Belgeler, komplo iddiasını yalanlıyor

~ 05.10.2011, Can DÜNDAR ~
ODA TV’NİN EK KLASÖRÜNDE İKLİM BAYRAKTAR OLAYI
Sadece, insanları ciddi zan altında bırakan bu davada, bazı ifadeler önceden sızdırılarak kamuoyu yaratıldığına, daha sonra bunların iddianameye bile alınmadığına dikkat çekmek istedim. Savcılıktan sızdırılan her belgeye, her habere temkinli yaklaşmakta haksız mıyım?

SONER YALÇIN
 
İklim Bayraktar gerçekten Soner Yalçın’ın (yani Oda TV’nin ya da iddianamenin deyimiyle “Ergenekon Terör Örgütü”nün) talimatı doğrultusunda, Halk TV’nin satışına direnen Deniz Baykal’ı bertaraf etmek için tuzak mı kurdu?
Bir dönem çok tartışılan bu soruya yeni açıklanan iddianame ve ekleri üzerinden yanıt arıyorduk.
Dün, olayı aydınlatabilecek bazı kritik telefon görüşme tapelerinin neden sayfa sayfa basına sızdırıldığı halde iddianamenin eklerine konmadığını sorgulamıştım.
Bugün aynı yoldan devam edelim.

Ertesi gün
25 Ocak 2011 tarihinde, Baykal’ın Meclis’teki ofisinde iki kişi arasında cereyan eden olay her ne idiyse, o gece bunu sadece 3 kişi biliyordu:
Baykal, İklim Bayraktar ve İklim Bayraktar’ın eşi... (Tabii bir de Bayraktar-Baykal telefonlaşmasını dinleyen görevliler...)
Ertesi gün bu bilgiye başkaları da ortak oldu.
Nasıl?
Bayraktar çifti o gece ne yapabileceklerini düşündüler.
İklim’in eşi, gidip Baykal’la konuşsa? Tatsızlık çıkacaktı.
Savcılığa başvursalar, basının diline düşeceklerdi.
Konuyu sessizce kapatsalar, içlerini kemirecekti.
Üstelik Bayraktar, “eşini ikna için” Baykal’ı yeniden aramış ve “arkadaşlık” sözü vermişti. Karşılaşsalar ne olacaktı?
Sabaha karşı, konuyu CHP yönetimine bildirmeye karar verdiler.

Tekin’e bilgi
26 Ocak günü İklim Bayraktar, Kılıçdaroğlu ile görüşmek üzere, randevusuz CHP’ye gitti. Daha önce hiç yüz yüze görüşmemişlerdi. Ama CHP’de, Oda TV’nin önceliği vardı.
Basın danışmanı aracılığıyla görüşme talebini iletti.
“Kılıçdaroğlu yok, Gürsel Tekin burada” cevabını aldı.
Tekin’in yanına girip bütün yaşadıklarını anlattı.
Tekin tepki vermedi. Sadece beden diliyle “Ben ne yapayım” hareketi yaptı. Genel Başkana anlatma sözü verdi.
Çıkışta Oda TV’den Barış Pehlivan aradı. Bayraktar, ilk kez o telefon konuşmasında Baykal’ın tacizinden söz etti.
İddianamede, Bayraktar “başından geçenleri derhal Barış Pehlivan ve Soner Yalçın’a bildirdi” deniliyor.
Klasörlerdeki telefon kayıtlarına göre Bayraktar, olaydan 24 saat sonra (26 Ocak günü 16.29’da) Oda TV’den Barış Pehlivan’la konuşuyor. “Görüşmeden bir demeç çıkaramadığı” için fırça yiyince sinirlenip başına geleni anlatıyor. Sonra da maille bilgi veriyor.
30. klasördeki belgeye göre mailde şöyle diyor:
“Barış, bu beni çok hırpalayan bir şey ve utandıran ve asla duyulmasını istemediğim bir şey...”
Yani eldeki belgeye göre “komplocu sanık”, “komployu sipariş edenler”den olayın duyulmamasını istiyor.
Tuhaf değil mi?

Soner Yalçın’ın tepkisi
Devamı var. Yine iddianamenin eklerinden okuyoruz:
Pehlivan bu maili, “İklim röportaja gittiğinde tacize uğramış” notuyla Soner Yalçın’a yönlendiriyor.
İddianameye göre Soner Yalçın, “komplo”yu sipariş eden kişi... Ama yazdığı cevabî mesaj şöyle:
“Allah belasını versin! Ne yapmak gerek bilemiyorum. Yarın herifle görüşmem var.”
Yalçın, ertesi gün Ankara’da, Baykal’la Halk TV görüşmesi yapacak.
Saat 17.12’de Bayraktar’ı arayıp olayı soruyor. Tuhaflığa bakın ki bu, ikisinin ilk telefon konuşmaları... Daha önceden hiç tanışmıyorlar. Hatta 5 aydır Oda TV’nin Ankara bürosunda çalışan Bayraktar diyor ki:
“Burada herkes sizinle iletişimde olduğumu sanıyor. Biri sizi ararsa ‘Ben daha tanışmadım bile’ falan demeyin. Rezil olurum”.
“Örgütsel ilişki” için hayli zayıf (!) bir kanıt bu...
Telefon kayıtlarını okuyunca anlıyoruz ki, basına sızdırılan çoğu diyalog, bu konuşmada anlatılanlardan alınma...
Sonunda Soner Yalçın, “Yarın ben o adamın yüzüne nasıl bakacağım” diye soruyor.

Ertesi gün
27 Ocak günü Soner Yalçın Ankara’da Baykal’la Halk TV işini görüşüyor. Görüşme çıkışı 19.30’da Doğan Yurdakul’la Çukurambar Liva’da buluşuyorlar. Bayraktar’ı da davet ediyorlar.
Soner Yalçın, Baykal’la görüşmesinde konunun hiç gündeme gelmediğini söylüyor. Bayraktar ise “Telefonda yağıp gürlemesine karşın, karşısına geçince hesap sormadığı için” Yalçın’a sitem ediyor.
Baykal’a komplo kurulduğuna, şantaj yapıldığına dair bir ipucu yok; konunun açılmadığı anlaşılıyor.
 
İKLİM BAYRAKTAR
 
DENİZ BAYKAL- İKLİM BAYRAKTAR
‘Daha uygun bir zamanda... 
Orası uygun olduğunda...’

Soner Yalçın-Deniz Baykal buluşmasından 17 gün sonra, 14 Şubat’ta Oda TV basıldı ve Soner Yalçın gözaltına alındı.
Ek klasördeki telefon kayıtlarına göre, Doğan Yurdakul 21 Şubat’ta Bayraktar’dan Kılıçdaroğlu’na gitmesini ve yapacakları basın toplantısına destek istemesini rica ediyor.
Bayraktar bunun için Kılıçdaroğlu’ndan randevu istiyor. Ondan gelecek cevabı beklerken de Baykal’ı arıyor. (Dünkü haberin spotunda yanlışlıkla hiçbir Baykal-Bayraktar görüşmesinin iddianameye alınmadığı yazılmış. Oysa yazıda, asıl suçlamaya konu olan konuşmalara yer verilmemesi eleştirilmişti. Yoksa ek klasörlerde iki görüşmenin dökümü var.)
31 no’lu klasörde yer alan bu konuşma dökümüne bakılırsa Baykal ve Bayraktar, son derece samimi ve senli benli konuşuyorlar.
Bayraktar, Baykal’a “canım” diye hitap ediyor; eşinin şehir dışında olduğunu belirtiyor, evine uğramak istiyor; Baykal, “Kadın var, karmakarışık” diye geçiştiriyor, “Daha uygun bir zamanda” buluşmayı vaat ediyor.
“Sen orası uygun olduğunda haber ver” diyor.
Özel hayata ilişkin ve davayla ilgisiz bu konuşmaları buraya almak istemiyorum. Ama savcılık, iddianamede bu görüşmelerin faturasını yine Oda TV yöneticilerine kesiyor:
“Halk TV’nin ele geçirilmesinin önünde engel gördükleri Baykal engelini aşmak için tüm yöntemleri kullandılar” diye yorumluyor.

Baykal: ‘Tuzaktı’
Baykal’ın sonradan bu görüşmelerle ilgili olarak “Beni evimden defalarca aradı. Eşinin evde olmadığını söyledi, çağırdı. Kameraya almak için çırpındı” dediğini hatırlatayım. Ayrıca klasörlerde Baykal’ın Bayraktar’ı aradığına dair hiçbir kayıt olmadığının da altını çizeyim.

Bayraktar: ‘Hataydı’
Bayraktar’a da “Tacize uğradığını iddia eden bir kadın, nasıl olur da ‘tacizcisini’ tekrar arayıp ‘canım’ diye hitap eder ve buluşmak ister” diye sordum.Şu cevabı verdi:
“O dönem, bu konuyla ilgili kimden yardım istediysem tersyüz edildim. Bunun üzerine paniğe kapılıp kendi göbeğimi kendim kesmek istedim. ‘Bu adamı yeneceğim’ hırsıyla numarasını çevirdim. Kendisini şikâyet ettiğimi bilip bilmediğini anlamaya çalıştım. Bana söylediği sözler, yaptıkları kayda girsin istedim. Ama hata yaptım. Asıl taciz konuşmalarını gizli tutup bunları açıkladılar”.
       O günlerdeki anılarını yayınlamaya hazırlanan Bayraktar’ın bu noktada kamuoyunu ikna edebilmesi güç görünüyor.
 
 
Kılıçdaroğlu’ndan teyp istedi mi?
İklim Bayraktar, 21 Şubat’ta, Baykal’la konuştuktan sonra Kılıçdaroğlu görüşmesine giriyor. Baykal meselesini de açmak istiyor, ama -kendi anlatımına göre- ondan önce Kılıçdaroğlu,
“Bir şey duymuştum doğru mu” diyerek açıyor mevzuu...
Bayraktar “Doğru” deyip her şeyi anlatıyor:
“Bu konu kamuoyuna yansırsa hem CHP hem ben zor durumda kalırız” diyor.
Kılıçdaroğlu sadece dinliyor. Bu heyecanlı muhabiri “İçini ferah tut” deyip yatıştırıyor.
O görüşmede Bayraktar, Kılıçdaroğlu’na “AKP’li meşhur bir büyükşehir belediye başkanının sekreterinden gayri meşru çocuk sahibi olduğunu, kadını çocuğuyla birlikte bir başka meşhur AKP’li büyükşehir belediye başkanının yanına yolladığını” anlatıyor. Bir “büyük balık”tan da haberler veriyor. Bunları belgeleyebilmek için kayıt ekipmanı istiyor. “Bir belden aşağıya vurma ekibi kurmayı” öneriyor.
Kılıçdaroğlu bu öneriye kulak asmıyor.
Bunları da Bayraktar’ın çıkışta Ömer Faruk Eminağaoğlu ile yaptığı telefon konuşmasının tapesinden öğreniyoruz.
Sonuç
Taciz, şantaj, tuzak, komplo, örgüt...
Tanımlamak için her esrarengiz sözcüğün kullanıldığı bu karmaşık davada son sözü mahkeme söyleyecek. Ancak görünen o ki, iddianame ve özellikle de 10 bin sayfayı bulduğu söylenen ekleri, daha çok tartışılacak.
Ben sadece, insanları ciddi zan altında bırakan bu davada, bazı ifadeler önceden sızdırılarak kamuoyu yaratıldığına, daha sonra bunların iddianameye bile alınmadığına dikkat çekmek istedim. Bu somut olayda, iddianame ile eklerindeki belgeler arasındaki tutarsızlıklara değindim.
En başa dönersek:
Savcılıktan sızdırılan her belgeye, ora kaynaklı her habere  temkinli yaklaşmakta haksız mıyım? 
 
Baykallardan yalanlama
Dünkü yazımda İklim Bayraktar’ın ağzından, Olcay Baykal’ı bir markette yakalayıp randevu koparmaya çalıştığını, onun da eşine havale ettiğini, Baykal’a da bu konuda yardım istemeye gittiğini yazmıştım. Olcay Baykal, Bayraktar’la hiçbir zaman,
hiçbir yerde karşılaşmadığını  ve konuşmadığını bildirdi. Deniz
Baykal ise Bayraktar’ın kesinlikle kendisinden
böyle bir talepte bulunmadığını belirtti.

(Milliyet)

Can DÜNDAR | Tüm Yazıları
Hits: 1833