HSYK yeni Sarıkaya'lar olmasın diye değiştirildi

~ 26.12.2011, Şükrü KÜÇÜKŞAHİN ~

HSYK’nın bazı toplu davalardaki yargıç ve savcı atamalarına ilişkin yazıma verdiği yanıtlar, benim için beklenmedik türden değildi.

Elbette, bir yargıç/savcının görev değişikliği için böylesi gerekçeler şart.

Liste halinde yayınladığım atamalardaki amacım, tutuksuz yargılama yönünde karar veren yargıç/savcıların, o davalardan bir şekilde uzaklaştırılmasına karşın, tutuklu yargılamayı yeğleyenlerin korunduğu/terfi ettirildiği yönündeki tesadüflere, bu nedenle oluşan algıya dikkat çekmekti.

İşte geçen pazartesi günü yayınladığım liste de bunun ifadesidir.

Tabii ki yargıçların örneğin, durduk yere eşi daha yeni işe başlamışken, çocukları İstanbul’da okurken aniden, “Beni başka bir ile gönderin” talebinde bulunmasının ilginçliğini sorgulamaya veya adliye koridorlarındaki fısıltılara inanmaya ihtiyaç yok; ama bazı şeyler es geçilecek gibi değil.

UZUN TUTUKLAMA SORUŞTURMASI YOK

Sanıklarla irtibatı “davanın selametini etkileme” olarak gören HSYK’nın, sanıkla davalı olmuş yargıç/savcı gerçeğini görmezden gelmesi pek anlaşılır değil. (Sadece iki örnek: Mehmet Haberal ve Müyesser Yıldız’ın durumları.)

HSYK, Haberal’ın yargıçlardan tazminat kazandığı davanın bitmediğine işaret ediyor; ancak o dava Yargıtay’dan geçtikten sonra yasa değişikliği yapıldı.

Bu nedenle, yasanın değiştirilme tarihini önemsemesek dahi, Yargıtay’ı “o kadar önemli bir merci değil” konumuna çekmeyi düşünemeyiz herhalde. Deniz Feneri sanıklarını, “4 ay tutukluluk cezaya dönüşme riski içeriyor” diye tahliye eden yargıçlar varken, AİHM de tutuklulukla ilgili yapılan başvuruları görüşmeksizin gündeme alıp Türkiye’yi mahkûm ederken HSYK’nın, uzun tutuklamalar için soruşturma açmaması dikkat çekici.

HSYK, Deniz Feneri savcıları ile Balyoz soruşturmasındaki iki savcının görevden el çektirilmesini benzer uygulama olarak gösterip, savunuyor.

İkisi de yanlış demek, HSYK’dan da bunu beklemek hakkımız; ama o iki örnekte dahi farkları var ve Deniz Feneri savcıları hakkında soruşturma açılırken, diğerleri hakkında böyle bir uygulamaya gidilmedi, birincisi.

BİRİNE ALKIŞ DİĞERİNE YUH MU

İkincisi, HSYK “Yeni savcı Ferhat Sarıkaya’lar olmasın” diye değiştirilmişti. Ama bugün Deniz Feneri savcılarıyla Sarıkaya arasında 7 farkı arayıp duruyoruz bulamıyoruz; sadece askerin ‘iyi çocuğuna’ dokunana alkış, AKP’nin ‘iyi çocuğuna’ dokunana ‘yuh’ çekildiğini düşünüyoruz.

Deniz Feneri savcılarına yapılan yargıda ciddi güven sorunu yaratmıştır.

Savcılar hakkındaki şikâyet, mahkûmiyetlerin ardından ve şikâyete konu edilen kararın alınmasından tam 16 ay sonra yapılmış; savcıların başındaki başsavcıvekili 10 gün önce görevden alınırken savcılar için işleme gerek görülmemiş, görevden alınırken de gerekçe dahi belirtilmemiştir.

Bu tür durumlarda sık sık ‘yargıya müdahale olur’ diye görüş açıklamaktan kaçınan Adalet Bakanı ve HSYK Başkanı Sadullah Ergin’in, söz konusu bu savcılar olunca, daha HSYK soruşturması bitmeden, “Ama, savcılık makamı ortaya çıkan son tabloya göre, reddedilen bu tedbir taleplerini reddedilmemiş gibi addederek bunlar üzerinden işlem yapmışlar ve tedbir uygulamışlardır” diye kesin yargı ifadeleri kullanması da ilginç olsa gerek.

Daha yazacak çok şey var, devam da ederiz; ama bir gülümsetmeyle bitirelim.

Perşembe günü Bakan Ergin’in “Karşılıklı konuşalım” dediğini yazmıştım ya, “Bakan kendisinin mi, senin mi dinlendiğini düşünüyor? Çünkü savcılar pek çok sanığa, ‘Neden sabit telefonda konuşalım, dedin’, ‘Neden karşılıklı konuşalım, dedin’ tarzı soruları yöneltti. Artık sanıklar bakanın bu sözlerini örnek gösterir” diye akıl verenlerin çıkmasına gülümsenmez mi?

(Hürriyet)

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN | Tüm Yazıları
Hits: 1308