Ülkemizde ve dünyada yaşanılanlara baktıkça bu kez yönetenleri bir insan olarak düşünmeye ve sorgulamaya gerek duydum.
NEDEN, NEDEN, NEDEN…
Bu ve benzeri sorular ve yaşanılanlar karşısında gelecek adına korkuya ve umutsuzluğa kapılıyoruz, aklımız almıyor, bu kadar da olmaz ki diyoruz.
Nedenleri sorgulamaya başlayınca ise karşımıza iki olgu çıkıyor.
Akıl ve Hırs.
*****
Akıl ve hırs insani iki olgudur.
Akıl; insanın düşünme, kavrama, anlama yetisidir ve beyinde şekillenir.
Hırs ise bir amaca, hedefe karşı duyulan aşırı, sonu gelmeyen, tutku durumunu almış istek ve sahip olma duygusudur. İstek yerine gelmediğinde hırs, kızgınlık ve öfkeye dönüşür.
Her insanın kişisel ve/veya toplumsal bir hedefi ve amacı vardır.
Önemli olan bu amaca ve hedefe ulaşmada insanı hangisinin yönlendirdiği, hangisinin etkisi ile karar aldığı ve hareket ettiğidir.
Akılla mı, Hırsla mı?
Tarih, bu iki olguyla karar veren ve hareket eden insanların yarattığı olaylarla doludur.
*****
Tarihten örnekler vermeyi düşünürken ve bu satırlar yazarken (6 Ocak Çarşamba, saat 23.00) ekranlara düşen haberle başımı kaldırdım ve örneği canlı yayında karşımda buldum.
Seçim sonuçlarını kabul etmeyen Trump’ın yaptığı çağrıyla toplanan taraftarlarının
Amerika ve dünyayla beraber şaşkınlıkla izledik.
Trump ise, “asla yenilgiyi kabullenmeyeceğim, pes etmeyeceğim” demeye devam ediyordu…
*****
ABD tarihinde “kara leke” olarak tanımlanan bu olayın nedeni nedir, sorusunun tek yanıtı var.
Trump’ın seçim sonuçlarını ve kaybetmeyi kabul etmemesi ve taraftarlarını tahrik etmesi ve başkanlık hırsının aklının önüne geçmesidir.
Ortada ne demokrasi, ne hukuk, kanun, ne de bir etik değer bırakmamıştır.
Görevden alınmasını ve yargılanmasını önlemeye yönelik olarak büyük bir U dönüşüyle 8 Ocak’ta yaptığı açıklamada “olayları yaratan taraftarlarını hukuku çiğneyenler” olarak niteleyerek taraftarlarını yüz üstü bırakması,
20 Ocak’ta yapılacak devir teslimin normal koşullarda olacağına yönelik güvence vermeye çalışan açıklamaları,
Şahsını korumanın ve kurtarmanın çabalarıdır.
*****
Yaşanan bu olaylar, ABD’nin kendi yarattığı canavarla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Kurucusu olduğu neoliberal sistemin beslediği sermayenin temsilcisi Trump, sistemin sömürdüğü düşük gelirli çalışanların, işsizlik ve yoksulluk sınırında yaşayan Halk kesimlerinin oylarıyla seçilmişti.
Trump’ın iktidar hırsını ve nasıl bir yönetim anlayışı içinde olduğunu göstermiştir.
Ne ilginçtir ki neoliberal düzenin bu anlayışı, ülkemiz dahil dünyanın birçok ülkesindeki yönetim anlayışıyla ve uygulanan politikalarla ve sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir.
*****
Sönmez Çetinkaya’nın “ABD’deki ayaklanma karşısında yaşamsal soru: Dünya Trump(lar)dan kurtulabilecek mi?” (Yurtseverlik.com 07.01.2021) sorusuna yanıt verdiği yazısındaki iki saptama önemlidir.
…gelişmeleri canlı yayınla aktaran BBC’nin Washington stüdyosundaki yayıncının şu sözlerini paylaşalım: “Bu olayların dünyanın dört bir köşesindeki popülist liderler tarafından izlendiğine kuşku yok. Umarım demokrasinin ne denli kırılgan olduğunu onlar da bu vesile ile anlamışlardır.”
Çetinkaya’nın saptamaları;
Olaylar karşısında Türkiye adına yapılan açıklamalar ise düşündürücü olmaktan çok öte RTE-AKP iktidarının kendi içinde nasıl bir çıkmazın içinde olduğunun göstergesidir.
*****
ABD’de yaşanılan olaylardan herkesin çıkarması gereken ders;
Demokraside,
Dünyayı yönetme iddiasına sahip, dünyanın en gelişmiş ve süper gücü olarak kabul edilen bir devletin başkanı da olsanız sonuç değişmiyor.
*****
Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin de bu süreçten çıkartacakları dersler olduğuna inanıyorum.
Kurtuluşunun ve Kuruluşunun temelinde “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesi olan Türkiye Cumhuriyeti, Demokratik Laik Sosyal Hukuk Devleti niteliğinin dışında herhangi bir yönetim anlayışıyla yönetilemez.
Bu doğrultuda Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi mirasım dediği sözleri yol göstericidir.
“Ben manevi miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş geleceği için yürünmesi gereken tek yol vardır.
AKIL ve BİLİM.
Hazır yeri gelmişken Boğaziçi Üniversitesine yönelik uygulaması nedeniyle siyasi iktidara da bir anımsatmada bulunalım.
Bilimin ve gençliğin ortak niteliği bağımsız olmalarıdır.
Bilimi ve gençliği,
İktidar hırsının aklın önüne geçtiğini gösterir ki, tarihte hiç kimse bu yolla iktidarını sürdürememiştir.
M.Tevfik KIZGINKAYA