Artık herkes biliyor herhalde. Bu küresel kriz öncekilerden farklıdır. Siz bakmayın havada balinaların, köpekbalıklarının, sazanların uçuştuğuna, bu kez ortalık fena karışmıştır.
Telaşın ve galiba çaresizliğin nedeni budur.
Tablo şöyledir:
Krizin ilk alevi ABD’den yükseldi. İçinde “ölüm” gizli bir kelimeyle anılır. “Mortgage krizi” deyip küçümsediler önce. Hiç kuşku yok, sorun, ipotekli evler meselesinden daha büyüktü ve gelen basit bir ritim bozukluğu değil, enfarktüstü. Sonra ve pek doğaldır ki, bundan 20 yıl önce “Artık sosyalizm tarihin çöplüğüne atılmıştır, kapitalizmin ebedi zaferinin zamanı gelmiştir” diyenler, bu kez korkulu bir rüyaya uyandılar. Çünkü kriz daldan dala sıçrayarak Avrupa’nın kimi korunaksız ülkelerini yoklayıverdi. Anlı şanlı Euro bölgesinin karizması bir günde çizildi. Yunanistan iflas etti, İtalya sıraya girdi, kaderin İspanya’yı, Portekiz’i ve ötekileri ıskalamadığını da biliyoruz.
Peki burnu büyük, euro bölgesine girmemekle akıllılık ettiği düşünülen ve Thatcher’dan bu yana çılgın ekonominin teorik ve pratik bekçisi İngiltere’de durum daha mı iyidir? Londra sokaklarına bakın, anlayacaksınız.
***
Kapitalist dünyanın pek liberal ekonomistleri şaşkınlık içinde denklemi çözmeye çabalıyor, “Bu nasıl bir denklemdir yarabbim” diye hırslanıyorlar.
Euro - dolar paritesinde dolar yerlerde sürünüyor.
Euro bölgesi çatlamak üzere.
Merkel - Sarkozy ikilisi kimlerin kovulacağını, gemiyi yüzdürebilmek için hangi safraların denize salınacağını, kimlerin yan odaya alınacağını tartışıyorlar. İki gün sonra, ayın 9’unda dananın kuyruğu ile ilgili bir yeni sorunu olacak ihtiyar Avrupa’nın.
Gerçekte bulduklarını söyledikleri formül, yani euro bölgesini ikiye, üçe ayırma formülü yeni değildir. Vakti zamanında Yeşiller’den parlamentoya çıta gibi girip kısa sürede şişmanlayan Joschka Fischer “Çare yok, üç bölgeli Avrupa olacak” demişti. Uzak görüşlüymüş, oraya geldiler.
Orada kalamayacaklardır.
***
Hızlı hamsiler, kan kokusuna dolanan köpekbalıkları, balinalar ve hiç kuşkusuz tatlı su balığı sazanlar fırtınayı yüzgeçlerinde hissediyorlar.
Peki “teğet teorisi” hangi dünyada yaşadıklarının farkında olmayanların boş bir böbürlenmesi değilse başka nedir?
Ve bütün bu karmakarışık tablonun gerçekte pek basit olan denklemi, krize ne çare bulurlarsa bulsunlar, altta kalanın milyonlar olacağını gösteriyor.
New York’un ‘occupy’leri, Londra’nın grevcileri, Yunanistan’ın isyancıları, küresel krizin kurbanları çareyi katillerinden beklerlerse, bulunacak çarenin kendileri için olmadığını da göreceklerdir.
***
Bizim ülkemizdeki durum ise biraz sazan durumlarıdır.
Hızlı balık mağrurları da sanırım buna güveniyorlar.
“Her şeyin güllük gülistanlık olduğu propagandasını her nasılsa tutturduk” diyenler zaten biliyorlar da ey sevgili ahali, biz biliyor muyuz? “Neyi?” diye soracak olanlara cevabımdır:
Sazanın denizde yaşayamayacağını, köpekbalığını teğet geçemeyeceğini, balinanın her şeyi yutarak hayatta kalabileceğini...
Gelir dağılımı bozukluğunda Türkiye’nin Meksika’dan sonra ikinci sıraya yerleştiğini...
Bildiniz mi?
Diyelim bildiniz, çareyi de bildiniz mi?
(Cumhuriyet)