Erdoğan, Davutoğlu ve sünnet çocuğu

~ 30.06.2012, Kadir CANGIZBAY ~

Sünnet çocuğu fotografı çok görmüşsünüzdür: Başında, parlak şeritle ‘maaşallah’  yazan beyaz veya açık mavi bezle kaplı fes benzeri bir şapka; sırtında yine aynı renk bir pelerin, Roma imparatoru-Osmanlı sultanı karması bir oğlancık; tabiî ki gülümseyen, az sonra  bedensel bütünlüğünün nasıl geri dönülmez bir biçimde yok edileceğini hiç düşünmeden.

Davutoğlu ile Erdoğan, bir süredir böyle bir suret oluşturuyor gözümde; surat Davutoğlu, gövde ve duruş ise Erdoğan’ın; bir de önemli bir ayrıntı: Buradaki sünnetlik, aslında doğduktan hemen sonra sünnet edilmiş, daha hastaneden çıkmadan, fennî usûllerle; ama olsun, herkesin bir sünnet hatırası olmalı.

‘Komşularla sıfır sorun’, bende hep ‘Con Ahmedin devr-i daim makinesi’ni  çağrıştırdı: Hani, şu, sıfır sürtünme, sıfır yıpranma ve sıfır enerjiyle sonsuza kadar kendi kendine işleyecek makine. Tabiî buradaki ‘Con’ da çok önemli: Mösyö, mistır, sinyor, tavariş veya hanz Ahmet değil de, ‘Con Ahmet’.  Vurgu Amerikan dangalaklığına; daha doğrusu bu dangalaklığın bile farkına varamayanın iyimser safdilliğine.

Bu safdillik, aslında sevimli; ancak ihtiras ve iktidarla birleşirse çok tehlikeli; işler yolunda gittiği sürece şizofrenik bir öfori; ancak kahramanımızın çuvala dolanmaya başlamasıyla agresif bir paranoyaya dönüşmesi de çok kolay.

Bir de evlere şenlik ‘stratejik derinlik’ var ki, taşrasından tek kız eli tutmadan gelip, ‘Kız Tavlama Sanatı’nı bir gecede altını çize çize okuyup iyicene hatmederse, ertesi sabaha şehrin en büyük çapkını olacağını/olduğunu zanneden gayretkeş ikbalperestin vesikalık fotografı.

Bunları aklıma getirten, bizim düşürülen jet. Aslında iyi manevra: Erdoğan kendi şahsî davasını ulusal bir sorun hâline getirmiş oldu. Uçağı oralara defaatle göndermek, bile bile ladesti; olan o iki pilota oldu. Ancak daha da önemlisi, parlamentoyu savaşa karar verme konusunda devre dışı bırakmasını muhalefete de kabûl ettirmiş oldu; kısacası, bir uçak iki de pilot harcayarak, kendi darbesini görünmez kılmış oldu: Askerî birlikler sınıra yaklaştığı ölçüde, hain ve ihanet kavramlarının kaplamları da genişlemiş olacak; malûm ya, dış düşmana karşı birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğumuz günlerdeyiz.

Bu arada ÖYMleri de kaldıracak ve “yetmez ama evet” kafalı bir sürü canlı bunu demokratikleşme yolunda bir hatadan dönme diye değerlendiriken, bütün özel yetkileri doğrudan kendi şahsına devredecek.

Bütün bu ayak oyunlarını boşa çıkartmanın yeterli değil ama zorunlu koşulu, her şeyden önce ar-edep-terbiye hattında sıkı sıkı mevzilenip, “arkadaş sen hiç kimseye tasmalıydı, satılmıştı, namertti vs… diye hakaret edemez, kimseyi hedef gösteremezsin”i en yüksek sesle haykırmak.

Ardından, mahpus sayısını iki, terör hükümlüsü sayısını 24 , kadın cinayetlerini de 15 katı arttırıp, 6 kişilik koğuşlara 18 kişi yığan, cezaevlerini çocuklara tecavüz edilip insanların canlı canlı yakıldığı yerlere çevirdiniz; içeri atmadıklarınızı da jetlerinize katlettirip, katliamı hatırlatanları da gazlayıp işkenceden geçirdiniz; cuntanın bile getirmediği yasaklarla insanları açlığa yokluğa mahkûm ettiniz; Suudîsi, Katarlısı gibi insan-altı yaratıklarla bir olup Suriye’ye demokrasi götürüyorum diye kan dökme konusunda Esad’ı da sollayan teroristleri desteklerken, insan sağlığını düşünme kisvesi altında, sezaryene, obeziteye, sigaraya karşı iki yüzlü kampanyalar açıp insanlar üzerinde en çiğ ve iğrencinden bir faşizm uygulamaya utanmıyor musunuz diye her fırsatta sormak.

(Birgün)

Kadir CANGIZBAY | Tüm Yazıları
Hits: 1465