Avukatlık Ka. Tasarısında Disiplinle İlgili Olması Gerekenler (3)

~ 27.08.2012, Av. M. Haşim MISIR ~

Tasarıda disiplin kurulu üyelerinin reddi ve çekilmesi başlıklı 151. madde aynen korunmuştur. Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu ret talebinin reddine ilişkin kararlara itirazda “ ancak nihai karar aşamasında ve esas kararla birlikte incelenebileceğinden ve kovuşturma devam ederken henüz itiraz hakkı doğmadığından” gerekçesi ile itiraz dilekçesinin reddine karar vermektedir.

Oysa Avukatlık Kanununun151. maddesi “Disiplin Kurulu üyeleri, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yazılı sebeplerle reddedilebilir ve istinkâf edebilirler.” hükmünün amir olması karşısında CMK’da öngörülen prosedürün aynen uygulanması zorunludur. CMK’nun 28. maddesi asla göz ardı edilmemelidir.

CMK’nun 28. maddesi “Ret isteminin kabulüne ilişkin kararlar kesindir; kabul edilmemesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine verilen ret kararı hükümle birlikte incelenir.” hükmünü amirdir. CMK’nun 28. maddesi, ret isteminin kabul edilmemesi halinde itiraz yoluna gidilebileceğini belirtmiş, CMK’nun 268. maddesinde de “itiraz usulü ve inceleme mercii.” düzenlenmiştir. CMK 268/3-c maddesi “O yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.” hükmü uyarınca sorun çözümlenmelidir. Ki bu suretle gerçek hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmış olur. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Chmelir/Çek Cumhuriyeti 2005) “... Sonuç olarak başvurucunun mahkeme başkanının yansızlığını yitirdiği yolundaki kuşkusu, hukuksal istemlerine karşı yöntem yasalarının öngördüğü kurallar doğrultusunda hukuksal çözümler üretilmemesi nedeniyle yerinde bulunmuştur.” kararı da, yasalar çerçevesinde soruna çözüm getirilmesi gereğini bildirmektedir. Bu bir fırsattır. Tasarıda 2. fıkraya “Ret ve istinkâf isteminin reddine ilişkin disiplin kurulu kararlarına itirazen en yakın baro disiplin kurulu karar verir.” şeklinde bir ek yapılarak çözüm bulunmalı ve AİHM kararları ile uyum sağlanmalı, Baro Disiplin Kurulları da töhmetten kurtarılmalıdır.

Tasarıda 153. madde aynen korunmuştur. Oysa Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu kararları da göz önünde bulundurularak kovuşturma dosya örneklerinin getirtilmiş olması şartı mutlak konulmalı, uygulamada birlik sağlanmalı ve zaman kaybına neden olunmamalıdır. 153/2 fıkrada “Kararın verilmesinden önce ilgilinin dinlenmiş veya dinlenmek üzere çağrılmış olup da belirtilen günde gelmemiş olması ve kovuşturma dosyası örneğinin getirtilmiş olması şarttır.” şeklinde bir düzenleme yeterlidir. Tedbiren işten yasaklama önemli bir karardır. Bu suretle AİHM kararlarına uygun olarak “Makul şüphe” kavramı aranmış ve yersiz mağduriyetlerin de önüne geçilmiş olur.

Tasarının 157/1 maddesinde itiraz süresi 30 günden 15 güne düşürülmüş. Tartışılmalı. İtirazın verildiği yer ile ilgili 142. maddede belirttiğimiz husus burada da geçerlidir. Posta tarihi esas olmalıdır.

Tasarıda 159. madde aynen korunmuştur. Türk yargılama sistemi göz önünde bulundurulduğunda dava zamanaşımının disiplin yönünden önemli bir koruyucu kalkan olduğu tartışmasızdır. Ceza davası bir şekilde zamanaşımı nedeniyle ortadan kalkabilir. Ancak zamanaşımı nedeniyle disiplin kovuşturması da tamamen kaldırılmamalıdır. Bu sorun bir şekilde tartışılmalı, ceza ve disiplin kavramları bu derece birbirine karıştırılmamalıdır. Amaç farklılığı mutlak göz önünde bulundurulmalıdır. Uygulamada görünen de odur ki bu nedenle disiplin kovuşturması sonuçsuz kalan avukatları zapt etmek de mümkün değil. Bu anlayışla avukatın kamudaki itibarını artıramazsınız.

Tasarının 160. maddesi aynen muhafaza edilmiş. “uyarma, kın ama ve para cezalarının uygulanmasından” a açıklık germekte fayda var. Özellikle para cezasının uygulanması terimi fazlaca hak kaybına sebebiyet vermektedir. “uyarma ve kınama cezaların kesinleşmesi, para cezasının baro veznesine ödenmesinden…” şeklinde bir düzenleme sorunu çözer.

Tasarıda 161. madde aynen korunmuştur. Oysa inancım o ki 161/son fıkradaki “Şikâyet edenden, şikâyetin mahiyeti ve yapılacak disiplin soruşturma ve kovuşturmasının genişliği göz önünde bulundurularak 10 liradan 200 liraya kadar avans alınabilir. Yapılan işlemlere, alınan avansın yetmemesi halinde, tamamlanması her zaman istenebilir. Avans ve tamamlanması istenen miktar ilgilisi tarafından ödenmedikçe işlem yapılmayabilir.” hükmü mutlak kaldırılmalıdır.

Çünkü bu nedenle yüzlerde şikâyet karşılıksız kalmakta, barolar töhmet altında bırakılmakta vatandaş da baroda çözeceği soruna Cumhuriyet Başsavcılığında çözüm aramaktadır. Avansı duyan vatandaş sadece dilekçe başlığını değiştirmektedir. Avukatlar hakkındaki ceza davalarının yoğunlaşmasındaki en önemli etkenlerden biri olduğu asla göz ardı edilmemeli, avans uygulamasına son verilmelidir.

Tasarının 166. maddesindeki giderler terimi önüne “zorunlu” sözcüğü eklenmeli, avukat tarafından tüm giderler üstlenilir sonra istenir gibi bir izlenime son verilmelidir.

Avukatların çoğunluğu hapis hakkını usulüne uygun olarak kullanmamakta bu nedenle de ne yazık ki yargılamaya muhatap olmakta, mesleğinden olmaktadır. Yerleşik yargı kararları ve Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu kararlarına uygun olarak 166/1 maddesine “Avukat hapis hakkını kullanmadan önce hangi alacağına karşılık, hangi paradan ve ne miktar hapis hakkını kullanacağını yazılı olarak müvekkiline bildirmek, hapis hakkını orantılı olarak kullanmak zorundadır.” eklemesinin yapılması son derece faydalı ve avukatlar hakkında emniyeti suiistimal iddiası ile yapılan şikâyetleri ve mahkûmiyetleri de önleyici olur.

Av. M. Haşim Mısır

Av. M. Haşim MISIR | Tüm Yazıları
Hits: 2381