TÜRKİYE 'DEN HABERLER 9

~ 08.04.2012, Av. Muazzez ÇÖRTELEK ~
Geçtiğimiz hafta, deyim yerindeyse haber bombardımanı altında kaldık. Yine pek çok iş kazası yaşandı. Bu köşeye başladığımızdan bu yana öncelikle, o flaş, yada şok, şok diye nitelendirdiğimiz haberlerin arasında kaynayıp giden kazalara dikkat çekmek istiyoruz. Bu hafta yine bir maden ocağında 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan madenci kazasından, baraj kazalarına, köprü çökmesinden Tuzla’daki iş kazalarına kadar dikkatsizlik, özensizlik, aldırmazlık ve kuşkusuz kuralsızlık sonucu meydana gelen ve tümü de ciddi can kayıplarıyla sonuçlanan acı kazalara tanık olduk. Haberler biraz irdelediğinde bu kazaların hemen hemen tümünün önlenebilir kazalar olduğu anlaşılıyor. Bu ise konunun en acı yönünü oluşturuyor.
 
Hukuk, en basit anlatımıyla kurallar sistemi içinde toplumsal yaşama çözümler üreten bir üst yapı kurumu olarak, dava süreçlerinin nasıl yürütüleceğine ilişkin usul hükümleriyle birlikte bir düzenlemeler bütünü olarak tanımlanır. Kuralların büyük bir bölümü, yaşamı kazasız belasız yürütebilmek için vardır. Davalar ise, haklı ile haksızın ortaya çıkmasını ve ihtilaf konusu olayların çözümlenerek berraklaşmasını sağlayacaktır kuşkusuz. Ancak ülkemizdeki hukuk düzeni bir davalar düzenine doğru kaymakta ve kendi taraflarını yaratmaktadır. Bu ise “Hukuk Devleti” nitelendirmesi içinde herhalde ve en azından, arzu edilen bir durum olmasa gerektir.
 
Haftanın haberlerine baktığımızda, eğitimden yiyeceklerimize, faylarımızdan sağlığımıza kadar pek çok sorunun üzerine dikkatle eğilinmesi gerektiği konusunda önemli uyarılarla karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha görüyoruz.
 
Güzel günler dileği ile iyi haftalar,
 
 
  1. Üniversiteden atılma cezası iptal edildi :  
 
02.04.2012
CELAL Bayar Üniversitesi (CBÜ) Disiplin Kurulu, Fen Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu tarafından Biyoloji Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Erdem Özdemir’e verilen ’Öğrencilikten çıkarılma cezasını’ iptal etti.

Üniversiteden atılan Biyoloji Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Erdem Özdemir’in karara yaptığı itiraz, 26 Mart günü CBÜ Disiplin Kurulu’nda ele alındı. Yapılan değerlendirmede CBÜ Disiplin Kurulu, Fen-Edebiyat Fakültesi’nin Disiplin Kurulu’nun verdiği üniversiteden çıkarılma cezası kararını reddetti. Karar, CBÜ Rektörlüğü tarafından resmi web sitesinde yayınlanırken, basın kuruluşlarına da yazılı olarak bildirildi. Yapılan yazılı açıklamada, şöyle denildi: "Rektör Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli, 26 Mart günü ÜAK toplantısı için Ankara’da bulunmuş, konu ile ilgili hiçbir kararda yer almamıştır. Öğrencinin sürekli olarak kişilik haklarına saldırması, hakaret etmesi ve kamuoyunu rektörün aleyhine tahrik etmesi karşısında tarafsızlığını yitirmemek üzere oy kullanmamış, kimseye görüş bildirmemiş ve yönlendirme yapmamıştır. Üniversitemizdeki bütün kurullar, demokratik kurallar çerçevesinde işlemekte olup üst yönetimden herhangi bir baskı ve yönlendirme yapılması söz konusu değildir. Fen Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu’nun takdir etmiş olduğu kararda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın protesto eylemi gündeme gelmemiş, karar bir partinin ilçe başkanlığı binasının işgal eylemi, çalışanların zorla dışarı çıkarılması ve bazı eşyanın tahrip edilmesi dolayısı ile verilmiştir. Bu konuda bazı basın yayın kuruluşlarında yapılan bütün yorumlar ve verilen haberler asılsız, maksatlı ve yanlıdır. 33 bin öğrenciye sahip CBÜ’de, Atatürkçü gençlerin okuldan atıldığı iddiası çirkin bir iftira olup tamamıyla yalan beyandır. Rektörümüzün ve üniversite kurullarımızın dokunulmazlığının olmadığını, üniversitemizin yasa ve yönetmelikler çerçevesinde idare edildiğini, yönetimimizin aldığı bütün kararların YÖK ve yargı denetimine tabi olduğunu kamuoyuna bir kez daha hatırlatırız."

Karara sevinen Erdem Özdemir, haklı mücadelelerini kazandıklarını ifade etti. Özdemir DHA muhabirine, “Verilen ceza ardından Rektör Pakdemirli’nin kamuoyunun büyük baskısıyla karşılaştığını” belirterek, “Alınan karar bütün üniversitelerde örnektir. Tüm öğrenciler açıkça korkmadan fikirlerini beyan edebilirler. Bunu kazandığımız davamızla gösterdik." dedi.
 
http://haber.gazetevatan.com/universiteden-atilma-cezasi-iptal-edildi/440793/1/Manset
 
  1. Diri fay hatları iki katına çıktı :
 
02.04.2012
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'nin diri fay haritasını önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacaklarını belirterek, “Diri fay hatları sayısının hemen hemen iki katına çıktığı bir ortamda (haritaların) güncellenmesi önemli” dedi.
 
Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü'nde düzenlenen “65. Türkiye Jeoloji Kurultayı”nda Kuzey Anadolu Fay Atlası ile Doğu Anadolu Fay Atlası'nda 1/500000'lik haritaların hazırlanarak basılmasının çok önemli olduğunu dile getiren Yıldız, “Türkiye'nin diri fay haritasını önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağız. 1992'lerden bu yana güncellenmemişti. Diri fay hatları sayısının hemen hemen iki katına çıktığı bir ortamda güncellenmesi önemli” diye konuştu.
 
Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta da 65 yıldan bu yana Türkiye'de jeoloji kurultaylarının düzenlendiğini bildirdi.Türkiye'nin doğal afetler açısından riskli bir bölgede olduğuna dikkati çeken Balta, bu kurultaylar sayesinde yaşanan doğal afetlerin hatırlatıldığını ve ileride yaşanabilecek afetlerde alınabilecek önlemlerin tartışıldığını ifade etti.
 
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürü Mehmet Uysal ise yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine dikkati çekerek, bu konuda yapılan çalışmaları anlattı
 
http://haber.gazetevatan.com/diri-fay-hatlari-iki-katina-cikti/440794/1/Manset
http://www.aksam.com.tr/yildizdan-faylarla-ilgili-urkuten-aciklama--108277h.html
  1. Şimdi gidip evleri yıkacağız :
02.04.2012
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen ve büyük bölümünün Meclis'te onaylandığı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümüne İlişkin Yasa Tasarısı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
 
Ustalık dönemine girerken çok önemli bir adım attıklarını, bu çerçevede Çevre ve Şehircilik Bakanlığını kurduklarını ifade eden Erdoğan, 'Şimdi gideceğiz gerekirse evleri yıkayacağız. Bunun yetkisini aldık mı aldık. Yasal düzenlemeleri buna göre, kentsel dönüşüm değişimle beraber yaptık, yapıyoruz, yapacağız" dedi.
 
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onun için diyoruz ki bizim işimizi, tüm milletime sesleniyorum, kolaylaştırın. Biz sizleri sokakta bırakmayız ama işimizi kolaylaştırın. Çünkü biz sizin yavrularınızın ayaklarının toprağa, çime değeceği parklar yapabilelim.'
 
Biz eğitim sisteminde düzenleme yaparken 2023 hedeflerimizi düşünerek yapıyoruz. Bize karşı çıkan zihniyete bakın. Biz 2023'ü hedeflerken onlar 1940'ı hedefliyor. Farkımız bu. Nasıl bir eğitim sistemi vardı. belli bir ideoloji vardı. Tornadan çıkarır gibi aynı ölçüde aynı kafada adeta tek tip robotlar yetiştirmek isteyen bir sistem vardı. Her türlü modern imkana kapalıydı. Örneği dinini öğrenmek isteyenler için yollar tamamen kapalıydı.
 
Bu 1940 model zihniyet 2000'li yıllarda dahi hükmünü sürdürdü. Şu an akıllı tahtaya karşı çıkıyorlar. Elektronik tablete karşı çıkıyor. Niye? Almıyor hafıza, almıyor. Bunlar eğer ellerine imkan geçseydi, üniversite öğrencilerine üniforma giydirir, tek tip insan çıkarmak için her yola başvururdu.
 
Bir avuç imam hatip lisesi öğrencisinin önünü kesmek için bunlar bütün meslek liselerini kararttılar. Siyasal'a girmek istiyordum, imam hatipli olmaz dediler, bir de gittim liseyi bitirdim. Bileklerimizdeki, beynimizdeki zincirleri kırıp atalım.
 
 
  1. Kömür madeninde göçük: 4 işçi öldü. Eskişehir'de özel sektöre ait maden ocağında meydana gelen göçükte 4 işçi hayatını kaybetti:
 
02.04.2012
Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Koyunağılı köyündeki kömür madeninin üretim bölümünde göçük meydana geldi. Göçükte kalan Ramazan Karacan (48), İsa Mırık (38), Hamza Aktürk (45) ve Hüseyin Kök (44) hayatını kaybetti. Göçükten çıkarılan işçilerin cesetleri Beypazarı Devlet Hastanesi'ne kaldırılırken, cumhuriyet savcısı madende inceleme yaptı, jandarma ekipleri ocağın girişinde güvenlik önlemi aldı.
 
Göçükle ilgili açıklamada bulunan Mihalıççık Kaymakamı Zekeriya Göker, göçüğün 02.04.2012 günü saat 18.30'da 280 metre derinlikte meydana geldiğini söyledi.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25336137
http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/04/02/yine.gocuk.faciasi.4.isci.oldu/655713.0/index.html
  1. Balyoz davasında tanık ısrarı :     
02.04.2012
Balyoz davası avukatlarından Hüseyin Ersöz, emekli Orgeneraller Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ında aralarında bulunduğu yaklaşık 30 kişinin tanık olarak çağırılması için davanın görüldüğü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, gerekli masrafların karşılanmasında kullanılmak üzere 2 bin 753 liralık ödeme yaptı.
Balyoz davasında ‘emekli Orgeneraller Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman tanık olarak dinlenilsin’ talebi reddedilen avukatlar bir hamle daha yaptı. Balyoz davası sanıkları ve avukatları, duruşmalarda iki eski generalin ‘tanık’ olarak dinlenilmesini istedi ancak mahkeme son duruşmada bu talebi reddetti.
http://haber.gazetevatan.com/balyoz-davasinda-tanik-inadi/440815/1/mansetyan
  1. Köşk seçiminde Gül ve Erdoğan karşı karşıya kalsa :
 
02.04.2012
'Köşk seçiminde Gül ve Erdoğan karşı karşıya kalırsa bu yarışın galibi kim olur?'

Gazeteci Ömer Şahin'in Kanal A'daki Görüş Farkı programında Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili ilginç bir diyalog yaşandı. MetroPoll Araştırma Şirketi'nin genel müdürü Prof.Dr.Özer Sencer, "Gül ve Erdoğan aday olurlarsa Cumhurbaşkanlığına Abdullah Gül seçilir. CHP'liler ve MHP'lilerin çoğu Gül'e oy verir" dedi.
 
CHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçim kanununu Anayasa Mahkemesi'ne taşımasının ardından yeni bir tartışma başladı. Bazı siyasi gözlemciler Yüksek Mahkeme'nin yasayı veto edeceğini, dolayısıyla bu yıl zorunlu olarak Köşk seçimi yapılacağını savunuyor. Bu durumda Abdullah Gül yeniden aday olabiliyor. Görüş Farkı'na katılan Prof.Dr.Kemal Görmez, "Eğer böyle olur ve Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan aday olursa Cumhurbaşkanlığı seçimini kim kazanır?" sorusuna her ay düzenli siyasi araştırma yapan Prof.Dr.Özer Sencer yanıt verdi. Sencer, şunlar söyledi:

"İkisi karşı karşıya gelirse Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olur. Başbakan 8 yıldır icraatın içinde. Sempati topladığı kadar antipati duyanlarda var. Abdullah Gül, halkla karşı karşıya gelecek icraatta bulunmadı. Yumuşak mizaçlı da bir kişi.Dolayısıyla CHP'liler ile MHP'lilerin tamamına yakını Gül'e oy verir. MHP'nin bir kısmı Tayyip Bey'i destekler. AK Parti'li olmayan seçmenin yüzde 80'i Tayyip Erdoğan'a karşı Abdullah Gül'e destek verir."
 
http://www.aksam.com.tr/kosk-seciminde-gul-ve-erdogan-karsi-karsiya-kalsa...--108180h.html
 
  1. Haşim Kılıç'tan flaş açıklama :
 
Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu'nun açılışında konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Türk yargı dünyasında yaşanan büyük sorunların, uygulama sürecinde yaşanan olumsuzluklardan kaynaklandığını ifade ederek, hakimin tarafsızlığının sağlanamaması, mesleki eğitimdeki eksiklikler, evrensel değerlere uzaklık gibi nedenlerin uygulamada toplumu ikna edecek güçlü kararların çıkmasına imkan vermediğini kaydetti.
 
Doğan bu boşluğun, her seferinde siyaset kurumlarınca yasal düzenlemeler yapılmak suretiyle doldurulduğunu ve yargının yorum alanının daraltıldığını belirten Kılıç, bunun bir şekilde yargıya olan güvensizlik olarak da tanımlanabileceğini kaydetti.
 
Kılıç, 'Yargının hesabını veremediği sınır tanımaz uygulamaları, ağır bedeller ödenmesi sonucunu doğurmuş, anayasa ve yasalarda radikal değişimlerin yapılmasının haklı nedenini oluşturmuştur. Dün yargının siyaseti kuşatma gayretlerine karşı çıktığımız gibi bugün de siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz' diye konuştu. Hakimlerin, yasaların ve kuralların dili olduğunu vurgulayan Kılıç, şunları kaydetti:
 
'Bu dili nasıl kullanırsanız, hukuk devleti ona göre oluşur ve gelişir. Hakimin iç dünyasındaki endişe, kaygı, korku, ideolojik baskı, dostluk ve düşmanlık duygularından arındırılması, tarafsızlığının olmazsa olmaz koşuludur. Vicdanlar üzerinde oluşan bu işgaller kalkmadıkça, bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşumunu sağlamak mümkün değildir.
 
Hukuk, siyasal, kültürel ve sosyal hayatı dönüştüren çok güçlü bir araçtır. Bu aracın dönüştürücü gücünü, toplumu hizaya sokan vesayetçi bir anlayış için değil, insan onurunu huzura erdiren hak ve özgürlüklerin adil dağıtımında tüketmeliyiz. Yapılacak reformların, geçmişten intikam alma aracı olarak kullanılması gibi bir yanlışlığa da düşülmemelidir. Aktörleri değişmiş yeni vesayet odaklarının oluşmasına imkan vermeyen samimi değişimlere inanmak istiyoruz. Toplumun ve dünya barışının buna ihtiyacı vardır. Bağımsızlık ve tarafsızlık sorunların çözmüş bir yargının, adil, makul ve ölçülü kararlarıyla uygulama sorunları ortadan kalkacak, oluşan bu güven ikliminde hak ve özgürlüklerin daha rahat yaşanması sağlanacaktır. Halkımızın mutluluğu adına evrensel değerlerle bütünleşmiş, her türlü siyasi ve ideolojik etkiden arındırılmış, hızlı ve etkin bir yargı ihtiyacı, konuşacağımız reform projelerini gerçekleştirmeyi zorunlu kılmaktadır.'
 
Haşim Kılıç, açılış konuşmalarının ardından gazetecilerin, Oda TV davası tutuklu sanıklarından Müyesser Yıldız'ın mektubuna verdiği yanıta ilişkin sorularını da yanıtladı.

Yıldız'ın kendisine 'gayet duygusal bir mektup yazdığını' söyleyen Kılıç, 'O nedenle ben de oturdum kendisine bir cevap yazdım. Çünkü daha önce yazdığı hiçbir makamdan cevap alamadığını belirtiyordu. Doğrusu bu beni çok üzdü. O sebeple de insani bir görevimi yerine getirdim. Kendisi ne yapılması gerektiği konusunda bizden çözüm istiyor. Yargı sürecinde olan bir konu hakkında çok fazla bir şey söylememiz söz konusu olamazdı. Yargı sürecini beklemek lazım. Yargı süreci içerisinde de uğradığı haksızlıkları çeşitli yollarla dile getirmesinin daha doğru olacağını ifade ettim. Neticede bunu yapmış olmakla ne kadar isabetli bir iş yaptığını da görmüş oldunuz. Bir gazetemiz manşetine çekerek bunu bütün halkımıza duyurma imkanına sahip oldu' diye konuştu.
 
Kılıç, Müyesser Yıldız'dan teşekkür için kendisine bir yazı geldiğini de ifade etti.
 
Toplantıya Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Martin Raiser, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Arslan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ali Em ile yüksek yargı organları mensupları ve çok sayıda hakim, savcı katıldı.
 
http://haber.gazetevatan.com/hasim-kilictan-flas-aciklama/440722/1/Gundem
 
  1. Baldan sonra şimdi de zeytinyağı :
 
02.04.2012
Baldaki taklit ve tağşiş olaylarının gündeme gelmesinin ardından, zeytinyağında aynı sıkıntının daha fazla olduğu öne sürüldü. Zeytinyağı üreticileri, "Balda taklit bir ise bizde beş. Mutlaka önlem alınmalı" diyerek yetkilileri göreve çağırdı. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) de, 117 şikayeti Bakanlığa bildirdiğini açıkladı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Aralık’ta yayınlanan son yönetmeliği çerçevesinde laboratuar incelemeleriyle taklit ve tağşiş (benzer başka ürün karıştırma) yapıldığı kesinleşen firmanın adı, ürün adı, markası gibi bilgilerinin Bakanlık resmi internet sitesinde kamuoyunun bilgisine sunulmasının ardından ilk skandal balda ortaya çıktı. Bu gelişmeleri yakından takip eden zeytinyağı sektörü ise kendilerinde sorunun çok daha büyük olduğunu ve daha etkin önlemler alınmasını istedi.

"Bu iş sırf balda değil. Bal zaten yıllardır konuşulan bir alandı. Geç kalınmış da olsa bir adım atılmasını önemsiyoruz. Bizim durumumuz baldan daha kötü. Beyaz tenekeden tutun, ambalajlı ürüne kadar pek çok taklit ve tağşiş sorunu hala dizboyu. Balda 1 ise zeytinyağında 5 sorun var. Örneğin Ege’den giden pirina (sabun yapımında kullanılan) Antep’te zeytinyağı diye satılıyor. Bu tür şeyleri önlemek lazım. Bu sahtekarlık işleri çözülmedikçe fiyatlar da dengeye giremeyecektir."
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, sadece imal eden değil büyük marketlerin ve reklam yapan basın kuruluşlarının da sorumluluğu paylaşması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:
 
"Katkılı ürün ve taklitle vatandaşın bariz şekilde aldatılması, insanın içini acıtıyor. Bu konuda bir yasal düzenleme şart. Üç kişiyi ilan etmekle bu iş bitmez. O çok uluslu, tüketiciye raflarında güven veren hipermarketler ve marketlerden tutun da, bu ürünlerin reklamlarını yayınlayan kuruluşlara kadar herkesin elini taşın altına koyması, sorumluluğu alması gerekiyor. Deşifre edilmesi, duyurulması çok yerinde bir uygulama ancak kalıcı çözüm için bu önerilerimiz hayata geçirilmeli. Marketler gerekirse laboratuvarda test etmeli, sertifika istemelidir."
 
ZEYTİNYAĞINDA TAĞŞİŞ NEDİR? Genelde sızma zeytinyağlarına belli ölçüde (genellikle yüzde 10) kanola, mısır veya ayçiçek yağı gibi daha ucuz yağlar karıştırılarak elde edilen yağdır. Tağşiş, yüksek teknolojik analizlerle tespit edilse de, tüketici de donma derecelerindeki farklılıklara bakarak yağın taklit ve tağşiş olduğunu anlayabilir. Derin dondurucuya 15 dakika bırakılan numune zeytinyağının bir kısmı donar, bir kısmı donmazsa tağşiş söz konusudur.
 
Bunun dışında farklı niteliklere sahip zeytinyağlarının karıştırılıp nitelikli zeytinyağı gibi satılması da tağşişe girerken; son yıllarda yapılan ’kolon sızması’ da yeni bir zeytinyağı sahtekarlığı olarak biliniyor. Bu yöntemde de asidi yüksek, kötü koku ve görüntüye sahip yağlar, ısıl işlemden geçirilerek sızma yağ standartlarına getiriliyor ve sızma zeytinyağı olarak satılıyor.
 
http://haber.gazetevatan.com/baldan-sonra-simdi-de-zeytinyagi/440778/1/Manset
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1083681&CategoryID=80
 
  1. AKP'li belediye başkanı ve 30 kişi gözaltında :
 
02.04.2012
KAYSERİ’nin merkez Kocasinan İlçesi Himmetdede Beldesi Belediyesi’nde akaryakıt kaçakçılığı yaptıkları iddia edilen aralarında Başkanı AK Parti’li Hamza Arslan’ın da bulunduğu 30 şüpheli gözaltına alındı.
 
Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, bir ihbarı değerlendirerek, Himmetdede Beldesi’nde, aralarında İstanbul, Ankara, Kocaeli, Trabzon, Diyarbakır, Balıkesir, Kırıkkale’nin de bulunduğu illerde uçak benzini olarak kullanılan yaklaşık 50 bin ton yakıtın el altından piyasaya sürüldüğünü belirledi. Şüphelilerin, TÜPRAŞ’tan uçak yakıtı olarak ÖTV’siz litresini 1.60 TL’den alınan yüksek oktanlı benzini özel depolarda içine gazyağı karıştırarak litresi 3.20 TL’den KDV’li olarak piyasaya sürdükleri anlaşıldı. Bunun üzerine 8 ilde eş zamanlı olarak yapılan operasyon sonucu aralarında Belediye Başkanı AK Parti’li Hamza Arslan’ın da bulunduğu 30 şüpheli gözaltına alındı
 
http://haber.gazetevatan.com/akpli-belediye-baskani-ve-30-kisi-gozaltinda/440655/1/Manset
 
  1. Ben hükümlü değil tutukluyum :
 
02.04.2012
Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığı CHP Milletvekili Mustafa Balbay, iki katlı normal koğuşlara yerleştirilmek için Silivri 1 No’lu Cezaevi’ne yaptığı başvurunun reddedildiğini söyledi. İkinci Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığı CHP Milletvekili Mustafa Balbay, duruşmaya ara verildiğinde basın mensuplarına açıklama yaptı. Balbay, davanın tutuklu sanık gazeteci Tuncay Özkan’ın yanına Odatv Davası’ndan tutuklu yargılanan gazeteci Barış Terkoğlu’nun verildiğini belirtti. Balbay cezaevinde tek başına kalmak istediği şeklinde bir izlenim yaratıldığını ifade ederek konuyla ilgili 2 sayfalık bir açıklama yaptı:
 
14 aydır Silivri 1 No’lu Cezaevi F-3 alt tecrit koğuşunda tek başına tutulduğunu ifade eden Balbay, 27 Mart Salı günü cezaevi yönetimine normal koğuşlara geçmek için dilekçe verdiğini belirtti. Mustafa Balbay 2 sayfalık açıklamasıyla birlikte Silivri 1 No’lu Cezavi Müdürlüğü’ne verdiği dilekçe ile kendisine verilen cevap yazısının da bir örneğini de avukatı aracılığıyla gazetecilere dağıttı. Mustafa Balbay açıklamasına "14 aydır Silivri 1 No’lu Cezaevi F-3 alt tecrit koğuşunda tek başıma tutuluyorum; 27 Mart Salı günü cezaevi yönetimine normal koğuşlara geçmek için dilekçe verdim. Cezaevinde fotokopi olanağı olmadığından iki kağıt arasına karbon kağıdı koyup, vediğim dilekçenin bir kopyasını sakladım. 28 Mart Çarşamba günü cezaevi yönetimi resmi yanıtını verdi. Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, benim normal koğuşa geçme isteğimi reddederken gerekçe olarak 2 neden gösterdi. 1. İşlemiş olduğum suç grubu, 2. Tutuklunun konumu. Ben hükümlü değil tutukluyum. Yargılamam sürüyor. Ama cezaevi yönetim hükmü vermiş, Benim temel isteğim özgürlük ve adalet. O nedenle hapishane koşullarını çok da öne çıkarmak istemiyorum, ama hücre şartlarını sanki ben istiyormuşum gibi bir hava yayılmak istendiği için bu durumu belgeleriyle birlikte açıklamayı gerekli gördüm.ö Balbay açıklasını şu ifadelerle tamamladı: "Daha tutuklu ile hükümlünün birbirinden ayrılmadığı ortamda adalet nasıl sağlanabilir? Bu tablo hukuk devleti bir yana kanun devleti bile olamadığımızı göstermektedir."

http://haber.gazetevatan.com/ben-hukumlu-degil-tutukluyum/440813/1/Gundem
 
  1. Şık'ın sözlerine yetkisizlik :02.04.2012 / Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteci Ahmet Şık'ın tahliye olduktan sonra Silivri Cezaevi çıkışında söylediği "Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcılar ve hakimler bu cezaevine girecek. Onlar buraya girdiğinde adalet gelecek" sözlerine ilişkin başlatılan soruşturmada yetkisizlik kararı verdi.
 
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1083686&CategoryID=77
 
  1. “Şurada başbakanınız konuşuyor..." 02.04.2012 /Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da katıldığı bir törende konuştuğu sırada ayağa kalkarak konuşmasını bölen iki genç kadına, "Özel birşeyin varsa toplantının sonunda gelir bunları sorarsın. Ama şurada Başbakanınızkonuşuyor önce bunu bir dinle" diye tepki gösterdi.
 
http://haber.gazetevatan.com/erdogan-once-bir-dinlemeyi-ogrenin/440748/1/Gundem
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1083677&CategoryID=77
 
  1. Başbakan'ın anayasa planı :
 
02.02.2012
Yeni anayasa çalışmalarında 'frene basıldı' demek doğru olmasa bile, 'boş vitese' geçildiği kesin.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, çabalarını sürdürüyor ama bunlar 'nafile turlar.'
Sonuç almak için Erdoğan'ın irade ortaya koyması ve uğruna kavga vermesi şart, şu an öyle bir hava yok. Erdoğan'ın ifadelerinden neyi, ne kadar ve hangi zamanlamayla arzuladığını anlamak hep kolay olmuştur.
Anayasa için o eski retorikten eser yok. Oysa bakın, 4+4+4 için nasıl konuştu, neler yaptırdı. Peki neden? Bu tavrın arkasında neler yatıyor?
Yanıt, Başbakan Erdoğan'ın kısa ve orta vadeli siyasi hedeflerinde ve buna uygun stratejilerinde gizli. Her şeyden önce Başbakan anayasa için yükümlülüğe girmek istemiyor. Uzlaşmanın olmayacağını görüyor. Zorlamaktan yana değil.
İlginç... Yeni anayasa talebinin muhalefetten gelmesini bekliyor. Aslında haklı.
Erdoğan, yıllarca şikayet ettiği eski statükoyu değiştirdi. 12 Eylül referandumu, iktidarın anayasa değişikliğinden beklentilerini zaten karşıladı. Eğitim sistemi deseniz, üç gün önce imam hatipleri kapsayacak şekilde revize edildi. Askerler asli görev alanlarına çekildiler. Başbakan'ın kurmayları, yakında muhalefetin böyle bir talebi seslendireceğine inanıyor. Çünkü sistem şu anda eski statükonun tam tersi istikametinde işliyor. Muhalefet parlamentoda sayıca az ve etkisiz. Anayasa Mahkemesi'nden istediği kararları da çıkaramıyor. Evet, Başbakan seçim öncesinde söz vermişti ve bunun için oy istemişti. Ama millet ona parlamentoda güçlü bir çoğunluk sağlasa da anayasa değişikliği için 367'yi veya referandum için gerekli 330 vekil sayısını vermedi. Esasında Başbakan'ın eli rahatlamış oldu. 330 civarında vekil çıkarsaydı referandum öncesindeki gibi zorlu bir süreç işleyecekti.
Başbakan, halkın seçeceği ilk cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü'ne çıkmaya hazırlanıyor. Belli oldu ki, mevcut düzen ve anayasayla bunu yapacak. Başkanlık veya yarı başkanlık gündeme gelmeyecek. Erdoğan'a veya rakiplerine ilk tur için yüzde 50+1 oy gerek. Alabilir. CHP merkez sağdan bir aday gösterecek, MHP de kendi adayını... Olur da ikinci tura kalırsa Erdoğan'ın oy yüzdesi daha yukarı çıkabilir. O zaman hedefi yüzde 60 olur. Onun elindeki gösterge en son referandumdaki yüzde 58'i. O zaman Kürtler, PKK baskısı ve BDP çağrıları sonucunda sandığa gitmemişti. Bu kez durum farklı. Üstelik devlet şu anda daha güçlü. KCK operasyonlarından sonra özellikle şehirlerde insanlar daha rahat. CHP tabanından oy gelmeyeceğine göre, Köşk seçimi için geriye bir de MHP seçmen kitlesi kalır. Referandumda 'evet' diyen geniş bir kitle... Başbakan şimdi ince ince o noktaya temas ediyor. Son zamanlardaki milliyetçi ve muhafazakar söylemlerde artan tonlamanın sebebi bu. MHP yönetimi referandumda hatalıydı. Sağda AK Parti'yi yalnız bıraktı. Hala sağ bir partiye karşı nasıl muhalefet yapılması gerektiğini çözdüklerini söyleyemeyiz. Erimeyi önlemek için bu kez 4+4+4'te seçmeli Kur'an-ı Kerim dersinin önergesini MHP verdi. Bu, Gül'ün kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimindeki krizi, Meclis'te oylamaya katılarak bitiren MHP hamlesinin tıpatıp aynısıydı. Büyük olasılıkla, 2014'te Köşk seçimi ikinci tura kalırsa MHP'nin adayı elenir ve Bahçeli tabanını serbest bırakır. Erdoğan'ın karşısında 'CHP'nin adayına oy verin' çağrısında bulunmasını beklemem.
Son bir not... Başbakan'ın yeni anayasa stratejisinde Kürt sorunu kilit unsurlardan biri. Karşılanamaz talepleri gördüğü için frene basmayı tercih eder. Önümüzdeki iki yıl içinde Kürt sorununun çözümünde atacağı adımların zemini ve iklimi nasıl etkileyeceğini görmek ister. Köşk günlerinde tarihe kalmak için bu soruna eğilir, çözmek için çok ciddi eğilir.
  1. Hükümet de 12 Eylül'e müdahil oluyor :
 
02.04.2012
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu olarak, 12 Eylül Davası'na müdahil olma kararı aldıklarını açıkladı.
CHP de 12 Eylül davasına müdahil olmak için yarın başvuruda bulunacak.

Öte yandan 12 Eylül ile ilgili Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanacakları davaya müdahil olarak katılmak için 476 kişi ile 15 dernek, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu.
http://www.haberturk.com/gundem/haber/730484-hukumet-12-eylule-mudahil-oluyor
 
  1. Yeni anayasa için Said Nursi önerileri : 03.04.2012 / TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesinde oluşturulan Sivil Toplum Kuruluşları, Azınlık Cemaatleri ve Vakıflar Alt Komisyonu üyeleri dün, Galatasaray, Bilkent, Marmara Hukuk fakültesi öğrencilerinin oluşturduğu “Genç Hukukçular Topluluğu”nun sunumunda büyük şaşkınlık yaşadı :
 
Galatasaray Üniversitesi 2. sınıf öğrencisi Sait Mürsel’in yaptığı, “Yeni anayasa sürecinde Bediüzzaman Said-i Nursi’nin görüşleri çerçevesinde talep ve temenniler” adlı sunumda, Said-i Nürsi’nin görüşleri, karşılaştırmalı dünya anayasaları ve Kuran’dan ayetler yer aldı. Önce neye uğradığını şaşıran CHP’li üye Atila Kart, “Çok ‘şok’ bir sunum yaptınız. Kutluyorum. Ama kimliğinizi niye saklıyorsunuz? Bundan dolayı sizi kınıyorum . Biz sizi İstanbul İlim ve Kültür Vakfı kimliğinizle de davet edebilirdik” diye konuştu. Topluluk üyeleri, bu eleştiriye yanıt vermezken, komisyonun Ak Partili Üyesi Ahmet İyimaya ile MHP’li üyesi Oktay Öztürk de bu duruma tepki gösterdi.
 
Kart, gençlerin Said-i Nursi’yi referans almalarını eleştirerek, “Ama bakın siz de bir insanı ilahlaştırıyorsunuz. 21. yüzyılın düzenlemesini yapıyoruz, ama siz 19. yüzyılın kavramlarını kullanıyorsunuz. Muhalefetin susturulmaması gerektiğini belirtiyorsunuz ama bugünkü duruma hiç değinmiyorsunuz” diye konuştu. Gençlerin Said-i Nursi’nin fotoğrafı ve görüşlerinin bulunduğu taslak anayasa sunumlarında şu görüşlere yer verildi:
-Cumhuriyet temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, insanın insana ilah olmasını engelleyecek mahiyette olmalı.
-Laiklik bir yaşam biçimi değil siyasal bir tercihtir.
-Din ve vicdan özgürlüğünün gereği olarak başörtüsü gerek öğrenciler gerekse kamu personeli için serbest olmalıdır.
-Eğitim-öğretimi gerçekleştirme hakkı ilk olarak aileye aittir ve evde eğitim modeli eğitim sürecinin bir parçası olabilmelidir.
-Dinsizlik (ateizm) devlet eliyle teşvik edilmemeli. Seçmeli dersler arasında din dersleri var olmalı.(Örneğin Kuran, siyer, İncil, Alevilik...)
-Çalışma hayatı koşulları ve toplumsal kuralların dindar vatandaşın dini yaşamasını engellemeyeceği bir anayasa hazırlanmalı.
-Milletvekilleri hangi dinden olursa olsun talep etmeleri halinde, yeminlerini kutsal kitapları üzerine yapabilmelidir veyahut bir dine imtiyaz olmaksızın kutsal bir bağlayıcılık ifadesi yer almalı.
http://siyaset.milliyet.com.tr/anayasa-komisyonu-nda-said-i-nursi-            saskinligi/siyaset/siyasetdetay/03.04.2012/1523247/default.htm
http://haber.gazetevatan.com/yeni-anayasa-icin-said-nursi-onerileri/440830/1/Gundem
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1083775&CategoryID=78
  1. Adliyelerde kredi kartlı dönem hız kazanıyor. Davalar artık kredi kartıyla açılabilecek.   
 
03.04.2012
Ankara- Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği Resmi Gazete'nin 03.04.2012 günlü sayısında yayımlandı. Adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin yargılama ve yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesine dair usul ve esasları düzenleyen yönetmelik, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP'ın kullanılmasına dair usul ve esasları kapsıyor.
 
Yönetmelik hükümlerine göre, mahkemeler ve hukuk dairelerinin iş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirecek.
 
Mahkemelere ve hukuk dairelerine fiziki olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP'a kaydedilecek ve ilgili birime gönderilecek. Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli elektronik imza ile imzalayarak UYAP aracılığıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilecek.

Yargılama harçları ve gider avansı davanın açılması esnasında avukat tarafından elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılacak. Ayrıca bu işlemlerin Barokartı veya kredi kartı gibi ödeme araçlarıyla yapılması da sağlanacak. Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olacak. Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmayacak. Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda. Harç, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre tahsil edilmesi gereken avans ve para cezaları elektronik ortamda tahsil edilebilecek. Tahsil işlemi bankalar aracılığıyla veya Barokart, kredi kartı ve benzeri araçlarla da yapılabilecek.
 
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=327064
 
  1. Caferi imam ders verdi. Din bilgisi öğretmeni okul müdüründen izin alarak Caferi İmam Bayram Dalga’yı derse davet etti :   
 
03.04.2012
MANİSA’nın Turgutlu İlçesi’nde eğitim veren Gazi İlköğretim Okulu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmenlerinden Durmuş Ali Etbaş, okul müdüründen izin alarak Caferi İmam Bayram Dalga’yı derse davet etti. İmam Bayram Dalga, 7’nci sınıflara Caferi ve Alevi inancını anlattı.
 
Atatürk Mahallesi’nde bulunan Hz. Hüseyin Camisi İmamı Bayram Dalga, Gazi İlköğretim Okulu’nda 7’nci sınıflara Caferi ve Alevi inancını anlattı. Allah’ın insanları iyiye, güzelliğe yöneltmek için peygamberler gönderdiğini, son peygamberin Hz. Muhammed, son ilahi kitabın da Kuran-ı Kerim olduğunu belirten Dalga, "Hz. Muhammed’in ölümünden sonra inanç esasları ve ibadetle ilgili konular farklı şekillerde yorumlanmış, yeni mezhepler ortaya çıkmıştır. Bunlar, insanların dini algılama biçimlerinin ürünüdür. Dinin kendisi Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin hadisleridir. Ehl-i Beyt imamlarından olan İmam Cafer Sadık’ı takip etmek anlamına gelen Caferi Mezhebi’ne, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denilmektedir. Ancak bu mezhep, Türkiye’de daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken, İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan, Bengladeş ve Hindistan gibi, aynı inancı paylaşan Ehl-i Beyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde, Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur" dedi.
 
 
Kars ve Iğdır yöresinden göç ettiklerini belirten İmam Bayram Dalga, Caferi cemaatinin Turgutlu’da 6-7 bin civarında bir nüfusa sahip olduğunu, namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadet konuları ile inançla ilgili temel esaslarda kesinlikle diğer hak mezheplerden pek farklı olmadıklarını örnekler vererek açıkladı.
 
Öğrencilerin, namaz kılış ve ezanı okuma şekilleri hakkındaki sorularını yanıtlayan imam Bayram Dalga, insanların hayatlarını kolaylaştıran ve onların dinle ilgili sorunlarına çözümler getiren mezheplerin önemli olduğunu, ancak birlik ve beraberliği bozacak davranışlardan kaçınmak gerektiğini söyledi. Dalga, Hoca Ahmet Yesevi’nin, "Nerede görsen gönlü kırık, merhem ol. Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol. Mahşer günü dergahına yakın ol. Ben, benlik güden kişilerden kaçtım ben işte" beytini okuyarak sözlerini tamamladı.
 
Okul müdürü Ercan Çifçi, farklı kültürler, ırklar ve dinler arasındaki hoşgörü ve diyaloğun tesisinin, insanlar arasındaki şiddet ve çatışma ortamının önlenebilmesi için faydalı olacağını belirtti. Çiftçi, "Daha önce de öğrencilerimizi camiye ve cemevine götürdük. Artık insanlarımız tarihte kalması gereken, ama yapay bir biçimde gündeme taşınmak istenen çatışma kültürlerine değer vermemektedir. Birbirini tanıma ve anlama süreciyle birlikte hoşgörü ve anlayışın yaygınlaşması, ülkemizin daha güvenli, huzurlu ve yaşanılır olmasını sağlayacaktır" dedi.
http://haber.gazetevatan.com/caferi-imam-ders-verdi/441021/1/Manset
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1083808&CategoryID=86
 
  1. Savcının KCK şeması. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından oy birliği ile kabul edilen iddianamede KCK’nın şeması da yer aldı :
 
03.04.2012
PKK/KCK Öderliği’ başlığı altında Abdullah Öcalan’ın adı yer aldı. Öcalan’ın ardından ‘Yürütme’ başlığı altında ise Murat Karayılan ismi bulunuyor. Karayılan’dan sonra ise Sabri Ok geliyor. dikkat çekildi. Şüphelilerin toplantılarda özellikle 2011 yılı içerisindeki terör eylemlerinin ana gayesinin, toplumda kaos ve kargaşa oluşturmak suretiyle devleti aciz duruma düşürmek ve oluşturulması hayal edilen Kürdistan isimli özerk yapılanma konusunda masaya oturmaya zorlamak olduğunu açıkça beyan ettikleri de iddianamede yer aldı. İddianamede şu ifadeler yer aldı: "Terör örgütünün gerek şehir merkezlerindeki giderlerini karşılamak ve gerekse dağ kadrosundaki militanlarına lojistik destek sağlamak amacıyla KCK Sözleşmesine (Anayasası) dayalı olarak vatandaşlarımızın bir kısmını KCK vatandaşı olarak vasıflandırdığı ve bunlardan bu vatandaşlığın gereği olarak vergi aldığı, bu faaliyetin kamuoyuna Barış ve Demokrasi Partisinin kumbara, zarf ve sair adlarla aldığı bağış faaliyeti olarak yansıtıldığı, ancak işin özünün PKK/KCK terör örgütü adına zorla vergi toplama faaliyeti olduğu anlaşılmıştır." İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından oy birliği ile kabul edilen 2400 sayfalık iddianamede yayıncı Ragıp Zarakolu da 129. sırada sanık olarak yer aldı. KCK iddianamesinde yayıncı Ragıp Zarakolu’nun terör örgütünün hiyerarşisi içerisinde yer almamakla birlikte bilerek ve isteyerek terör örgütüne yardım ettiği ileri sürüldü. İddianamede Ragıp Zarakolu’nun terör örgütünün dağ kadrosuna silahlı militan ve şehir merkezlerindeki hücrelerine eleman yetiştirilmesine katkıda bulunduğu savunuldu.
 
2400 sayfalık iddianamede yayıncı Ragıp Zarakolu ise 129. sırada sanık olarak yer aldı. KCK iddianamesinde yayıncı Ragıp Zarakolu’nun terör örgütünün hiyerarşisi içerisinde yer almamakla birlikte bilerek ve isteyerek terör örgütüne yardım ettiği anlatıldı. Şüphelinin konumu gereği akademinin terör örgütünün eğitim yuvası olduğunu algılamamasının akıl ve mantıkla çeliştiği kaydedildi. Bu faaliyetin yalnızca bir eğitim faaliyeti olarak görülemeyeceği kaydedilen iddianamede, sınıflarda ve koridorlarda terör örgütünün ölen ve halen yaşayan militanlarına ilişkin fotoğraflar ve örgütün elebaşısı Abdullah Öcalan’ın posterleri bulunduğu ifade edildi. Aynı zamanda sözde birleşik bağımsız Kürdistan’a ilişkin bayrak asılı olduğu vurgulanan iddianamede böyle bir mekanın normal bir eğitim yuvası gibi kabul edilemeyeceği kaydedildi.
http://www.haberturk.com/gundem/haber/730683-iste-savcinin-kck-semasi
 
  1. TBMM’de 12 Eylül davasına müdahil olmak için ilgili mahkemeye başvurdu:

Başvuruda, şu ifadelere yer verildi: ''Askeri müdahalenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1961 Anayasası'na göre, yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndedir. Bu yetki devredilemez hükmünü içermektedir. TBMM'ye ait olan bu yetki, mutlak ve münhasır bir yetkidir. Sanıkların gerçekleştirdiği askeri müdahale ile kaynağını anayasadan olmayan yetkiler kullanılarak TBMM'ye ait yasama yetkisi, zor ve güç kullanılarak elinden alınmış, Anayasal görevi yapması engellenmiştir.

Bu nedenle TBMM, sanıklara isnat edilen suçun birinci derece mağdurudur. Davaya müdahil olarak katılınması gerekmektedir. Bu yönde talep yazısı ilgili mahkemeye verilmiştir.''
 
http://www.haberturk.com/gundem/haber/730571-tbmm-12-eylul-davasina-mudahil-oluyor
http://www.haberturk.com/gundem/haber/730484-hukumet-12-eylule-mudahil-oluyor
 
  1. Kuran dersinde abdest tartışması :                                            
 
03.04.2012
EĞİTİMDE yeni düzenlemeyle 'Kur'an-ı Kerim' ve 'Peygamberin Hayatı' derslerinin seçmeli olması, 'Öğrenciler bu derslere girerken abdest alacak mı? Kız öğrenciler türban takacak mı?' tartışmasını başlattı.  
 
Meclis Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Fikri Işık'ın 'Kuran okumak için gereken neyse hepsi yapılacak' sözleri 'Bu dersi alanlar mutlaka abdestli olmalı' şeklinde yorumlandı.
Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Kurulu Başkanı Prof. Dr. Saim Yeprem, Kuran dersi alacak öğrenci ve öğretmenlerin abdestli olmalarına gerek olmadığını savundu. Yeprem, 'Bu bir derstir. Dolayısıyla abdest almak bir zorunluluk değildir' dedi.

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeki Sayar 'Kur'an-ı Kerim normalde abdestsiz okunmaz. Eğitim öğretim sırasında bu farklı olabilir, ama normal vatandaş abdest almak zorunda' dedi. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Kayapınar ise bu konuda İslam bilginleri arasında 'görüş ayrılıkları' olduğuna dikkat çekerek, 'Abdestli olmak daha iyidir' diye konuştu. Kayapınar, Kuran dersinde kız öğrencilerin türban takıp takmayacaklarının ise dersle ilgili hazırlanacak mevzuatla belirleneceğini söyledi.
 
http://www.aksam.com.tr/kuran-dersinde-abdest-tartismasi--108375h.html
 
  1. Köşk'ün 4+4+4 tutumu ne olacak?                      
 
ÇİĞDEM TOKER -Akşam
 
'Köşk sürpriz yapar mı?' Gerek Meclis çatısı altında, gerekse alanlarda büyük kavgalar eşliğinde yasalaşan 4+4+4'e dair sıcak soru şimdi bu.
27 maddelik yasa, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayı için 31 Mart Cumartesi Çankaya Köşkü'ne gönderildi. Köşk'e varır varmaz da Kanunlar Kararlar ve Hukuk İşleri'ne sevk edildi. CHP, Gül yasayı aynen onaylayacak varsayımıyla hazırlık yapıyor. Ana muhalefet partisi, kavgalı komisyon toplantısının, yasa sürecinin sağlığını etkilediği gerekçesiyle bu kez farklı bir yöntem deneyecek. Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak iptal başvurusunda, 'şekil' ve 'esas' talepleri ayrılacak. ('Şekil' yönünden iptal başvurusunun, yasa yürürlüğe girdikten sonraki 10 gün içinde yapılması gerekiyor.)

Anayasa uyarınca, Gül'ün, 15 günlük inceleme süresi 15 Nisan'da doluyor.
Gül'ün tutumunun kritik önem kazandığı bundan önceki düzenleme, Şike Yasası'ydı. Gül, vetosundan sadece üç gün önce, gazetecilere 'rahatsızım' diyerek sinyal vermişti. Benzer bir işaret henüz yok. Ancak Gül'ün Şike Yasası'ndaki gibi 'kısmi veto' yolunu seçmesi gerektiğini savunanlar; yasanın özellikle 9 ve 25. maddelerini işaret ediyor. 9. maddedeki, 'Ortaokul ve liselerde, Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur' ifadesi; hem yönetmelikle belirlenmesi gereken müfredat içeriğinin kanun konusu olması; hem de mevcut anayasanın değiştirilemez hükümleri arasında yer alan 'laiklik ilkesi' bakımından sorunlu. 25. madde ise FATİH projesi kapsamında yapılacak internet erişim hizmetleri, ağ altyapısına dönük mal ve hizmet alımlarıyla, inşaat işlerini Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarıyor. 2015 sonuna kadar yapılacak bu alımlar,
15 yıla kadar yaygınlaştırılabilecek. Bu noktada da Köşk'ten, özel sektörü desteklemek ve hızlı icraat adına, bütçe kaynaklarının saydam olmayan yöntemlerle dağıtımına hassas olacağı beklentisi hakim. Bu beklentinin çıtası da Gül'ün, -Şike Yasası'nda olduğu gibi- kamuoyundaki öneri ve tepkilere kayıtsız kalmadığı örnekleriyle yükseliyor. Bu arada, ilginç bir ayrıntıyı paylaşalım: Çankaya Köşkü'nün halkla iletişimi geliştirmek amacıyla başlattığı 'Cumhurbaşkanı'na Sorun' uygulamasının ikincisi dün duyuruldu. Mailler de akmaya başladı.
6 Nisan Cuma gününe kadar alınacak sorular arasında 4+4+4 yasasıyla ilgili olanlar da var. Gül'ün, yasaya dair tutumunda, bir 'nabız' unsuru olması bakımından kayda değer.
http://www.aksam.com.tr/koskun-444-tutumu-ne-olacak-6112y.html
  1. Darbe davası başladı : 04.04.2012 / 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbenin sorumlularının yargılanmalarına başlandı. Sağlık sorunlarını gerekçe gösteren Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya duruşmaya katılmadı. Duruşmaya 60 müdahil avukatı ve 3 sanık avukatı katılıyor. Mahkeme salonu dolunca hakim ayakta kalanlara sanık koltuğuna oturmalarını teklif etti ancak bu öneriyi kabul eden olmadı. Kenan Evren'in avukatı anayasa kitapçığını göstererek '12 Eylül darbedir ancak bu mahkeme yetkisiz, Evren'i yargılayamaz' dedi. Mahkeme heyeti, avukatların davanın düşürülmesi yönündeki talebini reddetti
 
12 Eylül askeri darbesine ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasına Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı.
 
Evren ve Şahinkaya, duruşmaya sağlık durumlarını gerekçe göstererek katılmadı. Duruşma salonuna iddianamede ismi geçenler, müştekiler, izleyiciler, basın mensupları ve taraf avukatları alındı. Duruşmaya müdahil olarak Başbakanlık adına Başbakanlık Hukuk Hizmetleri Başkanı Sami Arslan Aşkın, TBMM adına İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün ile komisyon üyesi Hamza Dağ ve davaya müdahil olan siyasi partilerin temsilcileri katıldı.
 
http://haber.gazetevatan.com/darbe-davasi-basladi/441214/1/Manset
 
  1. Kılıç, Cumhurbaşkanı adayı olabilir :
 
04.04.2012
Gazeteci Nazlı Ilıcak CNN TÜRK'te yayınlanan Dört Bir Taraf programında "Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabilir" iddiasında bulundu. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın tartışma yaratan 'Siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz ' sözlerini değerlendiren Ilıcak, Haşim Kılıç'a Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bazı baskılar olabileceğini söyledi.
 
http://haber.gazetevatan.com/kilic-cumhurbaskani-adayi-olabilir/441197/1/Gundem
 
  1. Gaza geldim;Kenan Evren: “Binlerce kişi as as diye tempo tutuyordu”:

Hürriyet gazetesi yazarı Yalçın Doğan, Kenan Evren'in bir arkadaşıyla yaptığı sohbeti köşesine taşıdı...
 
İŞTE O YAZI...Evren: “Darbeler orduyu yıpratıyor” “BU kadar uzun yaşamak güzel değil, hayli sıkıntılı”.
 
Hastanede iktidar yıllarını düşünüyor. Bir zamanlar kral. Bir zamanlar astığı astık, kestiği kestik. Ağzından çıkan her cümle yasa, hatta anayasa niteliğinde. Bir zamanlar onunla bir dakika konuşmak için pek çok şeyi vermeye hazır binlerce insan var. Onu yüceltmek, ona yaranmak için insanlar birbiriyle yarışıyor. Yarış akıl almaz, kendisine trene binip, kolunu kompartımanın penceresine dayayıp, poz vermesini önerenler bile var. Okul kitaplarında yer alan Atatürk’ün ünlü fotoğrafı benzeri bir poz. Ne de olsa, Atatürk’ten sonraki en büyük lider o. Çevresi değil, büyük çoğunluk öyle söylüyor kendisine. İşin garibi, o da inanıyor buna.
 
“GAZA GELDİM” 32 yıl sonra yaptığı darbe nedeniyle yargılanmasına bugün başlanacak olan Kenan Evren hasta yatağında geçmişe yaptığı yolculuğunu değerlendiriyor. Aynen kendi ifadesiyle “Gaza geldim”. Devam ediyor: “Etrafımda herkes benim her yaptığımı alkışlıyor, her yaptığımın doğru olduğunu söylüyor, herkes beni vazgeçilmez olarak görüyordu”. Bu alkışlar sadece içeriyle sınırlı değil, dışarıda da benzer tavırlar dikkatini çekiyor. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı sona ereceği zaman, 1989’da: “Amerikan, İngiliz ve Alman Büyükelçileri geldi bana. Anayasada bir değişiklikle, benim Cumhurbaşkanlığı süremin uzatılmasının Türkiye için çok yararlı olacağını söylediler”. Gaz gerçekten müthiş, içerden ve dışarıdan. Böyle bir durumda aynaya bakan bir kişi, kendisini geçmiş liderlerle karşılaştırıyor, anaların böyle bir evlat doğurmadığına gerçekten inanıyor.
 
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20267431.asp
http://haber.gazetevatan.com/binlere-kisi-as-as-diye-tempo-tuttu/441270/1/Gundem
http://www.gercekgundem.com/?p=449233
 
  1. Kur'an dersinde abdest ve türban;Bakanlık'tan o sorulara yanıt :
 
Yeni eğitim sisteminde seçmeli listesine giren Kur'an-ı Kerim ve Peygamber’in Hayatı dersleriyle ilgili, bakanlık yetkililerinden açıklamalar geldi. Son günlerde tartışılan konu, Kur'an-ı Kerim dersinde öğrencilerin abdest alıp almayacağı ve kız öğrencilerin başörtüsü takıp takmayacağıydı. Yetkililerin açıklamasına göre, öğrencilerin abdest alma zorunluluğu olmayacak, isteyen kız öğrenciler başörtüsü takabilecek.

Hürriyet'ten Esra Kaya'nın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin Kur'an-ı Kerim ve Peygamber’in Hayatı’nın seçmeli dersleriyle ilgili açıklamaları şöyle:
- 15 milyon öğrenci içinde bu dersleri seçmeli olarak alacak öğrenci sayısı abartıldığı kadar çok olmayacak.
-Mevcut sistemde ilköğretim 4’üncü sınıftan lise 4’üncü sınıfa kadar Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu olarak verilmeye devam edecek.
-Kur'an-ı Kerim ve -Peygamberimizin Hayatı, yeni sistemde ikinci kademe olan 5’inci sınıftan başlayarak, lise sona kadar seçmeli ders olarak alınabilecek.
-Mevcut sistemde İmam Hatip Liseleri’nde eğitim gören kız öğrenciler Kur'an derslerinde başörtüsü kullanıyor. Yeni sistemde, seçmeli olarak Kur'an dersi alan kız öğrenciler başörtüsü takabilecekler.
-Zorunlu olmayacak, tercihe bırakılacak.
-Öğrencilerin bu derste abdest alma zorunluluğu yok. Kuran dersi de diğer dersler gibi bir ders olacak. Normal sınıflarda bu ders verilecek. Öğrenciler okula Kur'an-ı Kerim getirmeyecek. Milli Eğitim Bakanlığı, dili sadeleştirilmiş, Türkçe mealinin yer aldığı, alfabelerin öğretildiği, surelerin yer aldığı Kur'an Dersi Kitabı hazırlayacak. Diğer ders kitaplarında olduğu gibi Kur'an dersinin kitabı da Bakanlık tarafından bu dersi seçen öğrencilere ücretsiz dağıtılacak.
-Bu dersleri mevcut Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri verecek. Şu an yaklaşık 13 bin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni var. Kur'an-ı Kerim bilen bu öğretmenler seçmeli dersleri verecekler.
-Mele ya da imamların bu derslere gireceği iddiaları kesinlikle doğru değil. Diğer inançlarla ilgili dersler de olacak. Öğrencilere, inançları ve peygamberlerinin anlatıldığı dersler verilmesi planlanıyor. Örneğin Hıristiyanlık için Hz. İsa ve Hıristiyanlığın anlatıldığı bir program hazırlanacak.
-Alevi öğrenciler için de saz dersi, semah ve cem törenlerinin uygulanmasına ilişkin seçmeli ders programı yapılacak. Milli Eğitim Bakanlığı, seçilen dersle ilgili formasyon sahibi uzmanları belirleyecek. Bakanlığın belirlediği kişiler o inancın dersini verebilecek.
 
http://www.aksam.com.tr/kuran-dersinde-abdest-ve-turban-olacak-mi--108623h.html
http://haber.gazetevatan.com/kuran-dersinde-abdest-ve-turban/441221/1/mansetyan
 
  1. Başbakan Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada 12 Eylül Davası'ndan Sivas Olayları'na, terörle mücadeleden ekonomiye kadar birçok konuya değindi ve Sivas Davası'nın sanıklarından olan, 18 yıl boyunca aranmasına rağmen yakalanamayan ve 11 Temmuz 2011'de öldüğü belirlenen Cafer Erçakmak'ı da kastederek, "O mücadelede engellemeye çalışan insanı medya kurban seçti. O insan şu anda ölü ve yargılanmaya çalışılıyor" dedi.
 
http://www.haberturk.com/gundem/haber/730925-oldu-halen-yargiliyorlar
 
  1. Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil :
 
04.04.2012
Mine Şenocaklı - [email protected]
 
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar:?Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım. Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık... Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır...

Hocam son dönemde kanser vakalarında patlama olduğunu, lenfoma ve kemik iliği kanserlerinin çoğunun ise Türkiye’nin tarım merkezi olan Antalya-Kumluca’dan geldiğini söylediniz. Peki böyle başka bölgeler var mı?
Var... Mesela 6-7 ay kadar önce Ergene tartışıldı. Orası içler acısı bir durumda. Ergene’de olağanüstü bir çevre kirliliği var. O?zaman Sağlık Bakanlığımız ve Kanser Savaş Daire Başkanlığı dediler ki, “Orada çok sigara içiliyor, çok alkol kullanılıyor, o nedenle bu kanserler çıkıyor.” Böyle bir şey sözkonusu olamaz. Çünkü belgesel bir film hazırlandı bu konuyla ilgili. “Gündöndü” adında... Orada her şey çok açık.
 
Ben izlemedim o filmi...
İzleyemedik, çünkü henüz Türkiye’de gösterilmedi. Kısa versiyonu Marsilya’da bir çevre filmleri festivaline gitti. İzleyenler o kadar etkilenmiş ki, film bittiğinde alkışlayamamışlar, alkışlayacak halleri kalmamış. Deri fabrikalarından çıkan o atık suyun köpükler halinde Ergene’ye bırakılmasını ve bu yüzden ortaya çıkan çevre felaketini öyle bir göstermiş ki film dona kalmışlar... Çiftçi geliyor Trakya’dan, Ergene’den, hepsi hastalarımız zaten bunların. “Hocam” diyor, “15 tane sığırımız geçenlerde öldü. Daha önce de bir 15 tane ölmüştü zaten...” Onbeşer, onbeşer ölüyor hayvanlar. Ama “Aşı reaksiyonu oluştu da ondan” diyorlarmış.
 
Kimler diyormuş?
Tarım Bakanlığı yetkilileri! Böyle aşı reaksiyonu oluşmaz. Bunlar bir şeyin üzerini örtme çabaları. Bir aşıda üretim sorunu varsa, zaten o 15 hayvanı değil, çok daha fazlasını etkiler. Bu aşıyla ilgili olan bir durum değil. O çevrede muhtemelen hayvanlar su içerken ya da otlanırken çevreden aldıkları toksinle kaybedildiler. Bir arkadaşımız gitti bölgeye, “Kimse konuşmak istemiyor, korkuyor” diyor. Trakya Üniversitesi’nden öğretim üyesi bir başka arkadaşımız bölgedeki kanserli insanların dokularında ağır metal analizine bakmış, çok yüksek bulmuş... CNN Türk’te yayınlanmış bir canlı yayının bandını izledim. Devletin söylediği şey, “Çok sigara içiyorlar, çok alkol tüketiyorlar, bu kanserler o yüzden.” Halbuki adam anlatıyor, kızı dereye düşmüş, boğulmuş, peşinden gitmiş, girdiği yere kadar bacakları cılk yara. Bu düzeyde bir kirlilik var Ergene’de. Baktığınızda temiz görünüyor ama adamın girdiği yere kadar bacakları ülsere olmuş. Sonuç? Adamın o yaraları iyileşmiyor. Adam yaşıyorsa da şansa yaşıyor. Bu, o bölgede yaşayan diğer insanlar için de geçerli. Bunun öyle sigarayla, alkolle falan kapatılacak bir yanı yok. Bir de oradan ürün geliyor, o ürünün nereye gittiği belli değil.
 
Gelen ürün ne? Üç ürün geliyor. Pirinç, ayçekirdeği, buğday... Kadmiyum ve kurşun analizlerini yaptırdık. İzin verilenden 2 ila 8 kat yüksek çıktı! Şimdi bu ürün nereye gitti, kim yedi? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Bakanlık her ürünü birebir denetleyemez, orada hakkını verelim. Ama şu önemli; ürüne püskürtülerek kullanılan tarım ilaçları herhalükârda çok kullanılmadıkları zaman kabuğun soyulması, hatta meyvenin sebzenin iyi yıkanılmasıyla uzaklaştırılıyor. Sorun ot ilacında. Çünkü ot ilacından meyve ağacı etkilenmiyor ama onu bünyesine alıyor. Biyolojik sistem bunu içinde biriktiriyor. Bu insanda bir tümör oluşumuna da neden olabilir, hayvanların kaybedilmesine de... Bu ot ilacını, glifosatı pek çok ülke vahşi doğaya da atıyor. Ot kontrolü diye. Nedeni bilmiyorum.
 
Yazının devamı ilişikteki linkte yer alıyor……
 
http://haber.gazetevatan.com/Haber/441156/1/Gundem
 
  1. İşçileri taşıyan bot alabora oldu. Erzurum'un Aşkale ilçesi Karasu baraj göletinde bir elektrik arızasını gidermek üzere giden 5 TEDAŞ görevlisinin bulunduğu botun alabora olması sonucu 5 işçi kayboldu.
 
04.04.2012
Erzurum’un Aşkale ilçesindeki ‘Karasu 2’ baraj göletindeki elektrik direğinin tamiri için TEDAŞ görevlileri Feridun Öztürk, Mustafa Arifoğulları, Sait Turan, Rıdvan Takım, Şahin Baykal deniz bisikletiyle açıldı.
 
Ancak işçilerin bulunduğu deniz bisikleti, dün akşam 18.00 sıralarında göletin yüzeyindeki buza çarparak alabora oldu. 5 işçi suda kayboldu. Gece boyu yapılan arama kurtarma çalışmalarından sonuç alınamadı.
 
 
  1. Türkiye'nin sola ihtiyacı var.CIA şefinden açıklama :
 
06.04.2012 10:21
ABD’nin bir dönem CIA Başkan Yardımcılığı’nı yürüten, Türkiye’de ise 1980 sonrası CIA İstasyon Şefi olarak görev yapan Graham Fuller, Türkiye üzerine çok tartışılacak analizler yaptı.

Graham Fuller, Türkiye'nin kesinlikle daha fazla İslami olmaması gerektiğini belirterek "Türkiye'nin daha çok sola ihtiyacı var" dedi. Halen Kanada’da Vancouver’da Simon Fraser Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Fuller, Kuzey Irak’ta kurulacak muhtemel bir bağımsız Kürt devletinin Türkiye’ye entegre olacağını söyledi. Fuller'in , “Bu entegrasyonun başkenti ise Diyarbakır olur” dedi. Türkiye sol hareketinin bir dönem hedefinde yer alan ve sol ideolojiye karşı sert tutumuyla bilinen Fuller, bu konuda da ilginç bir tespit yaptı: “Türkiye’nin kesinlikle daha İslami olmasını önermiyorum. Benim kişisel hissiyatım Türkiye’de daha çok sol hareket görmek isterdim. Çünkü bence en büyük ihtiyaç bu.” Türkiye için hep ilginç bir kişilik olan Fuller’in Kürt hareketinden sola, İslami hareketlerden AKP’ye bir çok konuyu Radikal gazetesinden Tolga Işık'a değerlendirdi: Yazının ana başlıkları şöyle;
 
Kürtler ayrılmak istemez,
AK Parti ABD’ye karşı açıksözlü,
Tüm gruplar sİsteme entegre oluyor.

http://haber.gazetevatan.com/turkiyenin-sola-ihtiyaci-var/441720/30/mansetyan
 
  1. Tersanedeki ölümlere 7 gözaltı. Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde yaşanan ve 2 işçinin hayatını kaybettiği patlamayla ilgili 7 kişi gözaltına alındı :
 
06.06.2012
Tuzla Tersaneler Bölgesi'deki Ada Denizcilik ve Tersane İşletmeciliği A.Ş'de bir geminin yapımı sırasında meydana gelen, 2 işçinin ölümü biri ağır 6 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan patlamayla ilgili olarak 7 kişi gözaltına alındı.
 
  1. İstanbul’un İlçelere göre Deprem Raporu :
 
http://galeri.haberturk.com/yasam/galeri/410460-istanbulun-ilce-ilce-deprem-raporu
  1. 5 işçinin ölüm nedenleri tüyler ürpertti :
06.04.2012
Aşkale ilçesinin Bayburt çıkışında bulunan Karasu- 2 HES için oluşturulan gölette bulunan elektrik arızasını gidermek isterken ölen 5 TEDAŞ görevlisinin ölüm raporları açıklandı.
Aşkale Devlet Hastanesi'nde yapılan otopsiye göre Mustafa Arifoğulları başını buz kütlesine çarpması sonucu, Ahmet Sait Turan ise donarak öldü. Şahin Baykal, Rıdvan Takım, Feridun Öztürk ise boğularak yaşamını kaybetti.
 
'Taksirli olarak birden fazla kişinin ölümüne neden olmak'la suçlanan TEDAŞ'a bağlı Aras Elektrik Dağıtım Şirketi İl Müdürü Ziya Özpeker, Personel Şube Müdürü Şahin Torun, İşletme Müdürü Tuncer Yeşilyurt ve taşeron firma olan Temel Elektrik Yetkilisi Fehmi Temel, Adliye'de önce Cumhuriyet Savcısı Ahmet Kalkan tarafından sorgulandı. Suçlamaları kabul etmeyen 4 kişi ardından, Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi'nde çıkarıldı. Mahkeme, İşletme Müdürü Tuncer Yeşilyurt'u tutukladı, diğer 3 kişiyi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
 
http://haber.gazetevatan.com/5-iscinin-olum-nedenleri-tuyler-urpertti/441843/1/Gundem
 
  1.  Köprü çöktü,araçlar suya uçtu. Köprünün 150 metrelik bölümünün çökmesi sonucu 3 araç suya düştü:
 
06.04.2012
Zonguldak'ın Çaycuma İlçesi girişinde bulunan 970 metre uzunluğundaki Çaycuma Köprüsü'nün yaklaşık 100 metrelik bölümü çöktü. Köprünün çöken bölümüyle alttaki Filyos Çayı'na düşen otomobildeki 2 kişi kendi imkanlarıyla kurtulurken, bir minibüsün sürücüsü ile yolcularından haber alınamıyor. Çaya düştüğü tahmin edilen minibüste babası ile yeğeninin bulunduğunu söyleyen Çaycuma Belediye Başkanı AK Parti'li Mithat Gülşen, "'Her an, her dakika burası göçebilir' diye aklıma da geldi" diyerek ağladı.

1951 yılında yaptırılan ilçenin girişindeki Çaycuma Köprüsü'nün 100 metrelik bölümü saat 16.00 sıralarında büyük bir gürültüyle çöktü. Suat Özcan yönetimindeki 67 ZR 077 plakalı otomobil de, köprünün çöken bölümüyle alttaki Filyos Çayı'na düştü. Sürücü Suat Özcan ile yanındaki Seyfi Şener, kendi imkanlarıyla araçtan çıkıp kıyıya yüzdü. Özcan ve Şener, hastaneye kaldırılırken, araç yaklaşık 700 metre sürüklendikten sonra çayın sığ bölümünde durdu. Araç, çekiciyle kenara alındı.
 
Belediye Başkanı Gülşen, babasının köyden pazar alışverişi için ilçeye geldiğini, ancak şu ana kadar kendisine ve yeğenine ulaşamadıklarını söyledi. Köprünün 1951 yılında yapıldığını ve eski olduğunu, Karayolları'nın zaman zaman bakım yaptığını anlatan Başkan Gülşen, şöyle konuştu: "Bir kaç gün önce arkadaşlara, 'Köprüyü boyayalım' demiştim. Çizgileri yapılacaktı. Siparişleri verildi. Ama, 'her an her dakika burası göçebilir' diye aklıma da geldi. Çünkü çayda sel vardı. İstanbul'da Boğaz Köprüsü'nden geçerken, 'Burası göçse ne olur?' diye düşünürdük. Ama burası çöktü. Düşüncemiz gerçek oldu. Olan babama oldu, bize oldu. Takdiri ilahi."
 
AK Parti'li Köksal Toptan ve CHP'li Ali İhsan Köktürk'ün teselli etmeye çalıştığı Başkan Gülşen, sağlık kontrolünden geçirilmek üzere olay yerindeki ambulansla Çaycuma Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Kayıplarla ilgili Filyos Çayı'ndaki arama çalışmaları sürüyor.
 
http://gundem.milliyet.com.tr/kopru-coktu-araclar-suya-uctu/gundem/gundemdetay/06.04.2012/1524906/default.htm
 
  1.  Balyoz'da kritik gelişme :  Balyoz'da 11 avukat için suç duyurusu istemi :“Balyoz Planı” davasına giren özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş, duruşmada açıklamalarda bulunan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu 11 avukat hakkında “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek” suçundan mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını istedi.
 
06.04.2012
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda yapılan duruşmaya 184 tutuklu sanık ile tutuksuz yargılanan 4 sanık katıldı. Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok ile emekli Orgeneral Ergin Saygun'un da aralarında bulunduğu 66 tutuklu sanık ise duruşmaya gelmedi.
 
Deliller değerlendirilmeden savcının esas hakkındaki görüşünü açıklaması ve tanık dinleme taleplerinin kabul edilmemesini protesto eden sanık avukatları da duruşmaya katılmadı.

Duruşmaya, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu baro yönetiminden 11 avukat duruşma salonuna girerek, avukatların bulunduğu bölüme oturdu. Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken'in hangi amaçla duruşmaya katıldıklarını sorması üzerine Kocasakal, Avukatlık Kanunu'nun 76, 95 ve 97'inci maddelerini açıkladı. Mahkemenin adil yargılama hakkını ihlal ettiğini savunan Kocasakal, silahların eşitliğine aykırı davranışlardan ve mesleğin onurunu zedeleyen uygulamadan vazgeçilmesini istediklerini söyledi. Usul kurallarına uygun adil bir yargılama yapılması gerektiğini belirten Kocasakal, avukatların savunma hakkını kısıtlayan uygulamalardan vazgeçilmesini istedi.
 
Bunun üzerine duruşma salonunda sanıklar arasından ''Bravo'' gibi sözler duyulunca Başkan Diken, bu tür söylemlerin hoş olmadığını söyledi. Diken, ardından Kocasakal'a yönelik olarak da ''Arzu edilirdi ki sizin taleplerinizi avukatlar duruşmaya girerek dile getirsinler. Burada yargılama devam etmektedir. Delillerin tartışılmasında gereken sürenin verileceğini açıklamıştık'' dedi. Avukatların dışarı çıkarılmasıyla ilgili görüntüler izlendiğinde mahkemenin başka bir çaresi kalmadığının görüleceğini ifade eden Diken, ''Müsaade edin, savunmayı alalım, sonra size söz verelim dedik. Mahkemenin düzeni koruma dışında bir şeyi kalmamıştır'' diye konuştu. Avukatların gelerek bu haklarını kullanmasını umduklarını dile getiren Diken, ''Burada, baro olarak iç denetim mekanizması sıfatıyla bulunuyorsunuz. Sanık avukatı değilsiniz. Baro yönetim kurulusunuz, o niyetle gelmişsiniz. Müdafiniz yok. Duruşmayı izleyebilirsiniz. Müdafilik bağınız yoksa lütfen cübbelerinizi çıkarın. Sizler için bir yer ayarlayabiliriz'' dedi. Kocasakal da savunmanın müdafi olarak duruşmada yer aldıklarını belirterek, ''Zahmet buyurmayın kanunun bize verdiği yetkiyi uyguladık. Özel yetkili mahkemelerin bu tür uygulamalarını yakından izlemeye devam edeceğiz. Görevimiz şimdilik sona erdi. Başka yere geçmiyoruz'' diyerek beraberindekilerle birlikte duruşma salonundan ayrıldı. Başkan Diken de ''Bizim hiçbir kuruluşun denetimine ihtiyacımız yok. Yargının denetimi kendi mekanizması içindedir'' dedi. Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş da Kocasakal'ın açıklamalarının davanın esasına yönelik olduğunu belirterek, ''Baro taraf olduğunu açıkça ortaya koymuştur'' diye konuştu. Duruşmada daha sonra bilirkişinin dinlenilmesine geçildi.
 
Balyoz Davası'nda duruşma savcısı Savaş Kırbaş, İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu 11 avukat hakkında "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek" suçundan mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını talep etti.
 
Sanıklara esas hakkındaki mütalaaya ilişkin savunmalarını hazırlaması için süre verilmesini talep eden Savcı Kırbaş, mazeretsiz bir şekilde duruşmaya katılmayan sanık avukatları hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20287922.asp
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/04/06/balyozda-kritik-gelisme
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1084122&CategoryID=77
 
  1. Çaycuma'da Filyos çayı üzerinde bulunan köprünün çökmesinin ardından yapılan arama çalışmalarında, kayıp 15 kişiden 1'inin cesedi bulundu:
 
08.04.20125
Çaycuma'da Filyos çayı üzerinde bulunan köprünün çökmesinin ardından yapılan arama çalışmalarında, kayıp 15 kişiden 1'inin cesedi bulundu. Kayıp 14 kişiyi arama çalışmaları devam ediyor.
 
Köprünün çökmesinin ardından yapılan arama çalışmalarında cesedi bulunan kişinin kimliği belirlendi.
 
Genelkurmay Başkanlığı'ndan olay yerine gönderilen helikopterin tespiti sonucu, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ekiplerince Saltukova beldesinin Düzköy ve Çomranlı köyleri arasındaki sazlık kısımda bulunan ceset, bota alınarak kıyıya çıkarıldı. Ceset, daha sonra Çaycuma Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Kayıp yakınlarının hastaneye gelerek yaptıkları teşhis sonucunda, cesedin minibüste bulunan yolculardan Meryem Başören'e ait olduğu tespit edildi.
 
Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ekipleri, kadının cesedin yakınında da motosiklet kaskı buldu. İl Afet ve Acil Durum Müdürü Ahmet Güngör, aramaların cesedin bulunduğu bölgede yoğunlaştırılacağını bildirdi.
 
 
  1. Kur'an kurslarında yaş sınırlaması kalktı :
 
08.04.2012
Star Gazetesinin haberine göre, Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur'an kursları yönetmeliğini değiştirdi. Buna göre Kur’an kursuna katılmak için şahısların başvurusu ve çocukların velilerinin onayı yeterli sayılacak. Kur’an kurslarına giden çocuklara 12 yaş sınırı getiren uygulama sona erdi. Diyanet, Kur’an Kursları Yönetmeliği’ni değiştirerek küçük çocukların Kur’an kurslarına gitmemesi için uygulanan yaş sınırına son verdi. Buna göre artık çocuklar okulların tatil olduğu zamanlarda velisinin isteğine bağlı olarak Kur’an kurslarına gidebilecek.
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Eğitimi ve Öğretimine Yönelik Kurslar ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliği’nin dünkü Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla Kur’an kursu yaş sınırı sona erdi.
 
Kur’an hocasına ders ücreti ödenecek
Yönetmelikte yapılan değişikliğe göre okulların tatil olduğu zamanlarda, 18 yaşındakiler kendi isteğine, çocuklar da velilerin iznine bağlı olarak kurslara gidebilecek. Camilerde ve müftülüklerce uygun görülecek yerlerde mülki amirin onayıyla yaz Kur’an kursları açılacak. Camilerde Kur’an öğretimi kurslarında, din hizmetleri sınıfından nitelikleri Başkanlıkça belirlenen personel, öğretici olarak görevlendirilecek. Personele, ders ücreti tahakkuk ettirilecek.
 
70 puan alana Hafızlık belgesi
Yönetmelikte bir diğer yenilik ise Hafızlık eğitimi oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı Hafızlık Tespit Yönetmeliği’ni yürürlükten kaldırdı. Bunun yerine Hafızlık eğitim süreçlerini takip etmek ve değerlendirmek üzere il ve ilçe müftülüklerinde hafızlık takip komisyonu kurulacak. Hafızlık tespit sınavı, Kur’an kurslarında veya kendi imkanları ile hafızlıklarını tamamlayanların tespiti amacıyla başta Diyanet’e bağlı eğitim merkezleri olmak üzere uygun görülen yerlerde ve tarihlerde Başkanlıkça sözlü olarak sınav yapılacak. Hafızlık tespit sınavlarında değerlendirme, 100 puan üzerinden yapılacak. Başarılı sayılabilmek için en az 70 puan alınması şart olacak. Sınavda başarılı olanlara Başkanlıkça Hafızlık Belgesi verilecek.
 
Sosyal etkinlik de düzenlenebilecek
Kur’an kurslarında gerçekleştirilecek faaliyetler, yönetmelikte şöyle düzenlendi:
- Kur’an-ı Kerim’i usulüne uygun olarak yüzünden okumayı öğretmek,
- Tecvid, tashih-i huruf ve talim gibi Kur’an-ı Kerim’i usulüne uygun ve güzel okumayı sağlayıcı bilgileri uygulamalı olarak öğretmek,
- Özellikle namaz ibadeti için gerekli sure, ayet ve duaları ezberletmek ve anlamlarını öğretmek,
- Hafız yetiştirmek ve hafızlık yaptırmak,
- Kur’an-ı Kerim’in daha iyi anlaşılmasını sağlamak,
- İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile Hazreti Peygamberin hayatı ve örnek ahlakı hakkında kurslara katılanların tümüne bilgiler vermek,
- Açılacak kurslarda sadece Kur’an eğitimi değil, dini içerikli sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlemek.
 
http://www.aksam.com.tr/kuran-kurslarinda-yas-sinirlamasi-kalkti--109357h.html
 
  1. Nükleer karar! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız nükleer santral projesi ile ilgili açıklama yaptı :
 
08.04.2012
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ''İkinci nükleer santral ihalesine iki ay içerisinde karar vereceğiz'' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi temaslarda bulunmak amacıyla Çin'e yaptığı ziyarete eşlik eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, basın mensuplarıyla yaptığı sohbette Türkiye'de gerçekleştirilecek, ikinci nükleer santral ihalesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

''İkinci nükleer santral ihalesine iki ay içerisinde karar vereceğiz'' diyen Bakan Yıldız, Türkiye'de yapılacak ikinci nükleer santral konusunda Güney Kore, Japonya Rusya ve Çin'in ön plana çıktığını belirterek, ''İkinci nükleer santrali Çin'in yapıp yapmayacağına bu gezide karar verilecek'' diye konuştu. Bakan Yıldız, konuyla ilgili olarak Çin Enerji Bakanı ile bir görüşme yapacağını da bildirdi.
 
http://ekonomi.haberturk.com/luks-yasam/haber/732069-nukleer-karar
Av. Muazzez ÇÖRTELEK | Tüm Yazıları
Hits: 14131