AKP'yi Şişirmek

~ 03.10.2011, İlker BELEK ~
Türkiye'nin yeni çağın yeni süper gücü olacağını iddia edenlerin aksine biz karanlık bir geleceğe sürüklendiğimizi düşünüyoruz.
Bize göre tablo şöyledir:
Ciddi bir borç yüküyle şişirilen refah düzeyi. Sahte refahla gardı düşürülen halk sınıfları. Ortadoğu'ya ve hatta daha ötesindeki mazlum coğrafyalara doğru poppohlanan alt emperyalist açılım.
Bizim risk faktörleri olarak değerlendirdiğimiz aynı olguları karşı taraf tamamen başka türlü tanımlıyor: Borç yükü yabancı sermaye teveccühü, savaş çığırtkanlığı ise Türkiye'nin öncü vizyonu olarak.
Bu iki kutbu orta bir noktada buluşturma olanağı yoktur. Hangisinin doğru olduğu konusunda içinde bulunduğumuz koşulların somut verileri şüphesiz yol gösterici olacaktır. Ancak esas dersi yaşamın kendisi verecek ve bunun için de bir süre beklemek gerekecektir.
* * *
Somut olgular şu sorulara verilecek yanıtlarda gizlidir ve bu yanıtlar da tartışmaya açık bulunacaktır:
Türkiye'nin dış alemden kaynak girişini aynı hızda sürdürmesi olanağı var mıdır? Anlaşılan batıdan giren sermaye açısından ortada olumsuz bir tablonun bulunduğu açıktır. O halde geriye alt emperyal açılımın konusu olan İslam, Arap ve Afrika coğrafyası kalmaktadır.
Ancak burada da bir kısır döngü olduğu kesindir: Arap Baharı olarak nitelenen değişimde taşların zamanla yerli yerine oturması, başlangıçta daha güvenli denilerek Türkiye'ye yönelen sermaye akışının da kesilmesi, bilemedik yavaşlaması anlamına gelecektir.
Borç yükünün azaltılması açısından tek çıkar yol ekonomik küçülme gibi görünmektedir. Bu seçenek zaten iktisadi dinamiklerin zorunlu sonucu olarak kendisini dayatacak bir sonuçtur. Kısaca açığı küçültmek için ekonomiyi frenlemek seçeneği AKP'nin iradesine kalmış değildir.
Küçülmenin doğal sonucu ise halk sınıflarına işsizlik olarak yansıyacak bir gerçekliktir.
Gerçekten böyle mi olacaktır ? Dedik ya, kesin yanıtı yaşam verecektir.
* * *
Diğer boyut, Türkiye'nin Afrika'ya kadar uzanan bölgesel açılımını kendi iradesiyle mi yoksa ABD'nin şişirmesiyle mi gerçekleştirdiği sorusu kadar, bu açılımın ne derecede sorunsuz işleyebileceği belirsizliğini de içermektedir.
AKP iktidarının daha önceki düzen hükümetlerinden farklı olarak daha özgüvenli, daha inisiyatifli, yani “Osmanlı” davrandığı kesindir.
Ancak bu özelliklerin, ABD'deki başkan değişikliğiyle, emperyalizmin Ortadoğu politikalarındaki yapısal farklılıkla, İsrail'in bölgede yıpranan imajıyla ve kapitalist sistemin kriziyle ilişkili olduğu da apaçıktır.
Siyasal iktisat teorisinin bize öğrettiği şey emperyalizmde kuralları emperyalistlerin dayattığıdır. Ekonomik kriz emperyalist sistem içindeki güç dengelerini sarsmış olsa da henüz ABD'nin yerini alacak yeni bir süper gücün şekillenmediği, Çin'in bizim bölgemize hala çok uzak mesafeye düştüğü, Rusya'nın ise son derece tedbirli ve tedirgin adımlarla ABD ile ilişkilerini kolladığı da ortadadır.
O halde AKP'nin bölgesel güç olma heveslerinin arkasındaki dinamikleri bu yeni konjonktür içine oturtmakta yarar vardır ve iplerin hala ABD'nin elinde bulunduğunu kabul etmek gerekir.
Eğer böyleyse, Türkiye kendisine ve ABD'ye fazla da güveniyor demektir: İran, Güney Kıbrıs ve O'nun AB üyeliği, İsrail, “Bahar”ın etkisinde olan İslam ülkelerinin kendi iç dinamikleri, ABD bölgede istediği sonuçlara yaklaştığında Türkiye'ye hala bugünkü gözlüğüyle bakıp bakmayacağı. Bütün bunlar alt emperyalist açılım sürecinde etkileri yeterince dikkate alınmayan parametreler gibi görünmektedir.
Ve en önemlisi Türkiye'nin kendi Kürt sorunu vardır. Bu sorunu çöz(e)meyenin çevresine örnek olamayacağı gerçeği bir yana, sorun uzunca süredir Türkiye'nin bir iç sorunu olmaktan çıkmış ve globalleşmiştir. Bu sorunu Türkiye'ye çözdürmezler. Bu sorunu Türkiye'de çözdürmezler. Bu sorunu kendi belirledikleri zamana kadar çözdürmezler. Bu sorunu Türkiye'de çözebilmek için önce sınırları dış müdahalelere kapatmak gerekir. Türkiye'nin düzeni bunu yapabilecek karaktere sahip değildir. Kürt hareketi ise fazlasıyla pragmatik ve yönsüzdür.
Kısaca bir mayın tarlası içinden yürünmeye çalışılmaktadır. Ve daha da kötüsü AKP'nin kendisi bu tarlada temiz alanları belirlemek üzere kullanılan eşek gibidir.
AKP'nin gözü dönmüşlüğü Türkiye'nin neye, ne kadar dayanabileceğini test etmek ve Türkiye'yi emperyalist müdahalelere tamamen açık konumda tutmak için kullanılmakta ve daha da ötesinde, kendisine, gözünü döndürecek biçimde gaz verilmektedir.

(HaberSol)

İlker BELEK | Tüm Yazıları
Hits: 1435