Bölgemiz, Yığımlı Gelişen Bir Sürecin İçinde mi?

~ 07.01.2013, Erol MANİSALI ~

2013’e girdiğimiz şu günlerde Ortadoğu (ve Türkiye) her bakımdan büyük bir değişim ve dönüşüm içine sokulmuş bulunuyor.

ABD, AB, Çin ve Rusya arasındaki yeni küresel rekabet ve sistemi belirleme çabaları en fazla Ortadoğu ülkelerini etkilemektedir. Türkiye de bunların içinde.

- Arap ülkelerinin bir kısmı büyük bir değişim içindeler. Bu değişimde değişenlerneler? Sınırlar değişiyor, yeni özerk ve bağımsız bölgeler kuruluyor. Eski iktidarların yerine yenileri geliyor.

Yeni gelenler de demokrasiden yana değiller; sadece o toplumların iktidarları değişim gösteriyor. Yönetimlerde İslami ağırlık öne çıkıyor.

Bir boyutunda Sünni-Şii mezhep çatışmaları güç kazanıyor. Diğer boyutunda İslami düzenle küresel kapitalizm arasındaki bağlar kuvvetleniyor.

Arap ülkelerinin yeni küresel sisteme uyumunda, demokrasi hariç bütün araçlar kullanılıyor. Petrol ve doğalgaz üretimi, dağılım yollarının ve rezervlerin denetimi işin odak noktasını oluşturuyor. Hesaplar buna göre yapılıyor.

Ankara-Tahran

- İran, Şanghay İşbirliği Örgütü (Asya Grubu) ile Batı arasında sıkışmış durumda. Ortadoğuda Irak, Suriye ve Lübnan üzerindeki etkileri sonucu, önemli bir aktör konumunda.

Ankara-Tahran hükümetlerinin çekişmelerine karşın Türkiye ile İran arasında iktisadi, sosyal, kültürel çok kapsamlı derin etkileşimler var. Ankara da Tahran da bu birikimihiçbir zaman göz ardı edemezler. Köprüleri atma lüksleri yok. Ankara Suriyeye karşı uyguladığı tutumu Tahrana (ve İrana) karşı uygulayamaz.

- Türkiye ise bölgedeki küresel çatışma yansımalarından en fazla etkilenenlerden biri. İçerdeki değişimi, küresel entegrasyonlabütünleştirmeye çalışırken hesapta olmayan başka faturalar da ödemek zorunda bırakılıyor. Örneğin yeni anayasa konusu; çok geniş bir kesim daha demokratik bir anayasaihtiyacını kabul ediyor, ancak herkesin ulaşmak istediği hedef farklı.

Araçlar konusunda mutabakat var, ama amaçlar konusunda birliktelik bulunmuyor. Sözgelimi katılımcı demokrasi konusunda bir mutabakat bulunduğunu söylemek imkânsızdır.

Reel politiğin egemenliği

Türkiyenin 1990dan itibaren ilerlemekte olduğu yol nesnel olarakortaya konursa şu sonuçları görebiliriz:

- Türkiyenin iç dinamikleri, küresel dinamiklere daha bağımlı hale gelmiştir.

- Aynı şekilde, küresel sistemle daha çok bütünleşmiştir.

- İslami yapılanma, piyasa ve küresel sistem arasındaki etkileşim ve tamamlaşmalar yaygınlaşmıştır. 1990 sonrasında bu değişim ve küresel entegrasyonla Türkiye, Batı tarafından Ortadoğu ülkelerinde örnek gösterilmeye başlandı.

Ancak Avrupa ve ABDde kimi çevreler bu konuda son zamanlarda, Ankaraya daha eleştirel bakıyor. Çin, Hindistan ve Brezilyanın küresel entegrasyonlarında olduğu gibi acaba Türkiye de oyunbozanlık edebilir mi?

Batıda birçok araştırma kurumu şimdi harıl harıl bu sorunun yanıtını bulmaya çalışıyor.

Ama ne olursa olsun 2013te Türkiye, Cumhuriyet döneminde hiç karşılaşmadığı kadar değişik bir sürecin içine girmiş bulunuyor.

Bu süreç, yığımlı olarak belli bir noktaya, kaçınılmaz biçimde götüren bir yol mu? Yoksa Hiçbir silah sahibine sonuna kadar sadık kalmazözdeyişinde olduğu gibi sürprizlere mi gebe?

Bekleyip göreceğiz...

7 Ocak 2013 - Cumhuriyet

Erol MANİSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1175