İSTANBUL BAROSUNU GÖREVE DAVET

~ 29.04.2020, Av. Dr. Seyithan Güneş ~

633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş Kanununun 1. Maddesinde, görevi İslam Dinine hizmet etmesi yazılı ise de esas kuruluş felsefesine bakıldığında, bütün dinler ve mezheplere karşı eşit şekilde dini hizmetleri koordine etmekle görevli olması gereken Diyanet İşleri Başkanı, 24 Nisan 2020 tarihli Cuma hutbesinde bir kesim hakkında toplumda etki yaratabilecek bir açıklama yapmıştır. Yapılan bu açıklamanın toplumun bir kesimini rahatsız ettiği, bir kesiminin de açıklamadan memnun kaldığı anlaşılmaktadır. 

Diğer taraftan 1136 sayılı Avukatlık Kanunun “Baroların Kuruluş ve Nitelikleri” başlıklı 76. Maddesinin 1. Fıkrasında, baroların görevleri arasında “… hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak …” ibaresi de bulunmaktadır.

Ankara Barosu, Diyanet İşleri Başkanının yaptığı açıklamaya karşı başka bir basın açıklaması yapmıştır. Her iki kurumun biri diğeriyle örtüşmeyen açıklamalarının içerik ve niteliği ayrı bir tartışma konusu olabilecek kadar kapsamlı bulunmaktadır. Bireysel olarak bu konuya girmeyeceğim.

Ancak Ankara Barosunun açıklamasına karşı yetkili makamlarca soruşturma açıldığı ve ayrıca bir kısım basında da sert tepkiler olduğu görülmektedir. Hatta bazı yazarlar, Ankara Barosuna destek veren avukatların ruhsatlarının iptalini isteyecek kadar ileri giden beyanda bulunmuşlardır. Yani bir gerginlik yaşandığı açıkça görülmektedir.

Yaşanan bu durum nedeniyle; Diyanet İşleri Başkanlığı ile somut olarak sadece Ankara Barosunun karşı karşıya geldiği gündemde olsa da, esasında “genel olarak baroların” yasal görev tanımları konusunda kargaşaya sebebiyet verildiği görülmektedir. Oysa Diyanet İşleri Başkanının konu edilen beyanının içerik olarak  “sosyal veya siyasal” nitelikte sayılıp sayılmadığı veya bu şekilde beyanda bulunma yetkisi olup olmadığının bilinmesi gerekmektedir. Keza Ankara Barosunun Diyanet İşleri Başkanlığının görüşüne karşı 1136 sayılı Kanunun 76. maddesi kapsamında bu şekilde beyanat verme hak ve yetkisi var mıdır, yok mudur? Bu hususun da tartışılması gerekir. 

Bu konuların açıklığa kavuşturulması ve doğru yolun bulunması açısından İstanbul Barosunun da söz söyleme hakkı olmalıdır. Dolaysıyla konunun önemi ve gündemi meşgul etmesi sebebiyle İstanbul Barosu hukuka dayalı görüşünü açıklamada gecikmemesi gerekmektedir. 

İstanbul Barosunun konulara verdiği önem açısından şu hususun da belirtilmesinde yarar vardır: Çok kısa bir süre önce, isimlerini vermeyeceğimiz iki avukat hakkındaki görüşünü dile getiren bir yazarın makalesine karşı “zorunlu açıklama” başlığı adı altında, hafta sonu (Pazar) tatili olmasına ve sokağa çıkma yasağı bulunmasına rağmen zaman kaybının önüne geçilerek basın açıklaması yapma gereğini duymuştur. Bu mücbir ve olağanüstü görülen sebebin gerekçesi ise, bir yazarın iki avukat hakkındaki doğru veya yanlış olan bir “değer yargısına” ilişkindir. Açıklamanın pazar günü yapılması gecikmesinde telafisi imkansız bir zararın önüne geçilmesini amaçlamış olabilir. “Zorunlu açıklama” ile bu önemli zararın önlenip önlenmediğini de henüz bilemiyoruz. Açıklamanın gerekliliği veya haklılığı konusunda da bir şey söylemiyoruz.  Ancak görüş belirtilen konunun daha dar kapsamlı olmasına karşın şu anda ülke gündemini işgal eden ve mesleği ilgilendiren bir konuda, barolar ile Diyanet arasında yaşanan problem hakkında gecikmesinin ve suskun kalınmasının izahı bilinmemektedir. 

İstanbul Barosu adı üstünde, “nicelik” olarak dünyanın sayılı barolardan biridir. 

Konunun mesleki yönü yanında ayrıca bir kesim hakkında dini değerler; diğer taraftan da ülkeyi ilgilendiren Cumhuriyetin laiklik değerleriyle ilgili olması nedeniyle Baronun duruşunu ortaya koyması önem arz etmektedir. 

Bu nedenlerle İstanbul Barosundan gerek Ankara Barosu ve gerekse Diyanet İşleri Başkanlığının demeç ve yorumları hakkında hamasetten uzak, ancak bilimsel verilere uygun hukuki zemin içinde görüş açıklaması beklentisi hasıl olmuştur. 

İstanbul Barosu yönetiminin sessiz kalması, hukuki görüşünü ve duruşunu deklere etmemiş olması, meslek mensupları ve topluma karşı olan sorumluluğuna da ters düşmektedir. Yapacağı açıklamanın gerek kamuoyunda ve gerekse resmi makamlar üzerinde önemli etkisi bulunduğundan, Baro üstüne düşen görevi bir an önce yerine getirmelidir. 

 

29.04.2020. Av. Dr. Seyithan Güneş

 

Av. Dr. Seyithan Güneş | Tüm Yazıları
Hits: 2117