan Feyzioğlunu hukukun yüz akları olarak izliyorum.

Hukukun yüz karaları da var. Siyasetin emrinde hukuku alet ederek haksızlıklar yapanları, önyargılarıyla hukuku kendi emellerine hizmet ettirenleri tarihin her döneminde görüyoruz. Bu da hukukun her zaman kendini koruyamadığını gösteriyor.

***

Kabataş Lisesini bitirdiğim zaman hedefim hukuk fakültesine gitmekti. Son anda karar değiştirerek tıp fakültesine gittim. Sonra da hayat bana şunu gösterdi: Tıp doğa bilimiydi. Hiçbir zorbalık bir safra taşı krizini durduramazdı. Ama hukuk sosyal bilimdi. Dikta döneminde hukuk rafa kaldırılıp dikta rejimine hizmet ettirilebiliyordu. Hapishanede bu farkın yaşamsal önemini bir kez daha anladım. Tıp bilimi işe yarıyordu ama hukuk çaresizdi.

Avukatlık hukukun çaresidir.

Savcı sanığı amansızca suçladığı zaman, yargıçlar hiç etkilenmez duruşlarıyla otururken, sanığın tek güvencesi avukatıdır. Avukatlık sanığın umudu, hukukun güvencesidir.

Bilmiyorum hukuk fakülteleri eğitiminde hukuk mesleklerinin işlevleri, kimlikleri, tarihsel rolleri canlı örneklerle anlatılıyor mu? Ama yakın tarihimizde her hukuk mesleğinin çeşitli örnekleri var. 27 Mayısın Yassıada duruşmalarının savcısı, yargıcı, avukatları var. 12 Mart döneminin Halit Çelenki var. 12 Eylül döneminin Turgut Kazanı, Gülçin Çaylıgili, daha çok sayıda onurlu avukatı var. Kanımca hukuk fakülteleri yöntem öğretmeden önce, hukukun felsefesini ve tarih boyunca hukukun diktatörlerce, zorbalarca nasıl çiğnendiğini anlatmalılar.

İnsanlara daha anaokulundan başlayarak haklı olmak ile güçlü olmak arasındaki fark öğretilmelidir. İlköğretim çağında, insan haklarına sahip çıkmanın sorumluluğu verilmelidir. Yaşam boyunca haklı olanın yanında yer almanın nasıl bir insanlık görevi olduğu anlatılmalı, sorumluluk bilinci verilmelidir.

Eğer günümüzde diktatörler çıkabiliyorsa?

***

Eğer günümüzde diktatörler çıkabiliyorsa, onların desteği olan bilinçsiz insanların omuzlarına basarak çıkabilmektedir. Bütün sorumluluk, diktatörleri yaratan, başlarının üstünde taşıyan gönüllü kölelerdedir. Bu tanıyı 1560 yıllarında koyan da hukukçu Étienne de La Boétiedir.Gönüllü Kullukkitabının yazarı. 33 yaşında ölen Fransız hukukçusu.

Bir başka Fransız Stéphane Hessel, Öfkelenindiyor, harekete geçindiyor. Bu insanların söylediği hukukun üstünlüğüdür.

Eğer hukuk ayaklar altına alınıyorsa biliniz ki ayaklar altına alınan insandır, insanlıktır.

Dünyanın neresinde olursa olsun hukukun işlevsiz kılınıp kötü emellere alet edilmesine kayıtsız kalmak, aslında insanlığa karşı işlenmiş suçtur.

Günümüzde hukukun nerde olduğu, nerde olmadığı çok açık olarak Ergenekon davasında, Balyoz davasında görülmektedir. Bu davalar bütün ülkenin yurttaşlık bilincinin turnusol kâğıtlarıdır.

Gerçek hukukçular da bugünlerin toz duman ortamında durumu arındıran, ortalığı aydınlatan yıldızlardır.

Gülçin Çaylıgil, işte yaşamıyla, yaptıklarıyla gecelerimizin yıldızıydı. Kaymadı. Gökyüzündeki yerini aldı.

15 Nisan 2013 - Cumhuriyet

Erdal ATABEK | Tüm Yazıları
Hits: 1148