Bir Entelektüel Olarak Atatürk

~ 13.11.2011, Nilgün CERRAHOĞLU ~

Atatürk hakkında son dönemde yapılan en ilginç sempozyumlardan birini izledim.

10 Kasımda Boğaziçi Üniversitesi tarafındanBir Entelektüel Olarak Mustafa Kemal Atatürkadıyla düzenlenen sempozyuma Nermin Abadan Unattan Erik-Jan Zürchere, François Georgeondan Talat Halmana uzanan bir yelpazede ünlü Atatürk uzmanları ve bilim insanları katıldı.

Sempozyum öncesinde, aynı isimlerle hazırlanan ve önümüzdeki dönem bir kitaba dönüştürülecek olan kısa bir film izledik

Erik-Jan Zürcher, Nermin Abadan Unat, Talat Halman, Andrew Mango, François Georgeon, Fabio Grassi, Klaus Kreiser, Oktay Yenal filmde Atatürkün entelektüel kimliğinin profilini çizdiler ve toplantının sonraki sempozyum bölümünde konunun ayrıntılı sunumunu yaptılar.

Entelektüel kimlik neden sona kaldı?

Toplantı çok açıdan ilginçti.

Sunuş konuşmalarını yapan Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Kadri Özçaldıran ile Prof. Zafer Toprak -özetle- Atatürkün askeri kimliği, lider kimliği yeterince biliniyor. Ama entelektüel kimliği hakkında yeterince kanı sahibi olmadığımıza karar verdiğimiz için, bu entelektüel arkeolojiçalışmasına girdikdediler

Atatürkün aydın kişiliğinin onlarca yıl uzun boylu irdelenmeden karanlıkta (alacakaranlıkta?) kalmış olması başlı başına çok şey söyleyen, çarpıcı bir veri her şeyden önce

Büyükelçi Özdem Sanberkle toplantıyı yan yana izledim. O nedenle yanı başımdaki büyükelçiye hemen bu soruyu yönelttim:

Atatürkün leblebisi, zeybeği, Rumeli türküsü, Latifesi, Fikriyesi, gardırobu enine boyuna konuşulurken; mirasını oluşturan temel fikirleri acaba neden bunca zaman mercek altına alınmadı?”

Sanberk -özetle!- soruma Çünküdiye yanıt verdi: Atatürke şimdiye dek ağırlıklı olarak askerler sahip çıktı. Mustafa Kemalin onlar açısından önem taşıyan, öne çıkan birinci plandaki kimliği haliyle lider ve de asker boyutuydu...

Bu sorunun tabii pek çok karşılığı olabilir

Sempozyumda Atatürk uzmanlarını ve akademisyenleri dinledikçe ben kendi hesabımaönderin entelektüel zihin haritasıüzerindeki analizlerin bilerek öne çıkarılmadığı kanaatine vardım.

Atatürkün katman katman önümüze konan zihin haritasıaslında öyle geniş kapsamlı, öyle derin, öyle çok boyutluydu ki girdisiyle çıktısıyla çok fazla irdelenmeden öylece ortada bırakıldığı sürece herkes; o haritanın, kendine uygun kesitine sarılabilir; kendi görüşlerine uygun kılıflar bulabilirdi

Mustafa Kemalin düşünce mirasını bunca zaman analiz etmemek; bu mirasın sağcısıyla solcusuyla -kısaca- serbestçe araçsallaştırılabilmesi demekti!

Atatürk diktatör müydü?

Mustafa Kemali anlamaktan çok araçsallaştırmayayönelmek; bu tartışmayı bana göre Atatürkün ölümünün 73. yılına dek ertelemiş olmamızın başlıca nedeniydi.

Mustafa Kemal belgeseli ve sempozyumdaki konuşmacılar bu bağlamda kayda değer çok şey söylediler...

Örneğin; Modernleşen Türkiyenin Tarihi isimli kitabıyla ülkemizde isim yapan Eric-Jan Zürcher Atatürkün çok boyutlu entelektüel kimliği için şunları not etti:

Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda Atatürk ve Türkiye; Batıda alabildiğine olumlu bir imaja sahipti. Bunun nedeni dönemin tüm büyük siyasi akımlarının, Atatürkte bir şeyler bulmasıydı. Avrupa solu için Atatürk, sömürgecilik ve emperyalizmle mücadelenin simgesiydi. Avrupalı ve Amerikalı liberaller için; onun laiklik’, ‘sanayileşme’, ‘kadın hakları gibi öncü fikirleri takdire şayandı. Dönemin yükselen faşizm sevdalıları ise, Kemalde meraklı oldukları güçlü adamsimgesini bulmaktaydılar. Atatürk bu nedenle 20ler ve 30larda; hem antiemperyalist solun, hem merkezde modernlik yanlısı liberallerin ve hem de radikal sağın kahramanına dönüşmüştü...

Diktatör/güçlü adam simgesiniayrıntılarıyla irdeleyen Zürcher; Atanın Hitler ve Mussolini gibi faşist diktatörlerden ayırt edici yanını herkesin düşünmesi gereken şu boyutuyla öne çıkardı:

Atatürkün 10. yıl nutuk konuşması çok fazla şey anlatırdedi Zürcher:Düşünün ki 1933teyiz. Karşımızda askeri bir lider var. Tam anlamıyla bir diktatör. Ama aynı tarihlerde İtalyada iktidarda Mussolini var. Almanyada da Hitler iktidara geliyor. Atatürkün bu konjonktürde yaptığı konuşmaya baktığınızda, kendisinin -Mussolini ve Hitler gibi!- askeri zaferler ve yayılmacılıktan bahsetmediğini görürsünüz. Atatürkün 33 konuşmasındaki ana meselesi, yalnız modernleşme’, ‘medenileşmevebilimselleşmedir.

Atatürk sadece, uygarlaşmalıyız. Bunun tek yolu bilimdirdemektedir. Bu, Mustafa Kemali ayırdeden olağanüstü farktır!

Buradan devam ederiz

(Cumhuriyet 12.11.2011)


 

Bir Entelektüel Olarak Atatürk (II)

Atatürk bir entelektüel miydi?

Atatürk üzerinde uzmanlaşan yerli ve yabancı akademisyenler, Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenen bir sempozyumda hafta içinde bu soruya yanıt aradı.

Sempozyum öncesinde; hemen aynı isimlerle -Erik-Jan Zürcher, Nermin Abadan Unat, Talat Halman, Andrew Mango, Halil İnalcık, François Georgeon, Fabio Grassi, Klaus Kreiser, Oktay Yenal, Zafer Toprak- hazırlanan bir de kısa film gördük.

Birbirinden değerli uzmanlarla hazırlanan ilginç programı kâh hüzünlenerek, kâh zenginleştiğimizi hissederek izledik.

Sempozyumda söz alan konuşmacıların hemen tümü; Atatürkün entelektüel birikiminden söz ederken, yaşamı boyunca okuduğu 4000 kitaptan söz etti. Anıtkabirde muhafaza edilen kitapların, önderin kütüphanesinde birer dekorasyon unsuru olarak bulunmadığını, hepsinin satır satır üzerlerine notlar alınarak okunduğunu; böyle düşünerekokuyan birinin haliyle doğal bir entelektüel olduğunu belirttiler

‘Entelektüelliği yalnız ‘teori’ ile sınırlı değildi’

Atatürkünentelektüelboyutu üzerindeki en çarpıcı saptama, Modernleşen Türkiyenin Tarihikitabıyla tanıdığımız Eric-Jan Zürcherden geldi.

Zürcher; öncelikle Atatürkün düşünce sisteminin salt kitaplarda aranmaması gerektiğiniifade etti

Bizdeki yaygın kanının aksine.. yalnız çok kitap okumakla entelektüel olunmayacağını da söylemiş oldu böylelikle...

Atatürkün gerçek bir entelektüele dönüşmesinin arkasındaki en önemli dinamik Zürcherin bakışına göre, onun Balkan kökenli olmasındaydı.

Rumeli doğumlu olması hasebiyle Mustafa Kemal Atatürk; modernleşme ve çağdaşlaşma merakını”, bu çağdaşlaşmanın en önce ulaştığı Selanikte edinmişti.

Atatürkün zihin haritasını biçimlendiren baş etmenin -Batılılaşma bağlamında!- Selanikolduğu fikrine, sempozyum öncesinde gösterilen filmde Andrew Mango da değindi.

Elektrik, tramvay, modern binalar, limanlarimparatorluğun en önce bu köşesine gelmişti. Atatürk bunları doğrudan orada, kendi çevresinde görmüştü.

Atatürkün çağdaşlığında/modernliğindededi böylece Eric-Jan Zürcher;yaşanmış bir gerçeklik vardı. Onun birikimi sadece kitaplardan öğrenilen teorikbir şey değildi…”

Atatürkün okuduğu ciltlerle kitaptan hayata taşınabilir bir sentezçıkarabilmesini, birikiminin salt teoriyle sınırlı olmamasına bağladı Zürcher

Buna paralel olarak Zürcherin işaret ettiği diğer önemli nokta, Atatürkün entelektüelliğinin sırf bilgi toplama hazzı/akademik zevktenibaret olmadığı; entelektüel uğraşının odağında günün problemlerine çözüm arama/üretmeçabası olmasıydı.

Konuşmacılardan Prof. François Georgeonun da altını çizdiği gibi;Atatürkün Jön Türk kuşağının tipik bir temsilcisiolduğunu kabul etmekle birlikte Zürcher; liderin ayırt edici nitelikleri üzerinde durdu. Ve Mustafa Kemalin kendi kuşağındanfarklı kılan niteliklerini, kişilik, zihniyetitibarıyla; a) daha radikal, b) daha cesur, c) işbitirici, d) gerçekçi olmasıyla açıkladı.

‘Dünya ölçüsünde devrim kahramanı’

Atatürk olmasaydı neler farklı olurdusorusunun da izini süren Zürcher, bunları;

a) Cumhuriyetin kuruluşu,

b)Şeriatın kaldırılması,

c) Ankaranın başkent olması olarak sıraladı.

Hollandalı tarihçi; Cumhuriyetin o dönem için radikal bir fikir olduğunu; Atatürk olmasa Cumhuriyetin hiç doğmayabileceğini belirtti. Şeriatın kaldırılmasının da Atatürk olmaksızın kolayca hayal olacağına değindi. Nihayet geçmişten kopuş ve bir yeniden doğuş sembolüolan Ankaranın başkent yapılmasının gene Atatürksüz düşünülemeyeceğini söyledi.

Atatürkü biricikyapan ekseni en özlü biçimde dile getiren Halil İnalcık -sempozyum öncesinde gösterilen belgeselde!- Atatürk dünya ölçüsünde bir devrimin kahramanıdırdiye konuştu: Avrupada ekonomik ve siyasi emperyalizmi yıkan Atatürk oldu. Çin kapitülasyonları bizden sonra, bizden aldığı ilhamla kaldırmıştır!

‘Tarihin manipülasyonu yapılıyor!’

Çeşitli konuşmacılar, Atatürk düşüncesinin diğer belirleyici unsurunu rasyonel düşünce/laisizmve kadının statüsündeki kazanımlarolarak sıraladı.

Değerli akademisyen Nermin Abadan Unat için örneğin; Atatürk devrimlerinin en başlıca iki ayağı bunlardı. Unat bu büyük kazanımların yanında, bugün içinde bulunduğumuz tarihi revizyonizme de dikkat çekti.

Atatürkün sürekli saldırı altında olmasına işaret eden Nermin Hoca;Tarihin manipülasyonu, tek partiye giden tüm ülkelerde uygulanan bir metottur. Bunu biz çok iyi biliriz. Düne dek iyi olan şey, ertesi gün birden kötü olur Atatürk gibi 20. yüzyıla damga vurmuş, antiemperyalizm savaşını yürütmüş, Avrupa için örnek olmuş bir insanı daha ne kadar parçalayacağız? Ben artık görmesem de ümit ederim bir yerde bunun sonu gelirdedi.

Türkiyede birkarşıdevrimyaşandığına, yerli konuşmacıların hemen hepsi değindi.Atatürk düşüncesiningeleceğine ilişkin saptamalarda derinlerde paylaşılan kuşkunun gölgesi yazık ki hep hissedildi.

(Cumhuriyet 13.11.2011)

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2762