Hukuk devleti neredesin?...

~ 03.12.2015, Hikmet ÇETİNKAYA ~

Umut paramparça olmuş bir yürek değil; umut, hayatın cansuyudur...
Hep umuda koşmuş bir şeyler aramıştık, ölümleri konuşmak istemiyorduk.
İnsanca bir yaşam, bir tutam özgürlük, sevgi, kardeşlik ve dayanışmaydı istediğimiz.
Evrensel hukuk, faili belli ama bir türlü çözülemeyen “faili meçhul” cinayetler, katliamlar.
Sararmış bir defter ve yazılan notlar...
Orada Karl Krolow’un ağıtları tüm yüzlere, bakışlara yansıyordu.
Belki anımsatmak istemiyorlardı bize, Suriye’de katledilen binlerce insanı, canlı bombaları, Bağdat’ta kol gezen terörü.
Kelle koparan IŞİD’i...
Tahir Elçi’nin sokak ortasında, usta bir nişancı tarafından öldürülmesini alkışlayanlar bile vardı.
Utanmasalar kürsüye çıkıp şöyle diyeceklerdi:
“Çok iyi oldu, bir terörist daha etkisiz hale getirildi.”
Kin-intikam duyguları...
Barış isteyenlere karşı “savaş istiyoruz” yaygarası.
Haberi, haberciyi sindirmek, yıldırmak için bin türlü baskı...
Ortada yargı kararı yokken, yargısız infaz yapılması.
Hayat!
Acı!
Hüzün!
Tüm yaşananlar, hayatın derinliği...
Halkı siyasetten uzaklaştırmak, yoksulu ezmek, sadaka toplumuyla oy devşirmek...
İntikam zincirinin halkalarında nefret var nefret!
Sömürü var!
Kendisi gibi düşünmeyeni düşman görmek...
Bir zamanlar kumpas vardı anlamıştık, şimdi ne var, siz söyleyin! Bu işin sonu nereye varacak, anlatın! İnsanlık duyguları, vicdanın sesi nedir, bir yanıt verin!

***

Bir zamanlar Ortadoğu’nun lideri olma düşleri kuranlar vardı onları anımsarsınız...
Sonra kardeşimiz Esad vardı, birden düşmanımız Esed oldu.
İslam dünyasına egemen olma hayallerimiz suya düştü...
Musul petrolleri falan bizim olacaktı. Aslında aynı hayali Turgut Özal kurmuştu 25 yıl önce, gerçekleşmedi.
Musul şimdi IŞİD’in kontrolünde...
Cehennemi ateşten kaçan Suriyeli mülteciler bize geldi, fatura kabarmaya başladı:
Kara kara düşünmeye başladı, bizim Ortadoğu ve İslam dünyasına egemen olmak isteyenler...
Uygar Batı, varsıl Kuzey dünyası işini bilir, Türkiye’nin ağzına bir parmak bal çalıp işini yürütür...
Derler ki:
“Ey Türkiye 2.5 milyon göçmeni 4 milyona çıkar, bir şeyler yaparız...”
Türkiye’ye 4 milyon, AB’ye 100 bin göçmen...
Göçmenlerin ağır yükü bizim sırtımızda...
Biz ödeyeceğiz onu vergilerimizle.
Peki, evrensel insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü...
Buralardan sapmalar!
Ne olacak yani...
Can Dündar’ı ve Erdem Gül’ü tıktık içeriye...
İki general, bir albay zindanda...
Her şey Suriye politikaları ekseninde!
Putin’le uzlaşırsak eğer, işler tıkır tıkır yürüyecek, bu böyle biline.
Yoksul halkımız bu olup bitenleri bilmiyor zaten, pek kulak falan asmıyor.
Günü nasıl geçiririz derdinde!
İnsan hakları ihlalleri kimin umrunda...

***

Derin bir gecenin soluğunu duyuyor gibiydim önceki gece...
Bir gecede mevsimler mi değişmişti ne, farkına varamadığımız yıllara döndüm.
Acılı ve sancılı bir kuşak...
Beklentilerimiz...
Karanlığın içinden aydınlığa çıkmak için çok çabaladık çok. Çabaladık ama bir türlü çıkamadık.
Engelleri kaldıramadık!
Belki yenik düşmüştük ne bileyim!
Yaşananlara, hukuksuzluğa, temel hak ve özgürlüklerin, yaşam hakkının göz göre göre ortadan kaldırıldığına tanık oluyoruz.
Toplum olarak bu olup bitenleri, yaşananları açık bir biçimde algılayabiliyor muyuz?
Hayır!
Toplum öyle ayrıştırıldı, parçalandı, darmadağın oldu ki, bir araya getirmek oldukça güç!
Kesintisiz bir barış, özgürlük, hukuk devleti...
Demokratik haklarımızı kullanarak bir mücadelenin içine girebiliyor muyuz?
Yoksa sadece siyasetçilerin peşine takılıp gidiyor muyuz içi boş hayallerle!
Ey hukuk devleti neredesin?

 

Cumhuriyet

Hikmet ÇETİNKAYA | Tüm Yazıları
Hits: 2852