Küresele Karşı Evrensel.(2)

~ 05.07.2011, Mustafa ÇEBİ ~
Sivil gönüllülüğün küresele karşı duruşunun; bürokrasiye, hiyerarşiye; periyodik düzene ve kurucularına ihtiyacı yoktur... Doğa içinde varoluş serüveni içinde yapay bir egemen bilincin medeniyeti kendi kontrolünde dönüştürmesine karşı üretilen “metalaşmamışduygu ve düşünce dengesindeki”enerjibunun için yeterlidir...

İnanmaya; aldanmaya, kanmaya; pozitife bakmaya çocuklar gibi erişkinlerin de ihtiyacı vardır. İstemeden asla rasyonel çıkar oyununa düşmez; kandırılamazsınız...
Kanmış gibi yapılır… Aldanmanın mülkiyet değeri, başarı ile ve bu güç ile başkalarını yönetmeyle ölçülmesi; anlamsız bir değerdir.
Kaybettiğimiz doğaya ve insan yaşamının onuruna sahip çıkmak ve bunu sosyal yaşamdan talep ısrarla talep edilmesi gerekir sıradan tüm insanlarca.   Ailelerimiz, mahallemiz, kentimiz, ülkemiz ve dünya ölçüsünde bu ortak duygu ve deneyimler düşünemeyeceğimiz kadar çokturlar; onlarla ancak güçlenir, gelişebiliriz…


Sosyal düzen
Gelişmiş (!)ülkeler, para ve mülk ile oluşturulmuş medeniyetlerini; geri bıraktırmayı ve kaynaklarını talan edebilmeyi becerebildikleri, ele geçirdikleri kültürleriyle bunu amansızca sürdürdükleri işgalleri altındaki ülkelerinpetrolleri,ve pazar kanlarıyla bunları yıkarlar... Tüm bu sosyal yapıların ürettiği yaşamlar; insan hayatına önem vermez: onu özgürleştirmez bu amacı gütmez; bunu vaad ederler... Büyüler, uyuşturur; dayattığı yaşam tarzına itaat edilmesini sunar veiradeleri altına katarlar.
Yakılan, yıkılan ülke ve  travma altındaki yığınları içlerinden duyulmaz çığlıklar atarlar...
Halkların karşı olmamıza rağmen ne kadar çok insan öldürülebiliyorlar...
Onların ölme nedenleri bizim hayattan talep ettiklerimizdir… Açık olan budur...

Birleşmiş Milletler, İnsan hakları örgütlerinin bu felaketlerdeki cezb edici, kanat gerici işlevleri; BOP, GOP gizli, saklı değil…  Tüm ortadaki uluslararası kurumsal standartlar; kanlı düzenleri önler görünüp; sürdürmeye yarıyorlar... Bu vahşetin medeniyetli görünümlü kurumları tüm dünya insanları parlamentolarından, kanaat önderlerinden sözbirliği içinde güven ve destek istiyor; alıyorlar... Bu çirkin oyun içinde debelenmekte çaresizlikle insanlık… Sermaye gücünün sürdürdüğü yıkım borusu sürgit ötsün isteniyor…

Burjuva demokrasisi…
Konfor vaad eden, yıkım demokrasisidir yaşanan… Yıkılacak yer ve şiddeti ölçebilen, kontrol edebilen ve karar veren merkezlerce… Karşıt düşünce yelpazesiyle şablonunu “medeniyet” diye sunar ve yutturur insanlığa. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü,özgürlük, demokrasi, v.s... 
Sınıfının üstünlüğü adına yapmaktadır bunu sermaye.Kirli amaçları ilearalıksız bilinçaltlarımıza akan;beklentilerimize giydirilenkonfor hayallerimizle desteklemekteyiz bu öngörülmüş taslak yaşamları... Tüm bu ortamlardan etkilenen,baskılanankitleler asalak dünyalar içindeki cazibeli bir yaşamın pençesindedirler… Evrensel değer söylemleri; ahlaksız ve kitlesel cinayetler işlemekte serbestlik sağlamakta ve onlar da bunu memnuniyetle yönetmektedirler.

Çevremiz ve bizler…
Bu olanlara karşı tüm dünyada; barınma, beslenme,sağlık, hukukve eğitim dayanışması sağlayabilir mi çevrelerinde birbirleriyle halklar venasıl.... 
“Bütçe/ maaş” piyasasına tutuklu kalmadan... Verili sistemlerin; piyasa kurum ve ilişkileri eklentisi,yörüngesi,olmayan; bağımsız mikro ölçekli çözümler nasıl üretebiliriz… En az bütçelerle...  
Kapitalist örgüteilave olmadan; elemanı olmadan, sivil huzuru, güven ve desteği sağlayabilir verebilir miyiz birbirimize… İhtiyacı olana ihtiyacı olduğu kadarını bulup, oluşturup… Pazar araçlarından bağımsız ve gönüllü...
Sponsoru olmadan. Reklam vereni… Bilinçaltlarımızı ve hayallerimizi mal dünyasının saldırılarından koruyarak… Sosyal sorumlu ambalajlı ortaklıklarla sulandırılmamış, vitrin ürünü olmayan bir yaşamla dünyamıza dair yeni şeyler söyleyebiliriz...
Bunun için sermeye merkezlerinin bizi istedikleri gibi öldürmelerine ihtiyacımız yok... Semtimize tüm bu insan insana olanakların bütçesinin ne kadar az olduğunu görelim... 
Bankalar ve resmi dairelerin, alışveriş merkezlerinin bulunmadığı ortamlarda sosyalliğimizi ve birlikteliğimizi şekillendirelim... Bunu yapalım. Birbirimizi destekleyerek bunu yapalım…Tatile çıkalım birlikte…
Doğada, çadırda, bisiklet sırtında, bahçecilik ve balıkçılık.Kampüs yaşamına çevirelim çevremizive hayatımızı... Mülksüz olma onur ve gücü ile; hissederek dünyaya yeniden bakalım…

Devletlerde birikmiş sosyal haklarımız, tabi ki haklarımız... Burada söylemeye çalıştığım; konfor ve koruyucu sosyal dayatmaların güdümlü koruyuculuğunda edilgin olmamaktır. Bireyin aktif kuruculuğundaki gücü güveni merkeze alan oluşumu hayata geçirmek; bu güç ile donanmak... Sahici, bağımsız bir dünyalı olarak yaşamak ve ölmek!...

Demokratlar, aydınlar, sosyalistler, sanatçılar, anarşistler, yurtseverler, humanistler, bilim insanları, akademisyenler; tüm insanlığın bunu hak ettiğini biliyor. 

Çaresizlerimizi kucaklayabiliriz. Çocuklarımızın doğa içinde bağımsız hayaller kurmalarını destekleyebiliriz...  Pedagog ve sosyologlar;yurtsever, insan sever "iş zamanı" dışı "bağımsız" projeleri hayata geçirmek için zaman kaybetmemek gerekir... Yazarlar, çizerler, yontucular, sanatçılar, küçük el zenaatçileri...  Toplumdan görev almayı bekliyorduk çoook uzun zamanlardır işte.  Üretin yeni hayatı ve yeni görevlerinizi işte… Yeni bir toplumsal yapı oluşurken "Bağımsız", "bedelsiz" heyecanınızı ve ürettiklerinizi hayata katarak çocukca oyununuzu inşa edin hadi... Daha neyi beklemekteyiz...

Toplum üretimine dahil olma süreçleri içindekiçocuklar ve gençlerimiz;şaşkınlık, belirsizlik, korkuve çaresizliklerini düzenlemekteler… Teknoloji çöplüğünde üretildikleri karşı doğa artıkları olma heyecanı dışında hedefleyebilecekleri sosyallik şansları fazla değil... Kendi gerçek hayatları olmayacak ulaşmaya çalıştıkları…  Onlara; barış içinde, bir hayatı ve sonsuz insan hayallerini bırakmalıyız. Yangın yerlerini değil...
Deneyimlerimizi  tüm alanlarda paylaşmalı ve yeni kültürlerimizi kurmalıyız...

Duygularımızdan başka neye güvenebiliriz… 
Kaybolmamış; yabancılaşmamış duygulara ihtiyacımız var...  Onların güveni ve sesine; sezgilerine ihtiyacımız var...   Pozitif gerçekliğe ve gücümüze... Kişisel gelişmelerimizi sürdürmede kendimizi engellememeliyiz... Yeni kültür çok sesli, çok merkezli farklılıklarıyla çatışmayı ve var olmayı bilmek; öğrenmek zorundadır... 
Baskın küresel emperyalist çevre ve kültür, tüm sistemleri ile insanın kişisel deneyimlerinin içine korku olarak dolar. Bu çatışmalar arasında; kalbinin söndüğünü her insan görür, bilir… İşte bunun için yaşama dönmek gerekir!

Mustafa ÇEBİ | Tüm Yazıları
Hits: 2783