'Türkiye Çoğunluk Diktasına Yöneliyor'

~ 22.05.2012, Nilgün CERRAHOĞLU ~

Bilgi Üniversitesi ve İtalyan RESET vakfının düzenlediği İstanbul seminerlerinde konuşan eski İtalya Başbakanı Giuliano Amato; Türkiyenin çoğunluk diktasına yöneldiğiniişaret etti.

Zor Zamanlarda Demokrasinin Vaatleribaşlığıyla yapılan beş günlük konferansın en tanınmış isimlerinden olan Çizmenin deneyimli politikacısı ve anayasa hukukçusu Amato; moda deyimle post-seküler/sekülarizm sonrasıkavramıyla irdelenen, kısaca kamuya dinin girişi/dönüşüanlamına gelen çerçeve içinde demokrasi-İslamilişkisini masaya yatırdı

Sekülarizmkavramını henüz tam manasıyla keşfetmemiş ve de yerli yerine oturtmamış Müslüman toplumları için post-sekülarizmden söz etmek ne kadar anlamlı ayrı mesele...

Ancak Alman sosyolog ve düşünür Jürgen Habermasın Batıda ağırlıklı olarak fikir babalığını yaptığı bu düşünce akımı; dinle sekülarizmi demokratik toplum dinamikleri içinde barıştırmanın yollarını/koşullarını arıyor

Bu yıl İstanbulda 5incisi düzenlenen RESET seminerleri, Habermas ekolüne ısrarla önem atfediyor. Kısmen de olsa her yıl düzenli izleme imkânı bulduğum seminerlerde, Habermasve post-sekülarizm dünyasına sürekli atıf yapılıyor.

İşte Amatonun konuşmasının başlangıç noktası da bu, Habermas düşüncesi oldu: Evet Batı.. kamu alanına dinlerin girdiği post-seküler demokrasileri kabullenmek zorunda dedi Amato. Ancak bunun hemen ardından İslam ülkeleri kapsamında, Türkiyedeki gelişimeleri de odağa oturtan çözümlemesinde ağırlıklı olarak post-sekülarizmintuzaklarına işaret etti...

Din devleti öncesi toplumun inşası

Bir Batılı politikacıdan konu üzerinde son dönemde yapılan en nitelikli analiz olduğunu düşündüğüm Amatonun sözlerini notlarımdan aktarıyorum:

Ben şahsen inanan biri olmamama karşın inanç sahiplerine -kamu alanında- ayrımcılık yapılmasını kabul etmem. Ancak bunun tersini de kabullenmek mümkün değil. Dinin kamu alanına girmesi Kamu alanının benim kendi dini inançlarımı topluma dayatmak ve bunları, öteki yurttaşlar için bağlayıcı prensiplere dönüştürmek adına kullanmak.. demek olamaz. Bazı İslam ülkelerinde.. tam da bu doğrultuda şekillenen ve Din devletinden önce, işe.. dini toplumun inşasından başlayalım! şeklinde bir düşünce kök saldı: Din toplumunu hele bir yaratalım da, (dindar) toplum nasıl olsa gelecekte kendine uyan (din) devletini de yaratırşeklinde bir düşünce bu. Bu eğilim, bu ülkede (Türkiyede) de var. Bunun anlamı çoğunluk diktasıdır. Böyle bir çoğunluk diktasında kanunların zorlayıcı olması gerekmez. Çoğunluğun baskısı öyle hale gelir ki, başörtüsünden.. daha önemli meselelere uzanan bir yelpazede, o baskı dışına çıkmak mümkün olmaz.

‘Despot toplumun biçimlendirilmesi’

Şerif Mardinin mahalle baskısıdeyişiyle anlattığı mekanizmayı Gramscinin kültürel hegemonyakavramıyla ifade eden Amato daha sonra şöyle konuştu:

Bu Gramscinin bahsettiği kültürel hegemonyadır. Gramsci türü kültürel hegemonyauygulandığında, ötekilerin alanı doğrudan cebir kullanmak yoluyla değil, baskı koymak suretiyle daraltılır. Böyle bir toplumda yurttaşların aynı düşünce, görüş, inanç ve değerleri paylaşması için gereken koşullar yaratılır. Karşıt fikir ya da muhalif düşünceye zaten artık yer kalmadığı için yasanın zorlayıcılığına hacet kalmaz. Bireye saygının silindiği böyle bir toplum.. despot bir toplumdur!

‘Yukarıdan’ değil ‘aşağıdan’ yaratmak

İtalyan siyaset arenasının en entelektüel ve rafine beyinlerinden biri olarak tanınan; bu nedenle ülkesinde kendisine ince üstatmanasında dottor Sottilelakabı verilen Amatonun üstüne basarak kullandığı ve bir benchmark/referansdeyim olarak ortaya koyduğu kültürel hegemonya”; hâkim sınıflara -evşirilen dünya görüşleri yoluyla- topyekûn boyun eğişi ifade ediyor.

Bu noktada Eğitim reformu öncesinde dini nesiller yetiştirmek çıkışı ve de hedefiyle tavır alan Erdoğanın yapmak istediği tam bu değil mişeklindeki soruma yanıt veren Amato; Bu, yukarıdan inşa edemediğimi (yani din devletini); aşağıdaninşa ederim şeklinde bir yaklaşımdır. Bazı toplumlar için evet böyle bir risk var dedi ve ardından şöyle devam etti:

Ancak bugünün dünyasında bu uygulanabilir bir yöntem midir? İslam ülkelerindeki halkın çoğunluğu gençlerden oluşmakta. Arap baharını da fitilleyen internet ortamında o gençler birbirleriyle ve dünyayla iletişim kuruyor. Arap ülkelerinin otoriter rejimleri, devlet baskı araçlarının nüfuz edemediği böyle bir internet ortamında yıkıldı. Afganistanın Taliban döneminde olduğu gibi gençleri sadece Kuran okumaya mecbur tutmak, onları bu şekilde kontrol edebilmek bugün olanaklı mı?”

El mi yaman bey mi yaman.. demeye getiriyor Giuliano Amato.

Tayyip Erdoğanın kültürel hegemonyasımı, yoksa bloglarda birbirleriyle çetleşen gençlerin dünyayla bütünleşen modern siyaset kültürümü yaman çıkar bu ülkede sizce ? Ha.. ne dersiniz?

(Cumhuriyet)

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1691