Ya fuhuş ya nikâh!

~ 21.09.2012, Rana ULAŞ ~

Birlikte yaşamak artık fuhuş sayıldığına göre -en azından Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne göre- yakında bazı cezai yaptırımlar da söz konusu olabilir. ‘Yok artık o kadar da olmaz’ denilenler bir bir olmuyor mu?

Geçtiğimiz hafta Vatan Gazetesi’nde yayınlanan habere göre, B.C, birlikte (nikahsız) yaşadığı ve bir çocukları olan N.Y aleyhine alacak ve manevi tazminat istemiyle dava açtı. Davacının avukatı, davalı kadın ile 2008 yılında evlenmek üzere sözleştiklerini ve birlikte yaşamaya başladıklarını, taraflar birlikte yaşamaya başlamadan önce müvekkilinin mutlu bir yuva kuracağını düşünerek davalıya 9 bin TL değerinde ziynet eşyası hediye ettiğini, davalının, müvekkili ile birlikte kalmış olduğu ikametgâhı terk ettiğini, bu yüzden ziynet eşyalarının aynen iadesi, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedeli ile 5 bin TL manevi tazminat istedi. Ancak davalı kadın N.Y’nin avukatı taraflar arasındaki ilişkinin gayri resmi evlilik olduğunu, toplumca tarafların evli olarak bilindiğini, her iki tarafın da nikâhsız yaşamayı kabul ettiklerini, müvekkilinin tüm eşyalarını davacının evine taşıdığını, davacının müvekkilini kovduğunu beyan ederek davanın reddini talep etti.

Buraya kadarkileri  çiftler arası yaşanan "şiddetli" geçimsizliğe örnek olabilecek bir olay görüyoruz. Sonuçta çiftlerden biri çözüm için- ya da çıkarlarını korumak için- soluğu mahkemede almış. Elbette hukuk düzeninde yapılması gereken budur.

Ancak, ilginç olan şu ki;

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, ziynet eşyalarının iadesiyle ile ilgili açılan davada nikâhsız birlikte yaşamanın fuhuş gibi “gayri ahlaki” olduğuna karar verdi. Bu yüzden de eşyaların iadesinin mümkün olmadığını belirtti.

Fuhuş, Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne göre; “İçinde bulunulan toplumun kurallarına uymayan bir biçimde bir veya birkaç kişiyle para karşılığında cinsel ilişkide bulunma” olarak tanımlanıyor. Bu tanıma göre söz konusu ilişkinin fuhuşla bir ilgisi olmadığı çok açık. Evlilik dışı ilişkiyi “fuhuş” kapsamına sokmak toplum için son derece tehlikeli. (Fuhuş yasal olmasına karşın fuhuşa teşvik ve yönlendirme suç sayılıyor. Bu da yasaların bir çelişkisi olsa gerek ama bu konuya hiç girmeyelim.)

Öncelikle, yerel mahkeme manevi tazminat istemi yönünden davanın reddine, alacak yönünden ise kısmen kabulüne karar verir.  Kararın davalı kadın tarafından temyiz edilmesiyle konu  Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne gelir. Çiftin ortak bir çocukları olduğuna dikkat çekilerek aralarında nişan değil, gayri resmi evlilik olduğu belirtilerek, kararda “Tarafların nikâhsız yaşamaları bu birleşmenin kanuni ve medeni evlenmeye tekaddüm eden bir nişanlanma mahiyetinde olmadığını göstermektedir. Bu nedenle davacının davalıya verdiği ziynet eşyalarının meşru olmayan bir maksadın istihsali için verilmiş olduğunu kabul zarureti vardır. Borçlar Kanunu’nun 65. maddesine göre gayri ahlaki bir amacı sağlamak için verilen şeylerin geri alınması mümkün değildir” denilmesiyle de işin rengi değişir. Para karşılığı ilişki yaşanmış gibi, bir hüküm verilir.

Yargıtay 4.Dairesi ziynet eşyalarının iade edilmemesi gerektiğine ilişkin diğer gerekçesini ise şöyle açıklar;

“Yine bir kadın ile bir erkek nikâhsız da olsa bir araya gelirlerken gerek kadın ve gerekse erkek yahut bunların yakınları tarafından satın alınarak veya başka türlü sağlanarak kadına verilen eşyanın mülkiyeti teslim edilmekle ona geçer. Çünkü eşyanın bu şekilde verilmesi nitelikçe bağış olup, elden verilmekle kadının şahsi malı olur.”

Böylece kadın ve erkek arasındaki ilişkinin niteliği hukuken “fuhuş” sayıldı. Gururuna, şerefine ve namusuna pek düşkün erkeğimiz de üç kuruş almak için hem kendini hem de bir zamanlar sevmiş olduğu kadını istemese de bu duruma düşürdü. Nereye gidiyoruz diye bir kere düşünmek gerekiyor.

(Yurt Gazetesi)

Rana ULAŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1528