Ortadoğu'nun Yarınını Kürt Meselesi Belirleyecek Gibi

~ 18.06.2012, Erol MANİSALI ~

Batı, kademe kademe Kürdistanın kurulmasına karar vermiş görünüyor. Arabi, Farsi ve Türkinin yanına Kürdi de siyasal olarak ilave edilmek isteniyor.

Kürdistanın, siyasal olarak kurulması ve Batının denetimi altında bulunması, küresel çıkarları ve İsrailin güvenliği açısından çok önemli.

Kürdistanın kurulması Irak, Suriye, Türkiye, İran ve Azerbaycanın fedakârlığını gerektiriyor.

İlk özveriyi Irak yapmış bulunuyor; ülke fiilen bölünmüş durumda. Türkiye içinde de özerklik ve federasyon konusunda önemli ilerleme var. Silahların bırakılması ile önemli bir zemin hazırlanmış olacak gibi görünüyor.

Suriye ve İran ayaklarının da halledilmesi ile sürecin 5-10 yıl içinde tamamlanması söz konusu.

Bu sayede ABD, AB ve İsrailin Ortadoğudaki konumu güvence altına alınmış olacak; Çin ve Rusyanın Batı ile rekabetinde önemli bir üstünlük elde edilecek.

AKP-CHP işbirliği

AKP ve CHPnin Kürt meselesinde diyalog (ve yakınlaşma) içine girmeleri sürecin yürütülmesi bakımından önem taşıyor. Çünkü bu yükü AKPnin tek başına üstlenmesi imkânsızdır. Küresel güçler bunun da farkındalar.

6 Haziran 2011de Bıçak Sırtı köşemde yayımladığım makalemin başlığı, Amerika, AKP-CHP Koalisyonu İster mi?idi. Bu meselenin çözümünde büyük koalisyonun gerekli olduğuna değinmiştim.

Bir yıl öncesinde yadırganan makalemin, bugün kamuoyunda, çoğunlukla destek gören fikirleri içerdiğini görüyorum.

Bir bilim insanı olarak trendlerin (ve eğilimlerin) uzantılarını nesnel (ve sayısal) bir biçimde ortaya koymak doğal bir akademik alışkanlığımdır. Süreçlerin varacağı noktalar üç aşağı beş yukarı bellidir.

Olasılıklar belliydi

Son 10 yıl içinde bu köşede konu ile ilgili olarak yazdığım yazılarda şunu söylemiştim;

- Ya Araplar, İran ve Türkiye olarak bölge ülkeleri Kürt meselesi konusunda kendileri ortak bir zemin ve çözüm oluşturacaklar,

- Ya da ABD, AB ve İsrailin taleplerine şu veya bu şekilde evet diyerek onların politikalarına uyum sağlayacaklardır.

Bugün gelinen noktada ikinci olasılığın egemen olduğunu ve sürecin bu yönde ilerlediğini görüyoruz.

Irakta bu süreç askeri müdahalelerle yürütüldü. Türkiyede ise sınırlı silahlı çatışmalara rağmen daha yumuşak, hatta parlamenter sisteme entegre edilerek ilerleme sağlanıyor; siyasal diyalog öne çıkarılıyor.

Suriyede ise iç çatışma ve iki cephe oluşturularak hallediliyor. En büyük baş ağrısı İran; sırtını Asyaya dayayan İran direnmektedir.

İrana karşı kapsamlı bir askeri müdahalenin ise Batı için bedeli çok yüksek. İşler tersine dönebilir, hesaplar bozulabilir.

Bu konuda Türkiyenin, ABD ve AB açısından önemi çok artmıştır”. Onlara İsraili de ekleyebiliriz.

Ankara 1 Mart 2003 tezkeresine rağmen, Irak konusunda elinden gelen desteği sağladı. Suriyede Batının politikalarına uydu.

Ancak İran meselesinde Ankara çekingen davranmak zorunda kalıyor. ABD ve AB de Ankarayı fazla sıkıştırmak istemiyor. Çünkü ona ihtiyaçları var.

Bu da Ankaranın elindeki joker değilse bile önemli bir karttır. Bu arada Ankara, üzerindeki bölgesel riskleri düşürmek için Rusya ile de flörtünü sürdürüyor.

Bir bakıma Ankara, Berlinin yaptığını yapmaya çalışıyor.

(Cumhuriyet)

Erol MANİSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1400