Şark Usulü Demokrasiye Geçişin Resmi

~ 06.08.2011, Nilgün CERRAHOĞLU ~
Demir kafes arkasında sedyeyle mahkemeye(!) çıkarılan 83 yaşındaki eski Mısır Devlet Başkanı’nın resimleri bize çok şey anlatıyor.
Dünya medyası manşetlerindeki fotoğrafın bize anlattığı bir numaralı gerçek, şark usulü güçvegüçsüzlükanlayışını tanımlıyor.
Ülkesi ve Ortadoğu’nun otuz yıl boyunca rakipsiz lideri sayılan Mısır’ın eski devlet başkanı; uluorta şimdi dünyanın gözü önünde böyle -en düşkün haliyle!- arslanlara yem ediliyor.
Buna ön ayak olanlar, Mübarekin etrafında vaktiyle el pençe duran, ona pervane olan; ellerini kavuşturarak yanıbaşında Aman efendim zatıâlileriniz bilir!”, “Başüstüne beyefendi. Siz nasıl takdir buyurursanız!”, “Hay hay emriniz olur!diye bir dediğini iki etmeyen insanlar…
Sabık devlet başkanını polis akademisinden bozma derme çatma bir mahkeme salonunda yargı önüne çıkaranlar kim?
Reisin yıllar yılı emrinde görev yapmış olan askerlerden oluşan bir cunta...
Tahrir’deki gösteriler kontrolden çıktığında -ABD baskısıyla!- Mübarek’ten vazgeçen ve ondan görevi bırakmasını isteyen, aynı zamanda halihazırda geçiş dönemine başkanlık edenbu cunta; geçmişe çizgi çekmek adına Kahire’de şimdi bu aşağılık gösteriyi sahneliyor.
Mübarek’in zulmü altında vaktiyle inleyen geniş kitle de insanlık onuruyla bağdaşmayan bu şovubüyük bir zafer duygusunun etkisiyle, Allahüekberçığlıklarıyla karşılıyor…
Kış başında Arap Baharınınateşini fitilleyen büyük Tahrir protestosu, Ortadoğu’da -ilk defa!- demokratikleşme rüzgârları estirmek adına ne denli umut verici olduysa; şark usulü intikamla” “adaletkavramlarını birbirine karıştıran bu feci fotoğraf da.. o denli umut kırıcı…
Mısır usulü ‘normalleşme’
Kadınlı erkekli göstericilerin Mısır’da ilk kez kol kola coşkuyla meydanlara indiği ve henüz Müslüman Kardeşler sloganlarının devreye girmediği kış başındaki o özgürlük arayışı nerde?
Nerde bu?
Hasta, yaşlı, düşkün bir adamı kafes arkasındabir av hayvanı gibi dünyaya teşhir etmenin umut”, “özgürlükya da demokrasianlayışı ile ilişkisi olabilir mi?
Olsa olsa bu Mısır usulü normalleşmenin(!) resmidir.
Mübarek kabinelerinde yirmi yıl savunma bakanlığı yaptıktan sonra geçiş döneminin Yüksek Askeri Konsey liderliğini üstlenen Mareşal Hüseyin Tantavi, Kasım’daki seçimlerden önce belli ki geçmişlebir biçimde köprülerin atıldığınıvurgulamak istiyor.
Tantavi liderliğindeki askeri konsey”; “kafeste sergilenen Mübarek fotoğrafıyla”, bir yandan mazinin sorumluluk payından kendisini arındırmayı umarken, bir yandan da şark coğrafyalarına mahsus intikamanlayışı ile şekillenen adaletarayışını tatmin etmeyi amaçlıyor.
Hukuk devletinin olmadığı yerlerde, normalleşmeancak böyle bu tür sembolik araçsallaştırmalarüzerinden gerçekleşebiliyor.
‘Geleceğe’ odaklanmanın farkı
Mübarek döneminin gereğince yargılanabilmesi için, öncelikle hukukun üstünlüğününtesis edilmesi gerekmez mi?
Hukuk devleti araçlarına henüz sahip olunmayan bir evrede yapılan böylesine iddialı siyasi yargılamalar; demokratik düzene geçişle hiç ilgisi olmayan bir gösteriye dönüşüyor.
Otoriter rejimlerden demokratik sistemlere gerçek geçişi amaçlayan hiçbir modelde bu nedenle geçmişe yönelik intikamcı yargılamatürlerine rastlamıyoruz.
Batı’da bu bağlamda gördüğümüz en çarpıcı örnek, İspanya’dır.
Otoriter rejimlerden demokrasiye geçişte dünyaya model olan İspanya’da, kırk yıllık dikta rejimi ardından kimse dönüp, geçmişi/geçmişle bağlantılı kadroları yargılamaya kalkmadı.
İspanya modelinde, geçmiş yerine geleceğeodaklanmanın başlıca nedeni; dikta öncesinde yaşanan kanlı iç savaş tuzağına yeniden düşmemek ve ülkede yeniden bir kardeş kavgasının fitilini ateşlememekti.
Demokrasiye geçiş sürecini, geçmiş defterleri karıştırmak yerine iktidarın barışçı yollardan el değiştireceği bir gelecek modeli inşa etmekfikri üzerine kurgulayan İspanyol örneğinin başarısının temeli buydu.
Doğu-Batı arasındaki diğer vurucu fark da bu:
Demokrasi”, “demokratikleşmedeyince Batı’da ilk akla gelen unsur; iktidarın barışçı yollardan el değiştirilebileceği ortamın yaratılması oluyor.
Mısır, iktidarın şimdiye değin daima şiddet/darbe yoluyla el değiştirdiği tipik bir Doğu coğrafyasınaörnek.
Kral Faruk sürgünü boylamış, Nasır darbeyle gelmiş, Sedat suikasta uğramış, Mübarek de nihayet -iktidarı yitirdiği noktada- oğulları ile yan yana derdest edilip kafese tıkılmış…
Böyle bir arazide hak, hukuk aranabilir mi?

(Cumhuriyet 06.08.2011)

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1791