 
                            “İstanbul ilinde bulunan ecza depoları”. Dijital veride bu depolara ilişkin bilgi var. Balyoz iddianamesinde depoların isimleri sayılıyor. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü mahkemeye bildiriyor:
“Şu şu depolar 2002-2003’te faaliyette değil”.
*
Darbe olursa, şu şu kişi göz altına alınacak. Valilik yazı yazıyor mahkemeye:
“O kişiler o tarihte söylenilen görevde değil”.
***
“TCG Alanya gemisinde 2003’te şu toplantılar yapılmıştır”.
2003’te o gemide toplantı imkansız, çünkü o gemi 2003’te yok, 2005’te inşa edilip, Deniz Kuvvetlerine katılıyor.
***
“Şu şu vakıflar ve yurtlar kapatılacak, yöneticileri göz altına alınacaktır”.
Darbe  yapıldığında, planlardan biri de bu. İddianamede yer alan vakıf ve  yurtlar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı mahkemeye şu bilgiyi  gönderiyor:
“O vakıf ve yurtlardan beşi 2002’te kapatılmıştır. Otuz biri hiç var olmamıştır. İkisi o tarihlerde faaliyette olmamıştır”.
***
Bir başka dijital veriye göre, HAVELSAN’da (Hava Savunma Sanayi) çalışan 357 kişi listeye alınıyor. HAVELSAN bildiriyor:
“Adı geçen listede yer alan 117 kişi 2002-2003 yıllarında HAVELSAN’da çalışmadı”.
İddianamede  buna benzer daha pek çok iddia çürütülüyor. Çürüten bir yandan kamu  kuruluşları, diğer yandan dijital verilerle ilgili olarak TÜBİTAK.
Kaldı ki, hem Amerika’daki dijital veri uzmanları, hem de Adli Bilimler ve Adli Belge İnceleme uzmanları “yazıların taklit edildiğini” ifade ediyor.
ERENOĞLU
Dünkü yazımda bana gönderdiği mektubuna yer verdiğim Güney Deniz Saha  Komutanı Koramiral Abdullah Can Erenoğlu yukarıda aktardığım örnekleri  sıraladıktan sonra şöyle diyor:
“Eskişehir’de bulunduğu  iddia edilen dijital veriler, birileri tarafından bilgisayar ortamında  üretilerek üst veri bilgilerinde (yazar, şirket adı, tarihler)  değişiklik yapılmış ve bir çok masum insanın isimleri eklenerek iftira  belgesi haline dönüştürülmüştür”.
Erenoğlu başka örnekler de veriyor.
Bu  veriler iddianamede darbenin kanıtı olarak gösteriliyor. Oysa, öyle  veri ya yok ya sahte. Bunu da devletin kurumları ve bilgi merkezleri  kanıtlıyor.
Buna rağmen, sayıları 365’e varan sanıklar yirmi, on sekiz, on altı yıl hapis cezasına çarptırılıyor.
Bu  mu adil yargılama? Bu mu adalet? Bu mu savunma hakkı? Bu örneklere  rağmen, TV’lere bakıyorum, meslekleri karşısında hukukçu yazanlar  mahkeme kararının hala adil olduğunu söyleyebiliyor. Onlar hukuku değil,  siyasi kanaatlerini ön plana taşıyor.
Belki Balyoz diye bir plan var ama, burada mahkum olan o plan değil, mahkum olan adil yargılama.
365 Kişi Olmaz
Yunanistan’da yirmi iki kişi. Arjantin’de dokuz kişi. Şili’de on yedi kişi.
Bunlar  o ülkelerde yargılanan darbecilerin sayısı. Darbeyi planlayan ve  gerçekleştiğinde devletin en tepesine yerleşen generaller.
Bizde  sadece Balyoz’da 365 kişi yargılanıyor. Ergenekon ve diğer davalar var.  Hepsinin toplamı altı yüz, yedi yüz kişiyi buluyor. Sanıklar daktilo  yazmakla görevli sekreter kadına kadar inerse ve o kadın on altı yıl  ceza alırsa, bu iş artık darbenin sorgulanmasını çoktan aşıyor.
Darbe sorgulaması geride kalıyor, hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan siyasal hesaplaşmaya dönüşüyor. “Askeri vesayeti kaldırıyoruz” lafları inandırıcılığını kaybediyor.
Askeri  vesayet belki kalkıyor, ama yerine demokrasi gelmiyor. Vesayet el  değiştiriyor. Zaten bölünmüş olan toplum iyice kutuplaşıyor.
Yassıada’dan Balyoz’a
Balyoz kararları açıklandığında sanık yakınları haklı olarak büyük üzüntüye düşüyor. Nedeni var.
Sanıklar  ve yakınları Balyoz’dan böylesine yüksek cezalar çıkacağını hiç tahmin  etmiyor. Çıksa bile, on beş, yirmi kişiye yüksek olmayan cezalar. Gerisi  beraat. 
Ama, cezadan kurtulanları parmakla saymak mümkün. Cezaların hepsi de, üst sınırdan.
27  Mayıs sonrasında Demokrat Parti Hükümetini ve Meclis Gurubunu  yargılayan Yassıada Mahkemesi hukuk tarihimizde en çok tartışılan  mahkemelerden biri.
O tartışma daha çok Yassıada’da görülen Köpek Davası, Bebek Davası gibi, dava içerikleri ile ilgili.
Yassıada’ya  şimdi Balyoz ekleniyor. Dava içeriği ile değil, yargılama yöntemi ile  adil yargılama ile ilgili olarak. Yassıada 1960’da, 2012’de geldiğimiz  yer Balyoz. Hukuk tarihimizin özeti gibi.
(Hürriyet)