Hayal kırıklığına uğramamak için

~ 06.01.2013, Kürşat BAŞAR ~

Umutlar yitirilmemeli; çünkü Türkiye’nin Kürt sorununun sonsuza kadar çözümsüz kalmayacağı kesin. Karamsarlığa kapılmamalı; çünkü Kürt sorunu kaynaklı kazananı olmayan bu savaş ebediyen sürmeyecek.
Hepsi bu kadar.
Umut ve iyimserlik, ölçü ve ihtiyatın karşıtı değil. Ölçülü umuda, ihtiyatlı iyimserliğe ihtiyacımız var bugün.
Ve de kuşkucu gerçekçiliğe...
Gerçeklik denetimine...
İşe, İmralı haberlerine yüklenen anlamı bir ölçek aşağı çekerek başlayabiliriz.
Şu “süreç” lafını milletçe çok seviyoruz. Olur olmaz her duruma “süreç” dediğimiz için belleğimiz bir “çökmüş süreçler mezarlığı”dır. Gelin şuna “fasıl” vesaire diyelim. “İmralı faslı”. “Episode” gibi.
“Süreç”, taraflar, pozisyonlar, mekanizmalar ve üzerinde uzlaşılan hedef malum olunca başlasın.
Şu an bildiğimiz, bir sürecin henüz mevzubahis olmadığı. Ama olabilir. Olunca “süreç” deriz.
Gerçekçilik adına, barışı ve çözümü hayal etmek ama hayalperest olmamak adına, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dünkü Milliyet’te Fikret Bila’nın köşesinde yayımlanan sözlerini, Türkler de Kürtler de bir daha okusun:
“Abartılı bir umuda kapılmak istemiyoruz. Tümüyle karamsarlık içinde retçi bir havaya girmek de doğru değil, her şey İmralı görüşmesiyle çözüldü gibi abartılı bir iyimser havaya girmek de doğru değil. Sancılı bir sorunla uğraşıyoruz. Çok fazla umuda kapılıp sonra hayal kırıklığı yaşamak istemiyoruz.”
Sadece Kürtlerin değil, Türklerin de neden “abartılı bir umuda” kapılmaması gerektiği hususunda, “KCK Yürütme Konseyi Başkanı”, Kandil’deki “bir numara” Murat Karayılan’ın önceki günkü açıklamaları ipuçlarıyla dolu.
Karayılan, “amacı silah bıraktırmak” denilen girişimin neticede doğal muhatabı. Çünkü silah onun elinde.
“Öyle bir kamuoyu yaratılıyor ki, sanki top İmralı’ya atıldı ve oradan gelecek cevaba göre her şey hallolacak” demiş.
Karayılan “Her şey Öcalan’la bitmiyor; biz de varız” mesajını veriyor.
Karayılan’ın açıklamalarını mealen şöyle özetleyebiliriz:
Hükümetten beklediği ilk adım, “Öcalan’a serbest hareket etme koşullarının sağlanması”. Bunu bir önkoşul olarak ileri sürüyor. Kendilerinin Öcalan’la direkt temasının sağlanmasını istiyor.
“Geniş komutanlık kademesi ve savaşçı yapısının ikna edilmesi sorunu vardır” diyerek, tek başına Öcalan’dan gelecek talimatla hareket etmeyeceklerini ima ediyor.
AKP hükümetini çözüm projelerini açıklamaya çağırıyor. Ciddi adım ve güvenceleri görmeden PKK’nın sınır dışına çıkmasının söz konusu olmayacağını vurguluyor.
Ve “İmralı’daki görüşmelerin, Kürt sorununda bir çözüm sürecine dönüşüp dönüşmeyeceği önümüzdeki günlerde anlaşılacaktır” sözleriyle bence en kritik mesajı vermiş oluyor.
Dün baktım, ana akım medyada sadece İsmet Berkan köşesini bu konuya ayırmıştı. Başlık, “Karayılan, İmralı görüşmelerinde frene bastı” şeklindeydi.
“Siz bakmayın bazı gazetelerin ve bazı köşelerin ‘İmralı ile görüşüldü, plan bile hazırlandı, tamam bu iş bitiyor’ havasına” diye başlayan yazının final cümlesi de buraya uyar: “Bugün de iyimser olmak için çok sebep var ama bir daha hatırlatayım: Türkiye’de hiçbir şey değişmesin, PKK silah bıraksın’ demek gerçekçi değil”.

(Milliyet)

Kürşat BAŞAR | Tüm Yazıları
Hits: 1288