Adalet kurumu, Alevilere ayrımcılık yaparsa

~ 11.10.2019, Turan ESER ~

Eski bir hâkim olan Murat Özkan FETÖ üyeliğiyle yargılandı. “Pişmanım” dedi ve beraat etti. İfadesi, Alevilerin Adalet Bakanlığı düzeyinde fişlendiği ve işe alınmadığına dair bir gerçeği ortaya koydu.

 

O dönemin, Bakırköy Adliyesi Adalet Komisyonu üyesi ve eski hâkimi olarak tanıklık ettiği bu durumu: "Memur alımları için listeler gelirdi, Aleviler işe alınmazdı” diye itiraf etti.

Memur alımları için listeleri, 2012-2013 yıllarında, Adalet Bakanlığı, Personel Genel Müdürlüğü’nde görev yapan kişi Ünal Bozdağ göndermiş. Ünal Bozdağ, Eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın kardeşidir.

Kamu kurumlarında mezhepçi bir yapılanma uğruna, farklı olanlara ayrımcılık yapılmış, “Adalet” ve “Yargı” kurumlarında mezhepçi kadrolaşma hedeflenmiş. Fethullahçılar ve AKP işbirliği, tam da bu nedenle, HSYK’da köklü değişikliğe yol açacak Anayasa Referandumu talep ettiler.

12 Eylül 2010 Referandumu ile yargıyı FETÖ’ye teslim edenlerin o dönem ki sloganı bile dincilik üzerinden kurgulanarak ve taşralarda “Alevi hâkimler gidecek, Müslüman hâkimler gelecek” şeklinde olmuştu.

Dönemin başbakanı Erdoğan’a göre ise “Yargı artık dedelerden talimat almayacak” diyordu. Olan oldu; Aleviler yargıdan temizlenmeye başlandı. Adalet Bakanlığı’na memur alımlarında Aleviler işe alınmadı! Sadece yargı değil, orduda da Alevi subaylarına karşı benzer ayrımcılık sürdürüldü.

AKP bir yandan, “Yargı artık dedelerden talimat almayacak” derken, Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden, Alevi dedelerine talimat ve gri pasaport vererek, yurt dışındaki Alevilerin asimilasyonuna hizmet için gönderiyordu.

Aleviler bu ülkede ayrımcılığın, istismarın, dışlanmanın ve nefret söyleminin en sert yüzüne tanık olurken, “Aleviler bu ülkenin yüz akıdır” diyenler, Alevilere yönelik sivil yaşam alanlarında olduğu gibi, devlet kurumlarında da süregelen sistematik Alevi ayrımcılığı ve nefretine dair söz etmiyorlar. “Aleviler şöyle iyidir, böyle güzeldir”, diyerek, Alevilere yönelik ayrımcılığı sessiz kalarak, dolaysıyla beslemeye devam ediyorlar.

Türkiye’deki resmi ve bir çok sivil insan hakları raporlarına göz atarsanız, sanki Aleviler yönelik ayrımcılık ve nefret söylemi yok sanarsınız. Her türden ayrıcılığa karşı sesini yükseltenler, söz konusu Aleviler olunca onlarda biraz sessiz kalmayı tercih ediyor. Kamuda memur alımı yapılırken, Aleviler işe almamak tepki gösterilmesi gereken bir hak ihlali ve ayrımcılık değil mi? Sivil toplum örgütleri bu duruma neden sessiz kalır?

“Adalet”, sağlanmak vedağıtmak ile sorumlu bakanlık ve yargı kurumları düzeyinde nefret ve ayrımcılık uygulamaları yaşanıyor. Bu gerçek, bizzat devletin bürokratları tarafından dile getiriliyor.

Yargı önündeki itiraflar, Türk Ceza Yasası ve kanunlarına yer alan ayrımcılık ve nefret suçu olarak görülmüyor! Buna rağmen “Alevileri fişleyerek işe almamak” gibi ayrımcılık suçu işleyenler halen görevlerinin başındalar.

Alevilere yönelik, sosyal, siyasal, hukuksal ve inanç alandaki doğrudan ve dolaylı ayrımcılıklar yeni değil. Devlet ve iktidar her ne kadar inkar etsede hakikat asi biçimde ortaya çıkıyor.

“Mezardaki ölülerden oy vermeleri için” dua edenlerle, dün ittifak kuranlar, “hukukun üstünlüğü” yerine, mezheplerin üstünlüğüne dayalı bir yargı inşa ettiklerini itiraf ediyor, ama ortalıkta bu vahim durumu yargı önüne çıkaracak savcı yok!

Kamu kurumuna ve hizmetine dinsel, etnik, mezhepçi kimlik giydirmek, laiklik, demokrasi, eşitlik ve hukuk devleti anlayışına aykırıdır. Kamu kurumları ve kamu hizmetleri vatandaşlık esasına göre düzenlenir. Kamu görevi yapanlar, mezhepçi tekçileştirmeye değil, demokratik, laik ve evrensel hukuk değerlerine uymalıdır.

Ayrımcılığın suç olduğunu bilen savcılarda, ayrımcılıkla mücadele konusunda insan hakları ve onurunu koruyacak hukukun üstünlüğüne sahip çıkarak, mezhepçiliğinin üstünlüğü uygulamalarını boyun eğmemelidir.

https://www.birgun.net/

Turan ESER | Tüm Yazıları
Hits: 3595