Bulandırılmış muhalif kimlik

~ 02.05.2012, Nihat BEHRAM ~

Bulandırılmış muhalif kimlik, muhalifliğin lafta kalanıdır. Lafta kaldıktan sonra, zaten muhalif olmayan mı var? Zalimlik ve zulmün en keskin muhalifleri, bizzat zulmün sahibi olan zalimler değil mi? Bakın: işte Obama! Irk ayrımcılığına, cinsiyet ayrımcılığına, çocuk işçi sömürüsüne, silahlanmaya, savaşa, katlima, yargısız infaza karşı olmada kim onunla yarışabilir? Tabi laf düzeyinde!

Kendinden öncekiler, ‘göstermelik’ de olsa, en azından ‘Saddam yargılaması’ türünden ‘mahkemecilik’ falan oynadılar. Bunda o da yok. Bin Ladin’deki gibi direkt infaz, Kaddafi’deki gibi direkt linç! Yöntemi ‘ölü ele geçirmek’!

Laf düzeyindeki muhaliflik dibi ve derinliği görünmeyen muhalifliktir. Daha doğru deyişle, bu kimlik sığdır ve bulanıklığı sığlığının maskesidir. O muhalifliğin sözde derinliğine kanıp da balıklama dalarsanız, kafanız omurganızla birlikte gövdenize karışır! Artık, bulanık suda balık avlasanız yine iyi, omurgasız bir hal ve balık hafızasıyla avcınızın oltasında dolanırsız!

Çok net şeyler söylüyormuş gibi konuşsalar da, söylediklerinde net hiçbir şey yoktur. Sürekli, geçmişe dayalı vurgularla geleceğe dönük vaatleri beslerler. Söz gelimi, ‘Son 5 yılda Obama, son 10 yılda AKP ne yapmış, bir bakalım?’ deseniz, bulandırılmış muhalif kimlikliye bu istek cazip gelmez. İlkin iktidardakine güven ve umut duyacaksınız. Onun kurumlaşmasına engel olabilecek her şeye saldıracaksınız. Üstelik kendilerinden önceki yönetimler ve sistemle bağlantılarına da çomak sokmadan!

Bulandırılmış muhalif kimlik sahtekârların, kapı kullarının, çıkarcıların, yalancıların, soytarıların üstünde iğreti durmaz; zaten o tiplerin kimliğidir. Ama, aydın (hele ki halkın aydını), sanatçı (hele ki devrimci olanı) için bu kimlik, sanatçılığının da, devrimciliğinin de zehirlenmesi anlamındadır.

Gerçek aydın muhalifliği bin dereden su getirmeyen muhalifliktir, sistemin güdümüne gelmez, aydınlık, açık, net ve direkttir; kişisel çıkar pazarlıklarına yatmaz. Bulandırılmış muhalif kimlikle halkın aydını ve devrimci sanatçılık yan yana gitmez.

Gitmediğinin örnekleri çok. Dünyada da, bizde de. Yani, devrimci muhaliflikten sistem yalakalığına döndükten sonra değerli bir ürün yaratamamış sanatçı çok da, tersi yani yalakalık döneminin ürünleri daha seçkin olan var mı?

Özellikle Özal döneminde uç veren ve AKP dönemiyle dallanıp budaklanan ‘sol’dan devşirme besleme liberal piyonlar bulandırılmış muhalif kimliğe besin kaynağı oldular. Büyük çoğunluğu, yürekleri beş para etmez ve hiçbir önemli yapıt ortaya koyamamış kişilerden oluşan bu güruhun, belli kesimleri etkilediği de bir gerçek.

İlkin gençler. Bir kısım genç yetenekli insanın önünü kestiler. Dinci gazeteler ve yandaş medya “Zaman’e entellektüelleri”ni bu kesimlerden devşirdi. Son on yılıyla, hani o fır fır turladıkları AKP belediyelerinin kültür etkinliklerine ve dinci, yandaş liberal medyanın sanat sayfalarına dönüp bakarsanız, göreceğiniz şey ‘yetenekli genç insan mezarlığı’dır. Tersini iddia eden varsa, yani sol kimliğiyle oralara bulaştıktan sonra canlanmış olanlar varsa, kimlermiş ve önemli ne gibi ürünler yaratmışlar, göstersinler ki görüp öğrenelim. Halkın aydını ve devrimci sanatçı için bulanmanın bir sonucu da budur: kendi ruhunu zehirlemek, intihar!

Daha aşırı örnekleri de var. Seçkin yapıtları, halkın safında duruşu, anti-faşist, anti emperyalist aydın ve sisteme muhalif kimliğiyle bilinen bazı önemli yazar ve sanatçılara da bu ‘bulanıklık’ bulaştı. AKP’ye desteği, demokratikleşme yolunda bir çaba sandılar!

“Atı alan üsküdar’ı geçti” misali, yedeğindeki liberal desteğiyle AKP, planladığı dinci faşizmine ulaştı!

Liberal rüzgâra kapılmış ve dinci faşizme, sivil darbeye, onun sahte demokratlığına, sahte açılımlarına, sahte özgürlük söylemlerine kan taşımış bu insanların önemli bir kısmı bilinçli hainlerdir ve dönüşü olmayan biçimde dinci faşizmle bütünleşmiştir. Ama bir kısım da var ki, şahsen ben, son dönemlerdeki hallerinden hüzün duymaktayım.

Kimisi ‘yanılmışım’ demeyi ‘gururuna’ sindiremediği için, eften püften açıklamalar arıyor. Kimisi uyanmış ama kafasını çarparak uyanmış, şaşkın. Kimisi, “Evet açılımları destekledim ama hiçbir zaman AKP’li olmadım” türünden günah çıkarmaya çabalıyor. İlerici, devrimci, aydın bir kişinin, hele ki bu nitelikte geçmişi olan ünlü bir sanatçının (sözgelimi Adalet Ağaoğlu’nun) “AKP’li değilim!” diye açıklama yapma zorunda kalması ne hazin bir durumdur! AKP’nin ipliği iyice pazara çıktıktan sonra, o iplikle derine indiğini sanarken kuyuya indiğini fark edenlerle, bir yerde karşılaşacak olsak, sözlerini, gözlerini nereye kaçıracaklarının telaşına düşüyorlar.

Oysa çıkıp açık seçik anlaşılır sözlerle, “Yanıldım, liberalizmin rüzgârına kapılıp dinci faşizmin kurumlaşmasına bilinçsizce hizmet ettim!” diye halktan, anti faşist, anti emperyalist, devrimci güçlerden özür dileseler, hem kendi vicdanlarınca aklanır, hem halk güçlerince bağışlanırlar. Bu da sadece yanılgılarının kurbanı olanlar, bunun, yani hem toplum hem kendi gerçekliğinin farkına varanlar için bir çaredir. Bilinçli hainler için değil! Yıllar ve yıllarca bilinçli bir ihanete kürek çekmiş, iktidar çanağında yalanmış olanları halk bağışlasa bile hayat bağışlamaz.

Bulandırılmış muhalif kimlik, halka kurulmuş en sinsi tuzaklardan, insanlığın geleceğine kurulmuş en sinsi pusulardan biridir.

Tuzakçıbaşılık, pusucu kişilik, bulandırılmış muhalif kimliğin belirgin işidir.

(SolHaber)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1819