Yayın Hakları, Hak Gaspları

~ 08.08.2012, Turgay FİŞEKÇİ ~

Yürürlükteki yasalara göre, edebiyat yapıtlarının yazarının ölümünden başlayarak yetmiş yıl boyunca telif hakları korunuyor. Yani bir edebiyat yapıtını basabilmeniz için yazarı ya da mirasçılarıyla sözleşme yapmanız gerekiyor. Elinizde bu sözleşme olmadan yayımladığınız kitaba bandrol alabilmeniz, yani yasal olarak yayın yapabilmeniz mümkün değil.

Bu kural, yazarın haklarının korunması için önemli. Yazar hayattayken kendisi, ölümünden sonra da mirasçıları bu hakkı kullanıyorlar. Burada belki hakkın kullanımı sırasında doğabilecek yazar - yayıncı çatışmalarının dışında başka bir uzlaşmazlık alanı görünmüyor.

Yetmiş yılın dolmasından sonra ise tam bir kargaşa oluşuyor. Diyelim Ömer Seyfettin gibi okullarda da okutulan, kitapları çok satılan bir yazarı büyüklü küçüklü hemen her yayınevi basmak istiyor. Kimi özenli temiz basıyor kimi dikkatsizliklerle, basım hatalarıyla dolu olarak basıyor. İşte burada, yani yetmiş yılın dolmasından sonra yazarı koruyacak hiçbir hüküm bulunmuyor.

Edebiyat yapıtları, toplumca benimsenmişse, yıllar içinde sürekli okunuyorsa bu durumda yazarın ve yapıtın hakları nasıl savunulacak? Çok değerli edebiyat yapıtları yalnızca yazarının ölümü üzerinden yetmiş yıl geçti diye bu işten para kazanma hırsından başka bir düşüncesi olmayan insanların insafına mı bırakılacak? Bu alanda yasal bir düzenlemeye, kamu ve meslek örgütleri denetimine ivedilikle ihtiyaç var.

***

Benim bu yazıda sözünü etmek istediğim bir başka konu ise yetmiş yılı dolmadığı için yayın hakları alınan yazar ve yapıtlara yayıncıların uygun gördüğü edebiyat dışı uygulamalar.

Diyelim, Ernest Hemingway, John Steinbeck, Eric Fromm gibi yaygın olarak okunan yazarların yıllar boyu yapılmış çok başarılı çevirileri, (Ülkü Tamer, Memet Fuat, Yurdanur Salman ve daha nicelerinin) varken bunların bir yana bırakılarak yepyeni çevirilere başvurulması.

Hemingwayin Türkiyede yayın haklarını satın alan bir yayıncı, bu hakkı dilediğince kullanabiliyor. Geçmişte yapılmış çok güzel çevirileri uygun görmeyip, yeni çeviriler yaptırıp bunları bastırıyorsa, okurların iyi çevirileri okuma hakkı nasıl savunulacak? Alın size bir çetrefilli konu daha.

Yayımlanan kitaplara bakıyorum, bin bir emekle yapılmış, Türkçesi harika çeviriler unutulmaya bırakılarak yeni çeviriler ortaya sürülüyor.

İster istemez işe yine şeytan, yani ticaret karışıyor. Olan da hem okurlara hem Türkçemize oluyor.

Yetmiş yılı dolduran yabancı yazarları daha ilginç bir serüven bekliyor: James Joyce gibi bugüne dek yalnızca birkaç çevirmenin çevirmeye cesaret edebildiği çok çetrefil dilli bir yazarın kitaplarının yetmiş yılı doldurur doldurmaz çok sayıda çevirisinin çıkıvermesi. Nasıl olduysa birden herkes Joyce çevirmeni oluvermiş...

***

Kültür Bakanlığı ve meslek örgütleri yalnızca bandrol verilerek yazarın ve yapıtların haklarının korunamayacağını anlamalı ve yeni yasal düzenlemelere yönelmelidir.

Üniversitelerdeki çeviribilim bölümleri için aynı yapıtın böylesi çok sayıda çevirisinin ortaya çıkması benzersiz bir çalışma alanı oluşturmaktadır. Böylesi farklı çevirileri karşılaştırarak okurları ve kamuoyunu aydınlatıcı yayınlar yapmalıdırlar.

Edebiyat ve yayın alanı, yalnızca aldım sattım tutumunu asla kabul etmeyecek, okuryazar herkesin hakkının ve hukukunun olduğu bir kültür alanıdır.

(Cumhuriyet)

Turgay FİŞEKÇİ | Tüm Yazıları
Hits: 1782