Marx neden haklıydı?

~ 13.05.2012, Zülal KALKANDELEN ~

Bu yazının başlığı, bir süredir okuduğum “Why Marx Was Right” adlı kitabın Türkçe ismi. Yale Üniversitesi Yayınları’ndan 2011’de çıkan kitabın yazarı Prof. Terry Eagleton. Günümüzün en saygın edebiyat eleştirmenlerinden Eagleton, İrlanda Galway Ulusal Üniversitesi’nde kültürel teori, İngiltere Lancaster Üniversitesi’nde ise edebiyat dersleri veriyor.

Sözü geçen kitabının amacı, Marksizm’e dair önyargıların nasıl yanlış bir izlenim yarattığını ortaya koymak. Bunu gerçekleştirmek için, yaygın olarak savunulan 10 görüşü ele alıp, her birinin neden gerçeği yansıtmadığını anlatmış.

258 sayfalık kitapta yazanları, benim bu kısa makalede ayrıntısıyla anlatmam olanaklı değil elbette; ama bir fikir vermesi için önce Eagleton’ın üzerinde durduğu 10 maddeyi sıralayıp, sonra kitaptan kendi adıma çıkardığım sonucu aktaracağım.

1. Marksizm devrini kapadı. Fabrikaların hüküm sürdüğü, gıda kıtlığının, yaygın yoksulluğun ve çok büyük bir işçi sınıfının olduğu bir dünyada işlevi olduysa da, giderek sınıfsız bir hale gelen, sosyal açıdan hareketli, sanayi sonrası Batı toplumlarında hiçbir çözüm üretmez.

2. Marksizm, teoride kulağa hoş gelebilir ama nerede uygulamaya konulsa orada despotluk, terör ve kitlesel cinayetler meydana geliyor.

3. Marksizm, insanı tarih içinde sadece birer araç olarak görüp, onu özgürlüğünden ve bireyselliğinden arındıran determinizmin bir türüdür.

4. Marksizm, içinde zulmün, şiddetin, yarışın, eşitsizliğin ve bencilliğin olmadığı mükemmel toplum ütopyasına inanır.

5. Marksizm, her şeyi ekonomik değeri açısından ele alan ekonomik determinizmdir. Sanat, din, politika, hukuk, savaş, ahlak, tarihi değişim, bunların hepsini sınıf mücadelesinin yansıması olarak görür.

6. Marx, insanoğlunun ruhani ve ahlaki yönünü göz ardı eden bir materyalistti.

7. Marksistler, görüşlerini dayandırdıkları sınıfsal çatışmanın her geçen gün giderek daha az önem taşıdığını görmüyor. Devrimci işçi, şapkalı hain kapitalist imajı gibi, Marksist hayal gücünün uydurmasıdır.

8. Marksistler, şiddeti araç olarak kullanan politik faaliyeti savunur, barışçıl yolları reddeder.

9. Marksizm, güçlü devlete inanır; bu görüşe göre, özel mülkiyeti ortadan kaldıran devrimciler, bireysel özgürlüğü sona erdirip despotik yönetim kurar.

10. Son 40 yılda ortaya çıkan en ilginç radikal hareketler, feminizm, çevrecilik, hayvan hakları ve eşcinsel hakları, Marksizm’in dışında gelişti ve sınıf mücadelesinin yerini aldı. Marksizm’in bunlara önemli bir katkısı olmadı.

***

Terry Eagleton’ın yukarıdaki görüşlere verdiği yanıtlar çok ilginç. Kitaptaki son sözü ise şu: “Kadın ve sömürge özgürlüğü, dünya barışı ve faşizmle mücadele konularında onun eserinin doğurduğu politik akımdan daha kuvvetli bir savunucu çıkmadı. Onun kadar parodileştirilen bir düşünür oldu mu?

Ben, sıralanan önyargılara genel olarak kısaca şu karşılığı vereceğim:

Sanayi sonrası toplumda kapitalin daha az elde toplanmaya başlamasıyla emek sömürüsü daha da arttı. Bugün de dünyada yaygın bir gıda kıtlığı söz konusu. İşçi sınıfının 2000’lerde daha az örgütlenmiş olması, o sınıfın yokluğundan değil, üzerlerindeki devlet ve sermaye baskısından kaynaklanır. Sosyal ve ekonomik eşitsizlik, bütün dünyada inanılmaz boyutlara vardı. Sınıf mücadelesi bitmedi. Yaşanan işgal hareketleri de küreselleşen dünyadaki huzursuzluğun son kanıtı. Tarihte sadece tek bir ırk, cinsiyet, ulus, din ya da uygarlığa değil, tüm farklılıklarıyla insanoğlunun tümüne hitap eden ilk sosyal reform hareketi Marksizm’di. Onun yerine daha iyisi önerilene kadar Marksizm’in devri kapanmaz.

(Cumhuriyet)

Zülal KALKANDELEN | Tüm Yazıları
Hits: 1619