Devrimcilik ateşini karamsarlık yakar

~ 08.06.2020, Selçuk CANDANSAYAR ~

Bir siyasal hareketi üyeleri ya da lider ve kadrolarının bireysel ruhsal özellikleri, karakterleri belirlemez elbet. Siyasal hareketler, içine aldıklarının bireysel özelliklerini değiştirebilip, daha farklı bir ortak ruha dönüştürebildikleri oranda güçlenirler.

Lider/ kadro, bu ortak ruhun ete kemiğe bürünmüş hali olarak inşa olur. Lider, üyelere benzediklerini düşündükleri bir kimlik vaat ederek gücün kendisinde yoğunlaşmasını sağlar. Lider, beni siz yarattınız, ben sizin temsilinizim, isteklerinizin ve potansiyelinizin doğurduğuyum söylemi üzerinden bir yanılsama yaratır. RTE’nin kendisini “millet iradesi”nin tecellisi olarak “pazarlaması” tam da bu sürecin örneği.

Oysa olup biten, liderin kendi “arzusunu”, grubun arzusu olarak sunma becerisinden öte değildir. Böylece RTE kendisini “milletin adamı” olarak tanımlarken, milletin bireyleri de kendilerini RTE olarak hissetmeye başlarlar. Onda kendilerini gördüklerini sanarken kendilerini ona benzerken bulurlar. Daha önceleri bir kaç kez “Erdoğanlaşma” olarak tanımlamaya çalıştığım ruh halinden muradım bu süreçti.

Bu güç yoğunlaşması, iş gördüğü oranda büyüleyicidir. Öyle ki, dillerinde RTE karşıtlığı olanların da çoğu, eylemlerinde RTE gibi olurlar. Öyle bir zaman gelir ki, RTE’ye karşı olanlar bile kendi eylem alanlarında başarının ancak RTE gibi olarak mümkün olacağına “iman ederler”.

Zalim saldırgan, tabiyetine girenlere olduğu kadar muhaliflerine de üstünlüğünü kabul ettirmiştir.

CHP, İYİ Parti hatta HDP’nin “içleri”, “iç işleyişleri” biraz da böyle değil mi? Her üç partinin de kendi üyelerine yaklaşımlarına ve yönetme tarzlarına bakıldığında RTE’nin modelini bire bir uyguladıkları görülebilir.

CHP üyelerinin çoğu ve Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi için hemen görülebilecek olan bu halin HDP için de geçerli olduğunu sadece Ahmet Şık örneği bile gösterebilir. Sakın o “münferit” demeyin, o sözcük bile kendi başına Erdoğanlaşmanın kanıtı olur. Şık’ın istifasına HDP’lilerin ve HDP karşıtlarının verdikleri tepki ile Ahmet Davutoğlu’na, Ali Babacan’a AKP’lilerin ve AKP karşıtlarının verdiği tepkiler aynı kalıptan çıkmışcasına benzer. Ve, lütfen Şık, Davutoğlu ve Babacan karşılaştırılabilir mi de demeyin. İsimlere değil, işleyişe bakın.

Şuraya varmak istiyorum aslında. En azından “2013 Gezi İsyanı” ve “17- 25 Aralık yolsuzlukların açığa çıkması” tarihlerinden bu yana, genel olarak muhalefet, RTE’nin kaybetmekte olduğunu ve ayakta kalmak için giderek otoriterleştiğine inanıyor. Gezi İsyanı’nda ben de, “diktatör düştü ve ejderha yaralandığı için kuyruğunu daha sert savuracak”, diye yazmıştım.

Bu yanlış inancın romantik bir yanı var elbet, ama gerçekçi olmadığını artık anlamalıyız diye düşünüyorum. Olmakta olanın “kendiliğinden çökeceği fantezisi” hepimizi “edilgen bir iyimserliğe” sürüklüyor.

RTE, başından beri, isterseniz miladı belediye başkanlığına kadar da çekebilirsiniz, nerdeyse hiçbir zaman “reaktif” bir siyaset yürütmemiş olabilir. Günümüz ve kurmaya çalıştığı gelecek, ilk zamandan bu ayana değişmemiş olabilir. Popüler dille söylemeye çalışırsam, hiç bir zaman reaktif değil her zaman proaktif.

 

Demem o ki, örneğin son yerel seçimlerin sonucunu boğuntuya getirme uğraşısı, HDP’li belediyelere kayyum atama, en son üç milletvekilinin dokunulmazlığının Anayasa’ya aykırı olarak kaldırılması, TBMM’nin işlevsiz bir emeklilik güvencesi kulübüne dönüştürülmesi, RTE’nin zorda kaldığı için, düşmemek için, can havliyle verdiği tepkisel kararlar değil.

İlk günden bu yana ilmek ilmek ördüğü, kimi zaman yavaşlayarak kimi zaman “allahın lütfu olaylarla” hızlanarak sürdürdüğü bir siyasal proje.

Onun tepkisel davrandığını, sıkıştığını, düşmemeye çalıştığını sananlar iyimser bir rehavetle kendilerini kandırıyor. Aportta bekleyip günleri geldiğinde bilerek bilmeyerek “yeni Erdoğan” olma hayalini kuruyorlar. O yüzden RTE değil, CHP’sinden HDP’sine asıl muhalefet, “reaktif” davranıyor.

Başka türden bir liderlik/ kadro imgesini inşa ederek, RTE’yi, o “yeni olana” karşı reaktif olmaya zorlamalı. Yoksa bedenlerin fani fikirlerin ebedi olduğu, siyasal mücadelenin II. RTE olmaktan öte olamayacağı bir gelecek bizi bekliyor.

Karamsarlık, devrimciliğe çağırır.

https://www.birgun.net/haber/devrimcilik-atesini-karamsarlik-yakar-303702

Selçuk CANDANSAYAR | Tüm Yazıları
Hits: 3495