Militerler içerde, militarizm zirvede

~ 29.09.2012, Kadir CANGIZBAY ~

Tek bir adamın sınırsız iktidar hırsı yüzünden bütün bir ülke kanıyor; üstelik sadece çatışmalarda, baskınlarda, mayınlı tuzaklarda değil. Öldürülen, bıçaklanan, dövülen, hakarete uğrayan öğretmenler, doktorlar, kadınlar; polisin sokak ortasında, herkesin gözü önünde kurşunla gazla öldürdükleri, yaraladıkları, sakat bıraktıkları: Bunların hiç biri, Başbakanın ve ondan aldıkları cesaretle her gün biraz daha pervasızlaşan adamlarının, öğretmeni, doktoru, okumuş yazmış, okuyan yazan herkesi aşağılayan, horlayan söz, tavır ve davranışlarından bağlantısız değil.
Alevîler de hedef gösterilenler arasında; tabiî –ne kadar varlarsa- Zerdüştîler ve bilumum gayri Müslimler de: “Bizim için, affedersiniz, Rum bile dediler”. Ve yine de gidiyor Başbakan, Neşet Ertaş’ın cenazesine; üstelik, bir de konuşma yapıyor, hem de Kırşehir’de: Oysa, “biliyorsunuz, kendisi Alevîdir”; yani yuhalanmayı hak edenlerden, muhtemelen de günün baş düşmanı ‘Esed’ yandaşlarından, dolayısıyla Kılıçdaroğlu gibi ‘hain’lerden; Kırşehir ise, ‘demokrasi şehidi’ müteveffa diktatör Adnan Menderes’in, önce partisini kapatıp sonra da kendisini hapse attırtacağı rahmetli Bölükbaşı’ya oy verdi diye ‘anormal’ ilân ederek il iken ilçe yaptığı yer. Ama olsun; başbakan, kendisi söylemişti, alıcısı varsa, her şeyi yapar; daha doğrusu neyi yapıp neyi yapmayacağını alıcısı olup olmadığına göre belirler: “Aksırana tıksırana kadar içiyorlar” diyerek yine birilerine hakaret edip hedef göstermişti; sonra da “biraz ağır kaçtı galiba; ama,olsun, bu lâfın da bir alıcısı vardır” mealinde bir şeyler söylemişti.
Devr-i AKP’de her şey pazar için: Piyasa toplumu, hükümet programında sayılan hedeflerin başında geliyor. Usta’nın cenazesini bile reklam/halkla ilişkiler faaliyetine dönüştürüyorlar: Tabutlar AKP’li belediyeden. Afyon valisi de tabiî aynı soydan: 25 çocuğun ölümünü bile ticarî tanıtım fırsatı olarak değerlendiriyor. Bunlar aslında için için şuna da sevinmişlerdir: Hani, dedesi ‘bedelli tezkere al” dediği hâlde, onu dinlemeyip askere giden bir çocuk vardı ya kurbanlar arasında ve de bunlar en az yüzelli bin tezkere satıp onüç milyar kazanırız derken bu hedefin yarısına bile yaklaşamamışlardı; işte bu, AKP tezkeresine müşteri olmayan gafil işgüzarlara ders olur, ilerideki kampanyalarda tezkere piyasasının önünü açardı.
Evet her şey, pazar için; tek ölçüt para; başbakan demiyor muydu ki Uludere kurban yakınları için, “işte paralarını da verdik, ne istiyor bu insanlar hâlâ?”. Adalet Bakanı ise bir müjde verdi yine paraya endeksli: Hakim ve savcılara ucuz silah satacaklardı, piyasa fiyatının üçte birine. Bu arada, stajyer kaymakamından öğretmen, asker ve polisine onlarca vatandaşı kaçırılmış bir devlet, bunlar için hiçbir şey yapmadığı gibi, kendi memurlarının maaşını da donduruyor veya kesiyordu, PKK’nın elindeyken görev yerlerine gitmiyorlar diye.
Maaşlar kesilirken zamlar da geliyordu; zira, Akşam’dan Çiğdem Toker hesabını çıkardı, cephane ve mühimmat alım giderleri son iki ayda, geçen yıla oranla tam sekiz buçuk katı artmıştı; ancak Erdoğan yönetiminin bunun hakkını vermediğini söyleyemezdik. Daha geçen hafta, başbakan, kendisi açıkladı, büyük bir iftiharla: Tamam ‘şehit’ sayısı bir ‘nebze’ artmıştı son zamanlarda, ama ‘biz’ de tam yüz yirmi üç ‘terorist’ öldürmüştük sadece son on gün içinde. Hele bir de Cobra’lar gelsin; ikinci el ve eski model; ama Kürd’e o bile fazla; işte asıl siz asıl o zaman görün bizim ne katliamlara imza atacak yenilmez cengaverler olduğumuzu, tabiî, ‘reis’likten ‘beyfendi’liğe terfi eden başbakanımızın başkomutanlığında.
Şöyle bitirelim, siyaseti asker-sivil karşıtlığı üzerinden okuyan tosuncuklara ithafen: Militerler içeride, militarizm zirvede.

(Birgün)

Kadir CANGIZBAY | Tüm Yazıları
Hits: 1201