Yargı bağımsızlığı sistemin temeli ama...

~ 03.02.2012, Yazgülü ALDOĞAN ~

İnsanın kendisiyle ilgili bir konuda talepte bulunması, harekete geçmesi kolay değil. Cumhurbaşkanı Gül de seçildiğinden beri görev süresiyle ilgili yorumlara muhatap olmaktan rahatsız. Müdahil olamadı. Bir taraftan da bu konu sadece kendisini ilgilendirmiyor, söz konusu olan Türkiye’nin idari yapısı, geleceği, hukuk devleti olup olmadığı. Malum, tartışma görev süresinin 5 mi 7 yıl mı olduğu üzerinde düğümleniyordu.

İlk bakışta Gül’ün görev süresinin 7 yıl olması onun lehine bir durummuş gibi algılanıyordu. Oysa ilk kabul edildiği haliyle, 5 artı 5 yıl olduğu taktirde, Gül’ün ikinci kez seçime gireceği, kazanırsa bu süreyi uzatacağı gözardı ediliyordu. Yüksek Seçim Kurulu da ilginç bir biçimde görüş bildirmedi. Sonunda Başbakan “7 yıl” dedi, süre yasal değişiklikle 7 yıl olarak netleşti. 


Görünen; Gül’ün görev süresi bittiğinde Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olacağı. Gül’ün yasa değişikliğiyle ilgili tepkisi ilginçti: “Herhalde CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gider” dedi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, CNN Türk’te verdiği yanıt netti: “Mesele siyasi değil, hukukidir. Anayasa maddesini yasayla değil, ancak anayasa maddesiyle değiştirebilirsiniz. 

Burada söz konusu olan Gül ya da Erdoğan değil, hukuksuzluk. Cumhurbaşkanı’nın da meseleye böyle bakması lazım.” Türkiye geniş yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanı’na rağmen parlamenter sistemle, yani Başbakan’ın başında olduğu kabineyle yönetiliyor. Başbakan’ın şahsi karizmasından kaynaklanan reel durumda ise, ülkeyi fiili olarak tek başına Başbakan yönetiyor. Bir çeşit başkan gibi. Erdoğan, Cumhurbaşkanı makamına geçtiği takdirde, bu yetkileri güçlü bir başbakanla (örnek: Abdullah Gül) paylaşmak ister mi?

Sözde başbakan


Süleyman Demirel ve Turgut Özal örneğinde görüldüğü gibi güçlü başbakanlar, cumhurbaşkanlığı koltuğunda mutlu olamadı. Erdoğan, başkanlık sistemine geçmeyi bu nedenle istedi ama mevcut parlamento aritmetiğinde geçiremeyeceği için denemiyor. Kendisine bağlı bir başbakan ile kendi bakanlarının bile “yarı başkanlık sistemi” adını taktığı bir sistemi öngörüyor.

Bu durumda Gül, siyaset sahnesinden çekilmeye razı olacak mı? CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gitse bile başkanıyla neredeyse kavgalı olduğu bu kurumdan beklediği karar çıkar mı? Her düzeyde, ülke yönetiminde tıkanan nokta, adaletin, yargının hukuka uygun işleyip işlemediği. Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, “Adalet Bakanı salona girdiğinde bin tane yargıç ayağa kalkıyorsa ‘o ülkede yargı bağımsızdır’ denilebilir mi?”

Yükselebilirlik sürdürülebilir 

Geçtiğimiz günlerde havaalanları işletmeciliğinde bir numara olan TAV “sürdürülebilirlik raporu”nu açıklamış ve “Türkiye’de bunu sadece 20 büyük şirket yaptı” diyerek gururunu paylaşmıştı. Sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da konusunda en büyüklerden biri olan Yüksel İnşaat kendi raporunu paylaşmak isteyince içimden “Eyvah, geriye kaldı 18” dedim. Niye ‘eyvah?’ Fena mı büyük şirketlerin çevre, korumacılık ve sosyal projelere önem vermesi? 

Tabii ki değil ama bu raporları okuyucuya anlatabilmek kolay değil! Kaç kişi biliyor Kyoto Protokolü’nü, karbon ayak izini, karbon kredisini? Özetle; şirketler harcadıkları enerjiyi azaltmaya, atıklarını geri dönüşümle kazanmaya başladıklarında doğayı daha az kirletiyor, daha az tüketiyorlar. Yüksel İnşaat, atletizme ve Alacahöyük’teki kazılara verdiği desteğin dışında, çalışanları arasında kadın-erkek oranına bile dikkat ediyor. Dinlediklerim içinde en çok ilgimi çeken, Hitit Barajı ile ilgili çalışma oldu. Alacahöyük kazıları sırasında ortaya çıkarılan Anadolu’nun bu en eski sulama barajı yeniden su tutmaya başlamış, tarımsal sulama amaçlı yöre halkına kazandırılmış. Allianoi’nin üstünün kapatıldığı dönemde “geri kazanım” diye buna derim ben!

(Posta 26 Ocak 2012)

Yazgülü ALDOĞAN | Tüm Yazıları
Hits: 1627