Yeni Türkiye

~ 16.04.2020, Hayri İçli KELMENDİ ~

Yaşamakta olduğumuz bu kasvetli Koronavirüs gündeminde sürekli virüs konuşmak ve dinlemekten biraz olsun uzaklaşmak için ülkemizin içinde bulunduğu, toplumsal, ekonomik ve siyasal durum üzerinde düşünmek ve yeni çözüm önerilerinde bulunmak için çok uygun bir zemin olduğunu düşünüyorum.

RTE-AKP iktidarının son on yılda gerçekleştirmiş olduğu anayasal, yasal ve yapısal düzenlemelerde kurulmuş olan “Yeni Türkiye”, çağdaş, batılı, modern bir toplum olma yolunda ilerleyen Cumhuriyet Türkiyesinden tamamen farklı, Osmanlı yönetimi ve kültürüne öykünen, ona benzemeye çalışan, Ortadoğulu otokratik tek adam yönetiminde bir Müslüman Devlet olmak yolunda hızla ilyerlemektedir.

Yeni Türkiye, T.B.M.M.’nin devre dışı bırakıldığı, RTE’nin emireri gibi kişilerden oluşturduğu hükümetin bütün yetkilerinin kaldırıldığı, ülkenin iç-dış bütün strateji ve politikalarının Beştepe sarayında tek adam tarafından oluşturulup yine kendisi tarafından yürütüldüğü tipik bir Ortadoğu ülkesi haline gelmiştir.

Türkiyenin yüzyıla yakın ve yüzyılı aşkın bir süredir çözemediği “meseleler” çözülemedikleri için kronikleşmiş, yapısal, toplumsal ve ekonomik açmazlara dönüşmüş, Cumhuriyet yönetimlerinin gerçekleştirmek istediği toplumsal uyum ve dayanışma içinde kalkınma, gelişme, demokrasi ve özgürlük hedefine ulaşılamamıştır.

Dinci Muhafazakar AKP-RTE siyasi hareketinin 1994 yılında Yerel Yönetimleri ve 2002 yılında Genel Yönetimi ele geçirmesinden sonra izlemiş olduğu politikalar sonucunda ülkenin toplumsal yapısı bütünüyle parçalanmış, ayrışmış ve birbirinden çok farklı üç ayrı toplum kesimi ile üç bölgeden oluşan yeni bir Türkiye ortaya çıkmıştır.

Konda Araştırma Grubu’nun 2008 yılından beri 20.000 kişiyle doğrudan görüşerek sürdürdüğü “Yaşam Biçimi” araştırmasının sonuçları da, üç Toplum Kesimi ve üç bölgede üç farklı yaşam biçiminin varlığını bir kez daha çok net bir şekilde kanıtlanmıştır.

Modernler % 35, Dindar Muhafazakarlar % 43, Aykırılar % 22.

Her üç toplum kesimi mensupları ülkenin her tarafında yaşamakla birlikte, modernlerin Sakarya nehrinin batısındaki Batı Türkiyesinde, Dindar ve Muhafazakarların Kuzey ve iç Anadoluda, Aykırıların (Kürtlerin) daha çok Güneydoğu ve Doğu Anadoluda yoğunlaşmış oldukları görülmekedir.

 

BATI TÜRKİYE

KUZEY VE İÇ AND.

GÜN. VE DOĞU AND.

TOPLAM T.C.

PARTİ

MİL.

OY

%

MV.

%

MİL.

OY

%

MV.

%

MİL.

OY

%

MV.

%

MİL.

OY

%

MV.

%

AKP

9,5

45

120

44

7,5

36

105

62

4,0

19

70

44

21,0

100

295

49

MHP

2,5

56

22

8

1,5

33

17

10

0,5

11

10

6

4,5

100

49

8

CHP

9,0

70

98

36

2,0

15

32

19

2,0

15

16

10

13,0

100

146

24

HDP

1,0

15

13

5

0,5

6

1

0,5

5,0

77

53

36

6,5

100

67

9

İYİ

2,0

53

19

7

1,3

34

15

8,5

0,5

13

9

6

3,8

100

43

7

DİĞER

0,5

34

-

-

0,5

33

-

-

0,5

33

-

-

1,5

100

-

-

TOPLAM

24,5

x

272

100

13,3

 

170

100

12,5

x

158

100

50,3

100

600

100

 

% 49

 

% 45

 

% 26

 

% 29

 

% 25

 

% 26

 

% 100

 

% 100

 

 

 

 

Yukarıda çizelgede görüldüğü gibi dindar ve muhafazakar AKP almış olduğu 21 milyon oy’un % 45’ini Batı’dan, % 36’sını Kuzey ve İç Anadolu’dan, % 19’unu ise Güney ve Doğu ve Anadolu’dan almaktadır. Ancak Batı’daki oyların % 39’unu, Kuzey ve İç Anadolu’daki oyların % 56’sını, Güney ve Doğudaki oylasın ise sadece % 32’sini almaktadır.

Cumhuriyetçi ve seküler CHP ise almış olduğu 13 milyon oy’un % 70’ini Batı’dan, % 15’ini Kuzey ve İç Anadolu’dan, % 15’ini de Güney ve Doğu Anadolu’dan almaktadır. Batı’daki oyların % 37’sini, Kuzey ve İç Anadolu’daki oyların % 15’ini, Güney ve Doğudaki oyların % 16’sını almaktadır.

HDP ise aldıkları 6,5 milyon oy’un % 15’ini Batı’dan, % 8’ini Kuzey ve İç Anadolu’dan, % 77’sini ise Güney ve Doğu Anadolu’dan almaktadır. Batı’daki oyların % 4’ünü, Kuzey ve İç Anadolu’daki oyların % 4’ünü, oysa Güney ve Doğu oylarının % 40’ını almaktadır.

MHP ve İYİ Partilerin oy dağılımları birbirine çok benzer şekilde olup % 53/56’sını Batı’dan, % 33/34’ünü Kuzey ve İç Anadolu’dan, % 11/13’ünü ise Güney ve Doğu Anadolu’dan almaktadır. Batı’daki oyların % 8/0’unu, Kuzey ve İç Anadolu’daki oyların % 9/10’unu, ancak Güney ve Doğu oylarının ise sadece % 4’ünü alabilmektedirler.

Üç toplum kesiminin, dünya görüşleri, yaşama biçimleri, gelecek hakkındaki düşünce ve beklentileri o denli ayrışmıştır ki neredeyse duygusal kopuş aşamasına gelmiştir. Birbirini dinlemeyen, dinlemediği için anlayamayan, anlamadığı için iletişim kuramayan üç toplum kesimini yeni bir Paradigma etrafında bir araya getirmek mümkün olabilir mi?

Eğer çocuklarımız ve torunlarımızın geleceğini düşünüyor, onların bu ülkede barış ve huzur içinde bir arada yaşamalarını istiyorsak yeni bir paradigma ile birlikte yeni bir “Toplumsal Sözleşme” yapmamız gerekmektedir.

Bu konuda hemfikir olan herkesin, her üç toplum kesiminin aydınları, düşünürleri, akademisylenleri, bürokratlar, teknokrat ve siyasetçilerinin bir araya gelerek temel konulardaki “ön kabulleri” oluşturmaları, bunları bilerek, anlayarak ve içselleştirerek yeni bir “Toplumsal Sözleşme” ‘nin hazırlanmasına katkıda bulunmaları, zorunlu bir sorumluluktur.

25 yıldır Yerel Yönetimleri ve 18 yıldır Merkezi Yönetimi elinde tutan İslamcı Tek adam yönetiminin özellikle son on yılda yaratmış olduğu toplumsal felç ve ekonomik çöküş halinin, yaşamakta olduğumuz ağır sağlık krizinin de yaratmış olacağı olumsuzlukların giderilmesi ve tedavi edilebilmesi için, her şeyden önce, çok gerçekçi olmamız ve kendimize yalan söylemekten kesinlikle vazgeçmemiz gerekmektedir. Sanki her şey yerli yerindeymiş gibi, eski düşünce kalıplarımız içinde yorumlar yapmak, köklü değişim ve dönüşümlerden kaçınmak hiçbir fayda sağlamayacağı gibi durumu daha da zorlaştıracaktır.

Hiç kimsenin, başkasının yaşama hakkını tanımlamak, onu sınırlamak ya da görmezden gelmek hakkına sahip olmadığı gerçeğini kabul etmemiz gerekmektedir.

Bütün sözleşmelerin yaşanan zamanın ruhuna uygun olmaları gerektiği gerçeğini bilerek ve unutmayarak hazırlanacak olan Toplumsal Sözleşmenin değişime açık olduğunu açıkça belirterek, sözleşmenin yeni bir fetiş’e dönüşerek kendi amacına düşman haline gelmesinin de önlenmesi gerekir.

Ancak böyle bir Toplumsal Sözleşme oluşturulması halinde, bütün toplum kesimleri bir araya gelerek “Ortak Demokrasi Platformu” ‘nu oluşturabilirler. Böyle bir girişim herhangi bir siyasi partinin veya gurubun kendi başına gerçekleştirebileceği bir şey değildir.

Ortak Demokrasi Platformu oluşturulabilirse, İslamcı Tek adam yönetiminin, yaratmış olduğu toplumsal felç, ayrışma ve kopuş süreci durdurulabilir ve ekonomik yıkımdan kurtulmak için gerekli olan “Demokratik Toplum ve Üretim Ekonomisine Geçiş” programının hazırlanmasına uygun ortam ve şartlar yaratılmış olur.

Böyle bir toplumsal uzlaşma ve yeniden yapılanmaya gidilmeden, zamanında ya da erkene alınmış seçimler sonucunda ortaya çıkacak olan manzara, bugüne kadar gördüklerimizden pek farklı olmayacaktır.

Selam, sevgi ve saygılar.

Hayri İçli KELMENDİ

Çiftehavuzlar, 15.04.2020

Hayri İçli KELMENDİ | Tüm Yazıları
Hits: 2273