Zamanaşımıyla sonuçlanan 30 koca yıl

~ 05.12.2010, Hasan PULUR ~

Anayasa niye değiştirildi? Lütfen biraz hafızanızı zorlayın, “Adalet reformu” laflarını hemen hatırlayacaksınız…
Ve anayasa değiştirildi, adalet reformu yapıldı mı?
Yapıldı…
Hem de ne reform, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu değiştirildi.
Sonra?
* * *
Adalet reformu yapacağız diye anayasayı değiştirenler 30 yılda bir cinayet davasını sonuçlandıramadılar.
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol dün feryat ediyordu:
“Kemal Türkler cinayetinin dosyası 6 yılda Ankara’dan İstanbul’a ulaştırılamadı.”
* * *
Kemal Anadol, bir cinayetin anatomisini değil, “Türkler cinayeti”nin takvimini çıkarmıştı.
22 TEMMUZ 1980
Kemal Türkler evinin önünde vurularak öldürüldü.
Sanıklar, Ünal Osmanağaoğlu ile arkadaşları Aydın Eryılmaz, Abdülsamet Karakuş ve İsmet Koçak idi.
1981
Cinayetle ilgili ilk dava 1981 yılında Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde açıldı.
MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, MHP’li Yılmaz Durak ile Celal Adan azmettirici oldukları iddiasıyla yargılandı.
7 NİSAN 1987
Davada ilk karar 7 Nisan 1987’de çıktı. Kemal Türkler’i öldürmekten, tetikçiler Abdulsamet Karakuş 12 yıl 6 ay, Aydın Eryılmaz 10 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldılar.
Aralarında Alparslan Türkeş’in de bulunduğu 5 kişi hakkındaki ‘azmettirici’ suçlamasında beraat kararı verildi.
Adı, suikastın diğer tetikçisi olarak geçen Ünal Osmanağaoğlu’nun dosyası ise yurtdışına kaçtığı için ayrıldı.
1989 yılında uyuşturucu ticareti yapmaktan Avustralya’da yakalanan Ünal Osmanağaoğlu 3 yıl cezaevinde yattı.
1992
Ünal Osmanağaoğlu, Avustralya’da cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye’ye döndü.
1996
Türkler ailesinin çabalarıyla 1996 yılında, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir kez daha dava açıldı.
Ancak 1996’da açılan dava, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ana dosyanın istenmesiyle tam bir çıkmaza girdi. İstenen dosya Ankara’dan İstanbul’a tam 6 yılda 56 çuval halinde geldi.
1999
Aynı zamanda Bahçelievler katliamı sanıkları arasında yer alan Ünal Osmanağaoğlu Kuşadası’nda başka bir suçtan yakalandı.
Türkler’in kızı Nilgün Soydan tarafından “Babamı vuranlardan biriydi” denilerek teşhis edilen Osmanağaoğlu cezaevine konuldu.
14 NİSAN 2003
Yapılan “dosya incelemeleri” sonucunda ise Ünal Osmanağaoğlu, 14 Nisan 2003’te delil yetersizliğinden beraat etti.
Türkler’in ailesi davayı Yargıtay’a taşıdı.
2005
Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararı bozdu. Ancak Mayıs 2005’te 2. Ağır Ceza Mahkemesi, kararında direnerek tekrar beraat verdi.
Türkler’in ailesi davayı 2. kez Yargıtay’a taşıdı.
2007
Yargıtay, Osmanağaoğlu’nun cinayetin planlama aşamasında görev aldığını ve silahla ateş ederek, suça asli fail olarak katıldığını belirterek, beraat kararını 2. kez bozdu.
30 TEMMUZ 2009
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ünal Osmanağaoğlu için daha önce verdiği beraat kararında direndi ve 3. kez beraat kararı verdi.
Dava bir kez daha Yargıtay’a gitti.
22 HAZİRAN 2010
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3. kez verdiği beraat kararını, bir kez daha bozdu.
Kanunlara göre yerel mahkemenin beraat kararına direnme şansı kalmadı. Yargıtay tarafından üç kez bozulan beraat kararına direnme şansı olmayan Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Osmanağaoğlu’na ceza vermesi gerekiyordu.
1 ARALIK 2010
Çeşitli bahanelerle duruşmanın sürekli ertelenmesi sonucunda dava ZAMANAŞIMINA UĞRADI!
Duruşmada kararı açıklayan Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, davanın zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek, ortadan kaldırılmasına hükmettiklerini bildirdi.
* * *
Yazıya Kemal Anadol’un feryadı ile başlamıştık, yine onun feryadı ile bitirelim.
“Siyasi nedenlerle katliam yapma bir insanlık suçudur. İnsanlığa karşı işlenen suçların zamanaşımına uğratılması evrensel kurallarla bağdaşmaz. 3 generali yargıya başvurduğu için cezalandırmak üzere yasa çıkartmayı düşünen Başbakan’a buradan sesleniyorum, sen önce gel yaşam hakkına kastedenleri, siyasi cinayet işleyenleri yani insanlık suçu işleyenleri zamanaşımından kurtaracak yasal düzenleme yap. Yoksa bunun adı ileri demokrasi değil, olsa olsa nakıs demokrasi olur…”
* * *
Ceza yasasında “nakıs suç” kavramı vardır.
Siyasete de “nakıs demokrasi“ kavramı eklendi.
* * *
Hakkı Devrim, cuma günkü yazısını, Nâzım Hikmet’in “Serez Çarşısı”yla bitiriyordu:
Ne der Nâzım:
“Yağmur çişeliyor.
Serez Çarşısı dilsiz,
Serez Çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü,
Ve Serez Çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü…
Yağmur çiseliyor.”
Bizim de aklımıza rahmetli Burhan Felek’ten duyduğumuz bir taşlama geldi. Padişah, kararını beğenmediği Kadı’ya demiş ki:
“Mührü müeyyedimi basarım
Seni mahkeme kapısında asarım.”
Nereden nereye, aklımıza geldi.

(Milliyet 04.12.2010)

Hasan PULUR | Tüm Yazıları
Hits: 1978