Düello ve Pusu...

~ 02.07.2012, Erdal ATABEK ~

Düello Batı kültürünün icadıdır.

İki kişinin karşılıklı, yüz yüze, eşit silahlarla, eşit koşullarla vuruşması.

Mert, onurlu, açık dövüş.

Heilderberg üniversite öğrencilerinin başlattığı yazılmıştır.

Sonra da hakaretin temizlenmesiişleminin seçkin yöntemi olmuştur.

Düellodaki mert tutumu her zaman sevmişimdir.

Pusu, Doğu kültürünün icadı değildir ama Doğu orada kalmıştır.

Pusu zayıf, korkak insanların hasmını sinsice arkadan vurmasıdır.

Pusu, aşağılık bir intikam yöntemidir.

Doğu kültürü pusudan düelloya geçememiştir.

Ne yazık ki artık Batı da düelloyu bıraktı, pusu kurucu oldu.

İnsanlığa kurulmuş en büyük pusu küreselleşmedir.

Tuzak, pusudan da kötü niyetli bir hazırlıktır.

Tuzak kurmak, avı çekmek için ön hazırlığı yapılan kandırmadır.

Pusuda avın gafletini beklersiniz.

Tuzakta bu gafleti tuzakçı yaratır.

Küreselleşme, insanlığa kurulmuş en büyük tuzaktır.

Bize gelince...

***

12 Eylülün askeri mahkemelerinde yargılanırken olanlara bakardım.

Yaptığınız her şey, konuştuğunuz her sözcük suç sayılıyordu.

Savcının suçlamalarını dinlerken düşünürdüm.

Bunların hiçbiri geçmişte suçlanmamıştı.

Hakkında soruşturma bile açılmamıştı.

Şimdi ise ağır suçlar olarak üstümüze yükleniyordu.

Devlet tuzak kurmuşdiye düşünüyordum.

Kendi vatandaşına tuzak kuran devlet, çok kötü bir şey olmalı.

Yıllar önce yaptıklarınız, yazdıklarınız, konuştuklarınız suç sayıldığında, kendinizi nasıl savunabilirsiniz?

Sizden suçsuz olduğunuzu kanıtlamanızisteniyordu.

Oysa, sizi suçlayanlar suçu kanıtlayamıyorlardı.

Suç icat edilmeye çalışılıyordu.

Suç, kanıtlarla değil önyargılarla yaratılmaya çalışıyordu.

Bu hukuk değildi, pusudan da öte bir şeydi, tuzaktı.

Bunu düşünmüştüm.

Bizi düşman yerine koyup intikam almaya çalışıyorlardı.

Olayın mantığı da buydu, yöntemi de buydu, yaşanan da buydu.

O gün düşündüğüm buydu, bugün düşündüğüm de budur.

***

Peki, o günün koşulları bir askeri darbenin, 12 Eylül faşizminin eseriydi.

Bugüne ne diyeceğiz?

Bugün, kim yarınından güven duyabiliyor?

Kim, geçmişte olan bir şeyden suçlanmayacağına güvenebiliyor?

Yalnız siyasal iktidarın yandaşları.

Eğer siyasal iktidarın içinde ve yanında değilseniz tehlikedesiniz.

Size her an bir şey bulunabilir, bir kulp takılabilir.

Soruşturma, gözaltı, tutuklama derken hop içerdesiniz.

Bitti gitti. Yıllarca hapiste olmayı göze alacaksınız.

Kemal Gürüz ne diyor eşine: Güliz, beni unut.

Bu nasıl bir çığlıktır?

Bu nasıl bir çaresiz feryattır.

Kemal Gürüzü kişisel olarak tanımam.

Ama durumu anlatan böyle yakıcı bir söz, toplumu etkilemiyor mu?

İçeride yıllardır yatanlar yürekleri sızlatmıyor mu?

Soyut suçlamalar, çürütülmüş kanıtlar, infaz tutuklulukları!

Yazlar geçiyor, kışlar geçiyor, baharlar geçiyor.

İnsanlar günlük hayatlarını nasıl yaşıyor?

İnsanlar tatillere nasıl gidiyor?

Çocuk parklarında çocuk seslerini duyarken yürekleri sızlamıyor mu?

Hapislerde yatanları düşünmüyor musunuz?

Ben utanıyorum.

Yıllarca ben de oralarda çile doldurdum ama utanıyorum.

Nasıl bir ülkede olduğumu, nasıl bir toplumda yaşadığımı görüyorum.

Demokrasiden söz ediliyor.

Ben utanıyorum.

Kalkınma deniyor.

Ben utanıyorum.

Adalet deniyor.

Ben utanıyorum.

Bu utançla yaşamaya alışacak mıyız?

Elbette ki hayır. Böyle yaşamayacağız.

İnsanlığımıza sahip çıkacağız.

Haksızlıklara karşı çıkacağız ve güven içinde yaşayacağız.

O zaman utancın yerini adalet alacak, demokrasi alacak.

Görev hepimizindir.

(Cumhuriyet)

Erdal ATABEK | Tüm Yazıları
Hits: 1737