Berlin'de de Bursa'da da İstanbul'da da

~ 08.10.2011, Hasan PULUR ~

Adalet denince, hukuk denince, yürekli ve bilgili hâkim denince hemen akla “Berlin’de hâkimler var!” deyimi gelir.
Bu deyimin hikâyesi şu...
Prusya Kralı Büyük Frederik, Postdam ormanında dolaşırken bir tepenin üzerindeki değirmeni görür, araziyi beğenir, kendisine saray yaptıracaktır.
Değirmenci satmaz, kral değirmenin arazisine değerinden çok daha fazla para vermek ister, değirmenci onu da almaz, değirmenin arazisi satılık değildir.
* * *
“Sen benim Prusya Kralı olduğumu biliyor musun?”
“Sen de benim bu değirmenin tapu sahibi olduğumu biliyor musun?”
Kral köpürür:
“Değirmenini zorla alırım, bakalım o zaman ne yapacaksın?”
Değirmenci omuz silkeler.
“Berlin’de hâkimler var!”
Değirmen, sahibinde kalır.
* * *
Bursa’da hâkimler ve kadılar vardır...
“Bursa’daki Ulu Camii’nin ana kubbesinin tam altında 18 köşeli bir şadırvan vardır. Hiçbir camide olmayan, Ulu Cami’yi diğerlerinden ayıran bu özelliği mimarın estetik kaygısı sanırsanız yanılırsınız. Yıldırım Bayezit dönemi eseri olan cami ve şadırvanın hikâyesi şöyledir: Caminin inşa hazırlığı sırasında arazide hakkı olanlara istimlak bedeli ödenir. Ama nasılsa halledilir diye sona bırakılan, üzerinde harap bir kulübenin olduğu küçük parça sorun olur. Arsanın sahibi yaşlı bir Hıristiyan kadındır ve ne kadar fazla para teklif edilirse edilsin arazisini vermek istemez. Cami arazisinin tam orta yerine denk gelen arsanın mülkiyetinde sorun çıkınca proje iptal edilir. Birkaç sene sonra yaşlı kadın ölür, kimi kimsesi olmadığı için arazisi devlete kalır. Projenin önünde engel kalmamış görünür. Bu kez Bursa kadısı çıkar ortaya. Kadının Hıristiyan olduğunu, arsanın camiye dahil edilmesine bu nedenle karşı çıktığını, onun ölümüyle mülke sahip olan devletin arsayı kadının rızası hilafına kullandıramayacağını söyler. Sonunda üzerinde namaz kılmanın doğru olmayacağı düşünülüp burası şadırvan haline dönüştürülür.”
* * *
İstanbul’da da hâkimler vardır, 2011 yılında, 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Şeref Akçay gibi hâkimlerdir.
İçişlerinde orgeneraller, kuvvet komutanları, albaylar “darbe sanığı”dırlar. 196 sanık yargılandıkları mahkemeye tahliye için başvururlar, reddederler. Bunun üzerine bir üst mahkemeye gidilir. Bu mahkemenin iki üyesi de tahliye isteğinin reddine karar verir, tutukluluk devam etmelidir. İşte bu mahkemenin başkanı Şeref Akçay diğer iki meslektaşının kararına “karşı oy” yazar, hem de 9 sayfa...
Başkan özetle şöyle der:
“Tutukluluk halinin devamı gerekçesinde delillerin henüz toplanmamış olması gösterildi. Hangi deliller toplanacaktır. Duruşmaların yapıldığı günden beri 30’dan fazla duruşma yapılmış, dosyadaki mevcut delillerin dışında sanıkların suçlarının sübutuna ilişkin delil toplanması yönünde herhangi bir ara karar verilmemiştir.”
* * *
Bir de örnek verir:
“Sanıklara isnat edilen eylem 05-07 Mart 2003’te yapılan ve planların görüşüldüğü 162 kişinin katıldığı 1’inci Ordu’daki toplantıdır. Bu olayı bir örnekle açıklayacak olursak, siz birisini öldürmeye karar verdiniz ve bu amaçla plan yaptınız. Hatta silah aldınız, öldüreceğiniz kişinin evinin önüne giderken polis sizi yakaladı. Silahı buldu, niçin taşıdığınızı sordu. Siz ‘adam öldürmeye gidiyorum’ dediniz. Hakkınızda yasal işlem yapılır ama adam öldürme veya öldürmeye teşebbüsten değil, sadece silah bulundurmaktan işlem yapılır.
Çünkü öldürme konusunda henüz hiçbir eyleminiz yoktur. Henüz düşünce aşamasındadır. Bu aşamada, plan doğrultusunda darbe yapıp iktidarı ele geçirselerdi eylem tamamlanmış olacaktı. Ya da iktidarı ele geçirmek için kışlasından çıksa ancak halk veya ihtilal yapmak istemeyen diğer devlet organları karşı çıksa ve iktidar darbe yapmak isteyenlerin eline geçemezse işte o zaman darbeye teşebbüsten söz edilebilir. Sanıkların böyle bir fiili olmamıştır. Sadece bir toplantı yapıp liste düzenlemişlerdir.”
* * *
Ve sorar:
“2003 yılından sonra sanıkların bu ihtilali yapma iradelerinin halen devam ettiğini, günün gelişen sosyal-siyasal olaylarına göre yenilendiğini söyleyebilir misiniz? Söyleyemezseniz o zaman sanıkların isteyerek veya ellerinde olmayan başka nedenlerle bu düşüncelerinden, bu eylemlerinden vazgeçtiğini söylemek gerekir.”
* * *
Evet, Berlin’de hâkimler varsa...
Bursa’da kadılar vardır, İstanbul’da da hâkimler...

(Milliyet)

Hasan PULUR | Tüm Yazıları
Hits: 1506