Firar

~ 23.02.2012, Ali MERT ~

Kabuk’la birlikte takılmıştı bir ara oltamıza, onun kadar (iri bir lokma) olmasa da!

Kilit kavramları arasındaydılar, “kurtuluş felsefeleri”ni derinlemesine çözümlemelerden ziyade çarpıcı betimlemelere, özgürlükçü arayışlara ve elbette sızlayıp duran vicdanlara dayandıranların düşünsel dünyasında. (“Böyle bir dünya mı varmış” diye sormayın bana, uzayda mı yaşıyorsunuz allah aşkına?) Bir, kabuk. İki, firar. Üç, kabuk ve firar.

Birlikteydiler, birlikte dolaşıyorlardı zaten “ortamlar”da… hep iç içe, hep yan yana, el ele, vicdan vicdana. Sanatta da, kuramda da. Hayat onları ayırana dek tabii ki… ayırdı da.

Kaçtı gitti yani biri. Kabuğunu kırıp gitmiş olabilir büyük ihtimal; bu onun doğasında var zaten, öyle değil mi?

Adı üstünde, bitip tükenmeyen bir kırma ve kaçma hali kendileri... Zincirlerini kopartma, gemilerini yakma, tüm kapıları açma, iradeyi eline alıp dışarı çıkma hali… Kopma, kopartma, zorlama, yırtma, tüyme, icabında üstüne de tüy dikme hali!..

Huyu böyle arkadaşın, ele avuca sığmıyor, ivecen, canlı, heyecanlı, sürekli hareket halinde, civa gibi tutulmuyor bir türlü, durmuyor belli bir tarafta... hep firarda…

Yakalamaya çalışıyorsunuz, uzakta; tutmaya çalışıyorsunuz, sıvışmakta; kavramaya çalışıyorsunuz, anlaşılmazlıkta, tüyüp gidiyor mutlaka… illa firarda…

Bildiğiniz “kaçmak” mı bu peki? Olabilir mi sahi; kaçmak gibi küçümseme ve olumsuzluk yüklü, eline düşeni korkakmış, yorgunmuş, yılgınmış gibi gösteren bir fiille böylesine iç içe düşünülebilir, yan yana gelebilir mi yani? Kaçak güreşmelerle, kurnaz ve kaçamak bakışlarla, yorgun demokratlıkla ve benzeri tavır, davranış ve mecazlarla kaplı bir dünyada, yanlış anlamalara çok açık bir fiil değil midir “kaçmak”? Öyle değil halbuki buradaki... Firari... İnsanın firar hali...

“Kaçmak” demişken, olsa olsa kaçaklıkla, kaçakçılıkla kurulabilir ilişkisi belki... Sınırları tanımamakla, onları aşmakla…

Evet, kaçmak değil bu bilinen anlamıyla. Çekilip bırakmak, yılmak ve uzaklaşmak, korkup terk etmek değil hiçbir şekilde… Firari... Hayatın firar hali... Cüretkârdır firari!

Elbette, kaçmak yine de! Bir protesto biçimi olarak kaçıp gitmek. Direniş ve itaatsizlik biçimi olarak. Karşı koyma ve yeniye yönelme. Kurtulma, kurtarma ve özgürleşme. Bireyliğe, bireyselliğe doğru değil, bireyden yeni topluma uzanabilmek için eski toplumun dayatmalarından uzaklaşma, rejimle arayı açma, yasalarla mesafe koyma ve sadece bu anlamlarıyla “kaçma” belki… Firari... Hep birlikte... Toplumun firar hali...

Esrarlı bir hali de var sanki. Esrar ve firar. Esrarlı bir firar. Açık, seçik ya da çok ortalıkta değil gibi, gizli. Hafiften gizli de olabilir. Hepten gizli de. Köstebek yahut gölge. Değişebilir dönemine ve zeminine göre. Devekuşu misali saklanıp kaybolduğunu zanneden bir deli, ne yaptığını bilmeyen bir kaçık değil ama… her halükârda bilinçli.

Kaçıp kurtulmak değil demiştik, değil mi? Kaçıp kurtarmak belki!.. Firari… Firar iradesi ve firarinin has ifadesi: Birlikte kurtuluşa uyanıyor, kurtuluşa uzanıyoruz şimdi…

Kopuş diyelim mi peki? İçeride bir yerlerde sıkıştırılmış olanların bu mahkûmiyetten kurtulmak için zincirlerini kopartıvermesine ne dersiniz?
Mahkûmiyetten özgürlüğe doğru bir arayış diyelim mi? Arayışın da ötesi diyelim. Firar diyelim. Firar edelim, gidelim en iyisi...

Kendi kurallarını koyma, rengini çalma, üslubunu oluşturma, şeklini şemalini verme diyelim mi; dilerseniz diyelim de, firar edelim derken, kamyon arkası yazısına da dönüşmeyelim!..

Doğaçlarken notaları, bilinen kalıp ve kurallardan özgürlüğe doğru firar etmiyor mu şu trompetçi? Doğaçlama diyelim bir de öyleyse...
Firar dediğiniz... firari diye yücelttiğiniz... bir özgürleşme hali neticede… Gerçeğin aşkıyla imkânsızı isteme… Rocinante’nin sağrılarını bacaklarında hissetme… Firar hali... Firari… uyumsuzun varolma biçimi…

Aman karıştırmayın sakın… toplumsal olandan, onun zorunluluklarından, “zorunluluk bilinci”nden de bir uzaklaşma var bugünlerde. Böylesi afili firari belirlemeleri, götürebilir sizi de bireyciliğe, yalnızlığa, örgütsüzlüğe yahut nihilizme.

Öyleyse, bireysel bir kurtuluş değil, toplumsal bir firar tasarlamalısınız siz de!

Firar edip, önce kendini sonra ülkeyi ve dünyayı özgürleştirebilmeli. Firari… özgürleştirmeyi bilmeli.

Tıkıldıkları yerlerden firar edenler, sınır tanımayan mahalleli bıçkın gençler, hücrelerini parçalayıp özgürlüğe koşabilenler hep bizimleydi, hep bizimle değil mi?

Kaçaklık hali… dedik ya kaçak güreşmek değil; kaçakçılık daha çok. Düzenin limitlerini tanımama. Limitleri aşma. Bir tavır, yaşam tarzı olabilir hatta.
Düzenin kaçak alanlarında yaşamak mesela. Legal baskıya karşı kaçakçılık yapmak. Zorunluluğa - mesela “zorunlu sigorta”ya - karşı kaçak yaşamak. Su kaçağı, elektrik kaçağı… faturalandırılmanın (t)uzağı. Okul kaçağı, asker kaçağı… her kaçaklığın kendi çağı var, kendine özgü bir ceza ağı. Uludere… hayatla ölüm arasında geçim ağı…

Firariler parçalayacak ağları ve çağları…

Bu ağa, bu çağa, bu düzene sıkışmışken ve de “cezası”nı çekip doldururken… firar iradesini, “firar hakkı”nı, firari aklını ortaya koyanların (ortak) devinimi diyelim mi… büyük firara?..

Bireysel ve günlük bir tavırdan, toplumsal bir varoluş ve kurtuluşa... ne dersiniz, hep firari olalım mı bu dünyada?..

Rutinden çıkma diyelim mi? Kurulu düzenle, onun kurulma biçimleriyle, statükoyla arayı açma. Devam edip gitmekte olana, sistemik olana karşı bozgunculuk ya da.

Askeriyeden, disiplinden, itaatten, sarı devletten ve alayının yaydığı kültürden uzak durmak, onu ti’ye almak bir bakıma.

Rejimle, fazlasıyla kurgulanmış olanla, mekanik bir hayatla… mesafeyi, soruları ve sorunları ortaya koyma.

Kaybolma diyelim mi arada?

Yeniden doğmak için kaybolma…

Tüm bunları derken sakın korkmayasınız ha!

Cüretkârdır firari.

Hapishanelerin tarihi, firarların ve firarilerin tarihinden ayrı düşünülebilir mi?

İşkencelerin tarihi, işkencelere direnenlerin tarihinden?

Esir almaların tarihi, teslim olmayanların tarihinden?

En büyük firarları bu ülkenin, en yakışıklı firarileri, en hızlıları değil mi… yalnız ülkemizin “azalarak yaşayan değil, çoğalarak ölen” güzel devrimcileri...
 

(SolHaber)

Ali MERT | Tüm Yazıları
Hits: 1429