Skandaldan da öte...

~ 12.02.2012, Mustafa MUTLU ~

Bu yazının başlığı aslında, “Tüm hukukçuların boynunun borcu” olacaktı...

Dün öğlen saatlerinde bilgisayarın başına oturdum ve Müsteşar Hakan Fidan’ın da aralarında olduğu 5 MİT’çiyi ifade vermeye davet eden İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya ile ilgili bir yazı yazdım.

Bu yazıda...

Devletin zirvesinin MİT Başkanı’na nasıl sahip çıktığını...

Bunun, yargı kararına karşı resmen “savaş” olduğunu...

Ama o Savcı’nın yılmadığını...

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadesinin alınması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat yazdığını...

Diğer 4 MİT’çi için ise yakalama kararı çıkarılması amacıyla Nöbetçi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurduğunu...

Mahkeme Hakimi Mesut Özcan’ın da savcılığın talebi üzerine 4 isim için yakalama kararı çıkardığını anlattım.

Sonra da şöyle devam ettim:

“Kimse açıkça dillendirmiyor ama şimdi herkes Savcı Sadrettin Sarıkaya’nın ve Hakim Mesut Özcan’ın başlarına gelebilecekleri konuşuyor...

Özellikle Savcı Sarıkaya’nın öncelikle soruşturmadan, olayların biraz soğumasından sonra da görevden alınacağına kesin gözüyle bakılıyor...

Ne yazık ki böyle düşünenler, pek de haksız sayılmaz. Çünkü önemli bir bölümü Adalet Bakanlığı’nın eski bürokratlarından oluşan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bugüne kadar bu gibi konularda çok kötü bir sınav verdi.

İktidarın hoşlanmadığı girişimlerde bulunan ya da kararlar alan hakimleri ve savcıları; ya görevden aldı ya da haklarında soruşturma başlattı.

Ergenekon Davası’nı gören Mahkeme’nin Başkanı, bazı sanıklar hakkında ısrarla tahliye kararı verilmesini istediği için görevden uzaklaştırıldı...

Aynı durum; Deniz Feneri Davası’nda da yaşandı...

Tam üç yıl boyunca bu dosya üzerinde çalışan üç savcı, HSYK tarafından görevden alındı...

Bu iki örneğe, özellikle iktidar partisinin yetkilileri hakkında dava açan ya da aleyhlerine karar veren onlarca hakim ve savcıyı da ekleyebilirim.

Hepsi pasif görevlere atandı, ayıklandı ve bir kenara atıldı...

Tüm bu operasyonlar, Adalet Bakanı’nın Truva Atı’na dönüşen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Cumhuriyet Başsavcılıkları eliyle gerçekleştirildi.

Şimdi ortada Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren yeni bir iddia var:

MİT yöneticilerini ifadeye çağırdığı için bir Savcı’nın ve yakalama kararı alan Hakim’in başına gelebilecekler konuşuluyor...

İşte; bu yüzden HSYK’nın sayın üyeleri başta olmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na ve bu ülkenin tüm hukukçularına seslenmek istiyorum:

Hükümet, MİT Başkanı’na nasıl sahip çıktıysa... Savcı Sadrettin Sarıkaya’ya ve Hakim Mesut Özcan’a sahip çıkmak da sizin boynunuzun borcudur...

Yargı organlarının sağlıklı çalışabilmeleri ve yargıya bir kez daha gölge düşmemesi için, hepinizi en az bu iki yargı mensubu kadar yürekli olmaya davet ediyorum.

Eğer bu iki yargı mensubunun başına çorap örmek isteyenlere hizmet ederseniz... Onları uyduruk gerekçelerle kızağa çekerseniz...

Zaten kuşku düşen güvenilirliğinizi iyice kaybederseniz...”

***


Bu yazıyı bitirip gazeteye göndermemin üzerinden 15 dakika bile geçmemişti ki editörüm aradı:

“Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen şimdi bir açıklama yaptı ve söz konusu dosyanın özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya’dan alındığını bildirdi.”

Bu karar şu anlama geliyor:

“Yargı siyasallaşmıştır, kimse aksini iddia etmesin...”

***


12 Eylül 2010’da yapılan referandumda, yargının bağımsızlığının sağlanması için “Yetmez ama evet” diyenler; sözüm size:

Bu hukuk cinayetlerinin tek sorumlusu sizsiniz!

Ve bir çift söz de bu ülkenin tüm hukukçularına:

Hâlâ üç maymunu oynamaya devam edecek misiniz?

***


NE OLDU?

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, altı ay kadar önce tek taraflı olarak ‘münhasır ekonomik bölge’ ilan ederek, ABD’li Noble ve İsrailli Delek firmalarıyla Doğu Akdeniz’de petrol aramaya başlayınca, Başbakan Erdoğan, “Bizim de yapacaklarımız var” demişti... Bu açıklama da “savaş tehdidi” olarak değerlendirilmişti...

Başbakan o sert açıklamadan sonra ABD’ye gitti ve konu kapandı!

Dün öğrendik ki; Güney Kıbrıs’ın petrol arama çalışmalarına Rusya’dan da destek gelmiş...

“Bizim yapacaklarımız”, olup biteni sessizce seyretmekten mi ibaretti; çok merak ediyorum!

*****


Günün Sorusu

Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, “AK Partililer çıkarları için, rant için, bireysel beklentiler için siyaset yapan insanlar değil” demiş... Sorum kendisine:

Fransa’nın Türkiye ile ilgili utanç yasasını kabul ettiği gece, Meclis’te milletvekili maaşlarını yüzde 300 artırmaya çalışanlar PAK Partili miydi?

*****


Yabancı ordular doksan yıl sonra İzmir’e dönecekmiş...

Türkiye’de bütün siyasetçilerin, beş MİT’çinin ifade vermeye davet edilmesiyle uğraştığı saatlerde, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, NTV’ye konuştu ve İzmir’e büyük bir NATO Kara Üssü kurulacağını söyledi.

Bu konu Meclis’e geldi mi? İzmirlilere danışıldı mı? Kamuoyunda tartışıldı mı?

Hayır... Ama görünen o ki karar çoktan alınmış; İzmir, “NATO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı” olacakmış...

Bunun özeti şu:

9 Eylül’de Mustafa Kemal önderliğinde denize döktüklerimiz, şimdi aynı kente “dost kuvvetler” olarak gelmeye hazırlanıyor...

İzmirli bunu kaldırır mı?

Hiç sanmıyorum...

***


Bizim hükümet de lütfedip bu konuda küçücük bir açıklama yapsa ne güzel olur değil mi?

(GazeteVatan)

Mustafa MUTLU | Tüm Yazıları
Hits: 1431